RÖPORTAJ: MELTEM KARAKAŞ

Termik santralin tarım, doğa ve insan sağlığına çok zararlı olduğunu belirten Yıldırım, 'Alpu Ovası Türkiye'nin en verimli tarım arazisi. Eğer termik santral yapılırsa Eskişehir için bir felaket olur. Tarımdan vazgeçmek zorundayız. Madencilik çevreyle barışık şekilde yapılmalı. Bütün bir tarım arazisini mahvetmeye gerek yok' diye konuştu.

Alpu'daki termik santralle ilgili şu an Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) görüşmeleri başladı. Bu bölge için etkileri ne olur? Oraya yapılması şart mı?
Şehrimiz için aslında potansiyel oluşturan bir proje. Ayrıca maden mühendisleri açısından da öyle. Fakat yönetim tarzımız ve anlayışımız ülkemizin özellikle son 15 - 20 yıldan beri gelişen ben yaptım oldu mantığında tekrar bir proje hızlı bir şekilde önümüze geldi. Değerlendirilmeden, incelemeden hem de. Örnek verirsem, ÇED süreci genelde normal bir kuruluşun müracaatında 1.5 – 2 yıl gibi alan bir zamandır. Ama bu projede bakıyoruz ki 2.5 – 3 ay gibi bir zaman zarfında hatta bazı çevrelerde yazışmalarda çok acele hızlı bir şekilde geçen bir proje. Bu madencilik sektörü açısında olumlu. Birçok maden mühendisi ve işçi istihdam edilecek. Ama çevre açısından durum böyle değil. Eskişehir için bir felaket olur.

MADENCİLİK ÇEVREYLE BARIŞIK YAPILMALI
Madencilik şöyledir: Maden bulunduğu alandan çıkarılmak zorundadır. Yani madeni başka yere götürüp de çıkarmak imkansızdır. Madencilik tabi ki çevreyle barışık bir şekilde yapılmalıdır. İlk başta bir şeyleri elde etmek için kazılacaktır. Ama daha sonra da bu kazılan, deforme edilen yerler tekrar doğaya birebir kazandırılması gerekir. Bunun için böyle projelerde böyle bir konu söz konusudur. Çalışmalar yapılmadan önce çevre, maden dairesi, valilikler, belediyeler bütün halka açık olarak bir proje sunulur. Ve üzerinde değerlendirmeler yapılır. Böyle proje maalesef önümüzde yok.


TEPEDEN İNME BU PROJE
Esas en büyük sakıncalarından birisi, biliyorsunuz ülkemizin tarımda gidişatı çok kötü. Her türlü şeyimizi ithal etmek zorunda kalıyoruz. Şu anda Türkiye'nin ikinci verimli ovası olan Alpu Ovası, özel olarak sınırlandırılmıştır. İçerisine herhangi bir şey yapılamaz. Yapılsa da çok özel izinlere bağlı olarak yapılır. Bu proje de o alan içerisinde. Yani içerisinde çok özel izinlerle, hatta yapılamaz kuralı getirilen bir alan içerisinde. Yani tarımdan özveride bulunmak zorundayız bu proje için. Odalarla, çevreyle, o şehirle, yerel yöneticileriyle veya atanan yöneticileriyle tartışılmadan, konuşulmadan direkt olarak tepeden inme olarak yapılan bir projedir.

Toprağın altı boşalacağı için heyelanların da artacağı söyleniyor. Doğru mu?
Orada heyelan olacak herhangi bir şey yok. Ama atıklar olacak. Atıklar da kül. O külün zamanla gittiği alanda herhangi bir yaşam olamaz. Anca külün üzerine herhangi bir toprak vs yaparak yeniden doğaya kazandırmaya çalışmanız lazım.

