Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Şaduman Karagöz Halıcı, ES TV'de yayınlanan Vaziyet programında Ali Baş ve Arif Anbar'ın sorularını yanıtladı. Cumhuriyet tarihi üzerine önemli bilgiler aktaran Halıcı, Mustafa Kemal Atatürk'ün yol göstericiliğinin takip edilmesi gerektiği vurgusunu yaptı.
KİTABI BİZZAT KENDİSİ YAZDI
1931-1932 Eğitim Öğretim yıllarında Mustafa Kemal'in kaleminden çıkan Medeni Bilgiler kitabında gelecek kuşaklara demokrasinin aşılandığını anlatan Halıcı, 'Biz kavramlar üzerinde gidiyoruz. Tazminattaki reformcu kesimden itibaren cumhuriyet eşittir halk egemenliği şeklinde beliriyor. Bu demokrasiyle vücut buluyor. Mustafa Kemal'in düşüncelerine baktığınızda da demokrasi eşittir halkçılık olarak nitelendiriliyor. Bunun yazılı belgesi var mı? Evet var. 1931 - 1932 eğitim öğretim yılından itibaren ortaokullarda okutulmaya başlanan Medeni Bilgiler kitabı, bazı bölümleri doğrudan doğruya Mustafa Kemal'in kaleminden çıkmış. Geri kalanlar da onun düzeltme ve tamamlamasından geçip okutulmaya başlanmıştır. 1939'a bitiyor. Zaten problem burada. Bizim unutmamızın ya da bugün hatırlamamamızın nedeni o. Ama o dönemde bu kitabı okuyan insanlar demokrasi eşittir halkçılık prensibi aynen Mustafa Kemal bunu söylüyor. Halkçılık prensibi olduğunu biliyorlar. Bunu açıklıyor. Hatta 'Türkiye devleti demokrasi prensipleriyle yönetilen bir devlettir' diyor. Ne kadar güzel bir şey. Gelecek kuşaklara ülküsel olarak demokrasiyi hedef gösteriyor. Aynı şekilde o dönemde Tarih 4 kitabı orada da halkçılık açıklanırken, demokrasi ile eş anlamda kullanılıyor. Altı ilke içerisindeki halkçılık eşittir demokrasidir. Yani halkçılık eşit insanların yönetildiği, yönetime katıldığı sistemdir. Sınıf ayrımı kabul etmez, halkçılıkta hiçbir gruba, sınıfa diğerlerinden daha fazla ayrıcalık tanınmaz. Sınıf çatışması kabul etmez. Dolayısıyla eşitlikçi, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, iş bölümü ve dayanışmayı ön gören siyasi bir sistem sunuluyor halkçılık olarak' diye konuştu.
CUMHURİYETİN İLANI BİR AÇIKLAMADIR
Cumhuriyetin ilanı ile ilgili konuşan Halıcı, '1921 Anayasası'nın ilk iki maddesini yani 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, yasama ve yürütme yetkisi TBMM'ye toplanmıştır.' Bu durumu tek bir sözcükle ifade edebiliriz o da cumhuriyettir diye aslında düğmeye basıyor Mustafa Kemal. Aslında buna basarken de bahsettiği anayasa değişikliğini söylüyor. Ardından da anayasa komisyonu kuruluyor. Başkanlığını Yunus Nadi üstleniyor. İsmet Paşa ile yapmış oldukları taslak da buna dair bir taslak. Burada çok önemli bir konu var. 1921 Anayasası'nda cumhuriyetin ilanı ile ilgili yapılan değişiklik açıklamalı değişiklik olarak geçer. Yani cumhuriyetin ilanı bir değişiklik değildir. Cumhuriyetin ilanı bir açıklamadır. Bu da 23 Nisan 1920'de egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diye kurulan Teşkilat-ı Esasiye'ye 1921'de yani anayasasına aldığı hükmün açıklanmasından ibarettir. Doğmuş olan çocuğa isim vermektir bu' şeklinde konuştu.