Son teknoloji ile yapılacak, bacalarında filtre olacak ve doğaya zarar vermeyecek deniyor. Bunlar ne kadar doğru?
Birinci husus dediğim gibi tarımdan kaybediyoruz. Gelecekte kömür değil, enerji değil yiyecek en başa gelecek. İnsanlar birbirini yemeye başlayacaklar. Biz buna engel olmak için bu tarım arazisinin yer seçimini daha değişik bir şekilde düşünmemiz gerekir. İkincisi, dediğiniz gibi çevresel etkiler. Heyelanlar, tarımsal sıkıntı, su ki en önemlisi bu ve insan sağlığı. Bu üç unsura zarar vermeden yapılacak bir proje lazım.

Var mı peki böyle bir proje?
Var. Uygulanabilir. Ama maalesef toplumumuz devletine güvenmiyor. Yanıldıklarla devam eden bir idare sistemimiz var. Her şeyde yanılıyoruz. Bu projede de yanılıyoruz. Bakın Yatağan Termik Santrali örneği var.
YATAĞAN ÖRNEĞİNE BAKIN
Bakın doğaya zarar vermemek için baca yüksekliği gerekir, bacaların son teknoloji ile kükürdioksit, azot dioksit ve partikül parçacıklarının çıkmaması için yapılan filtrelerin uygulanması lazım. Her saat, her an kontrolü gerekir. Toplum olarak biz bunun yapılmadığını Yatağan'da ve diğer termik santrallerde olduğu gibi maalesef hep affedici, görmezden gelen olduk.

BİZ KONUŞTURULMADIK BİLE

Bu santral 5 tane köyü kapsıyormuş. Siz Alpu'daki vatandaşlarla görüştünüz mü?
Bizden giden arkadaşlar oldu oraya. Konuşturulmadılar bile. İnsanların bir kısmı memnun. Neden mi? Çünkü tarım Türkiye'de artık para etmez hale getirildi politikalarla. Şimdi oradaki insanların hepsi yaşlı, genç olarak köylerde kimse yok. Ondan dolayı da bu yaşlılar son dönemlerinde tarlalarını satarak o paralarla son zamanlarını yaşamak istiyor. Kurtulacaklar diye düşünüyorlar. Onlar mutlu bir şekilde susturulmuş. Ama diğer köylüler mutsuz, istemiyorlar.

YANLIŞLARI SÖYLEMEKLE MÜKELLEFİZ
Halkın katılımı toplantısı çok önemli. Halk toplantısı sadece o olaydan etkilenen insan toplantısı değildir. Yani o insanların hepsinin fikirlerini beyan edebileceği bir ortam sağlanmalı. O bile sağlanamadı. Mutlu olan halkın alanında yapılıyor. Biz barışçıl bir örgütüz TMMOB olarak. Her şeye hayır dediğimizi iddia ediyorlar. Bizler yöneticilerin yanlış yaptığını söylemekle mükellefiz biz. Onun için hep böyle muhalefetmişiz gibi görünürüz. Zaten çevre il müdürlüğünden yetkili bir arkadaş bu konuda görevli. 'Siz mimarsınız karışamazsınız, siz kimyacısınız karışamazsınız' gibi buna benzer şeyler söyledi.

OVANIN YÜZDE 70'İ YOK OLUR

Bu ÇED toplantısında kimler oluyor?
Halkın katılımı, halk dediğimiz kimse onlar. Bu toplantıda yapılan itirazları bire bir cevaplandırmak zorundalar. Siz soru sordurmazsanız neyi cevaplayacaksınız? Her şey olumluymuş gibi. Oradan çıkacak bir kararla bu projenin olabilirliği devam edecek. Mesleğim açısından da geleyim, o havza Alpu'dan tutun Askeri Havaalanı'nın ucuna kadar devam eden bir havzadır. Bu bahsettiğimiz yer 7 bölümden bir tanesidir şu anki proje. Eğer bu proje hayata geçerse ondan sonraki diğer birimler de hayata geçecektir. Dolayısıyla Alpu Ovası'nın yüzde 70 termik santralle yok olacaktır.

GÜNEŞ YA DA RÜZGÂR
ENERJİSİ KURULSUN
Bu alanda termik santral yapılacağına, onun yerine güneş enerjisi panelleri kurulur. Diyecekler ki çok maliyetli. Ama bu projenin de önemli bir maliyeti olacak. Tabi dört dörtlük yapmak isterseniz. Biz bundan neden kaçınıyoruz maden mühendisleri olarak? Çalışılsın, yer altı zenginliklerimiz değerlendirilsin. Hiç mesele eğil. Yapılabilir. Ama kesinlikle taviz verilecektir. Çünkü devlet kurumu tarafından değil özel bir kuruma verilecek. O kuruma da ihaleler usulüyle verilecek. Bakın ihalelerde örneğin, 5 liraya mal ettiğiniz bir şey, ihaleye çıkarıyorsunuz. Diyorsunuz ki, 5 liranın altına yüzde kaç düşerek siz bunu yapabileceksiniz? Yani maliyeti 5 lira ama siz diyorsunuz ihaleye çıkarken 5 liranın altında 1.5 liraya yaparım diyen bazı firmalara veriyoruz. Onlara verdiğimiz zaman da kar edebilmek için, çevreyi unutacaklar, insan sağlığını unutacaklar, yer altı zenginliği kötü kullanılacak. Bunun korkuları var.
Devlet olarak yeni politikalar geliştirmeliyiz. Madencilik politikaları, çevre politikaları geliştirmeliyiz. Madencilik her yöreye göre değişir. Eğer yer altındaki zenginliğimiz bizim için ekonomik değilse bunu çıkarmanın anlamı yok. Yani bu bir madencilik politikasıdır. Eğer madencilik çok ciddi yapılırsa, çevreyle barışık yapılırsa kimse zarar görmez o çevre de kalkınır. Ama sadece o yöre kalkınır. Oysa bütün ülkenin kalkınması lazım.

Termik santral dendiğinde insanın tüyleri diken diken oluyor.
Güvensizlikten ve inançsızlıktan kaynaklanıyor. Çevresel etkileri var Alpu Ovasında. Benim söylediğim fiili etkileri. Çevresel etkiler de, bu uçucu partiküller, yaklaşık 100 – 150 km etrafındaki alana kadar zarar verir. Çevresel etkisi de büyük olur zamanında önlem alınmazsa. Çevredeki diğer canlılar, insanlar, bitkiler ki bir de su var. Biliyorsunuz orası su havzası. Buraları çok iyi incelemek gerekiyor. Linyit yatakları hükümet tarafından dört yıl önce kapatılmıştı. Şimdi neden açıldı tekrar? Üç sene sonra ne olacağı belli değil.

TARIM ARAZİSİNİ MAHVETMEYECEKSİNİZ
Tarım, insan sağlığı ve çevre. Bütün bunların hepsini garanti altına alacak bir proje yapılmalı. Tarım arazisini mahvetmeyeceksiniz. O partiküller, o küller zamanla beton gibi olacak ve orada bir şey üretme şansınız olmayacaktır. Yatağan olsun, Tunçbilek olsun. Gidin bakın, çevresindeki insanlarla görüşün. Devletin görevi bir müteahhit bulup bunu çıkarmak değil.



ŞEHRİN PROBLEMİ
Ben torunlarımızı düşünerek söylüyorum. Bunlar her şeye hayır diyor diye düşünülmesin. Eskişehir tam göbeğindedir. Sadece tarımın değil şehrin de problemi. Şehrimizi güzelleştirdik diyoruz, turist geliyor diyoruz. Ama emin olun gelmeyecek. Bol rüzgarımız var, o rüzgar o külleri getirecek. Gönlüm olmaması taraftarı. Onun yerine yarım kalan yatırımlara harcansın para.
Editör: TE Bilisim