İSMET PAŞA UYARIYOR
Devlet başkanı seçme süreci ile ilgili önemli bilgiler veren Halıcı, 'Halk partisi grubunda 29'unda hepimizin bildiği saat 10.00'da tartışmalar başlıyor. Burada ciddi tartışmalar var. Milletvekilleri pek çok yönden konuyu ele alıyorlar. Öncelikle bir anayasa değişikliği yapma yetkimiz var mı? Biz kurucu meclis miyiz? Çünkü kurucu meclisler anayasa yapar. Bu açıklanmalı diyor. Sabit Sağıroğlu gibi isimler önce biz hükümet başkanını seçelim, sonra anayasa değiştiririz deyip işi evrimci kanat doğrultusunda işi savsaklamaya çalışanlar var. Ama Tunalı Hilmi diyor ki, 'Ben dört yıl önce bu konuya dikkat çekmiştim. Bakın aynı problemi yaşıyoruz. Parti başkanımızın sunmuş olduğu önerge mutlaka kabul edilmelidir' diyor. 'Artık bu sorunu taşıyamayız' diyor. İsmet Paşa'nın da dikkati çektiği bir konu var. Arkadaşlar bütün dünya bizim bir hükümet biçimi konuştuğumuzu biliyor. Eğer biz bu konuyu hemen çözümleyemezsek, bizim hakkımızda olumsuz yargıları devam edecek. Daha önce de bana bunu söylediler. Diyor ki siz saltanatı kaldırdınız. Bir Meclis başkanınız var ama bir devlet başkanınız yok. Siz yeni bir devlet başkanı mı bekliyorsunuz? Kimi kastediyorlar? Halife mi acaba devlet başkanınız? Meclis var devlet başkanı yok. Bu devlet başkanlığı sorununu hızla çözmemiz gerekiyor diye İsmet Paşa özellikle grup toplantısında dikkatini çekiyor. Eskişehir Milletvekili Abdullah Azmi'nin daha çok konuşalım, bu konu böyle geçiştirilecek bir konu değil diye uzatma önerilerine karşın, görüşme yeterli bulunuyor ve akşam 18.00'da genel kurul toplantısına geçiliyor. Maddeler üzerinde hiçbir tartışma yapılmaksızın oy veriliyor. Ve üç maddeden oluşan o hüküm kabul ediliyor. Yani Türkiye devletinin hükümet biçimi cumhuriyettir' ifadelerini kullandı.
TAM BAĞIMSIZ VE ULUS EGEMENLİĞİ
'Demokrasi karnı tok uluslarda, milletlerde işler. Demokrasiyi işletebilmeniz için halkınızın başka kaygılarının olmaması gerekir' diyen Halıcı, 'Kemalizmin altı ilkesi vardır ama bu altı ilkenin önünde iki temel kavram vardır. Bunlardan birincisi ulus egemenliğidir, ikincisi tam bağımsızlıktır. Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızlık ve ulus egemenliği üzerine yükselmiştir. Dolayısıyla ulus egemenliğinden fire verecek, tam bağımsızlıktan ödün verecek hiç bir adımın atılmaması için çalışılmıştır' dedi.
ERKEK ULUS EGEMEN
Kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi ve ulus egemenliğinin bağlantılı olduğunu, bununla ilgili olarak da demokrasiye ulaşmanın o dönemde kolay olmadığını dile getiren Halıcı, 'Ulusu egemen kılmak demokrasinin olmazsa olmaz kuralı. Peki 1934'e kadar kim egemen? Erkek ulus egemen. 1930'da muhtarlık, 1931'de belediye başkanlığı, 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. Türkiye'de buraya kadar ulus egemenliği tam anlamıyla vücut bulmuyor. Çünkü kolay değil. 1924 Anayasa tartışmalarında anayasa maddesi 'Her Türk seçme seçilme hakkına sahiptir' tasarı böyle. Meclis'te ayağa kalkıyor erkekler. Oraya 'Her erkek Türk ibaresi' konuyor. Tunalı Hilmi'yi feministlikle suçluyorlar bu yüzden. 'Analarınızın, bacılarınızın tepelerinde tepiniyorsunuz. Bari kadına hakkını vermediniz. Alkışlamayın' diyor. Tepkisini böyle dile getiriyor. 24'te bile kadına hakkı verilmiyor. Ancak 10 yıl sonra. Demokrasiye ulaşmak öyle kolay değil. Atatürk ben demokratik cumhuriyeti tam ve kamil kurdum demiyor. Böyle iddiası yok. Onuncu Yıl Nutku'na bakın. Orada çok net söyler. Biz cumhuriyeti kurduk. Onuncu yılına geldik. Bundan sonra demokrasimizin eksiklikleri zamanla tamamlanacaktır diyor' dedi.
YEDİ DÜVELİ DİZE GETİRDİ
Halıcı, 'Siz yedi düveli dize getirmişsiniz. Ülkeniz 1911'den beri savaş alanı olmuş. Yetişmiş nüfusunuzu savaş alanlarında yitirmişsiniz. Ortada kadın ve çocuklar kalmış sadece. Ekonomi, bütçe yok. Böyle bir anlayış yok. Sermaye yok, yetişmiş uzman yok. Zihniyette geçmişle bağ kopmamış. Ve içerde kemiren var. Bütün bunlar yaşanırken bir de dışarıda mücadele eden var. Kurutuş Savaşı'nda Türkiye'den kaçan firariler var. Vatan haini olup, vatandaşlıktan çıkarılan 150'likler var. Türkiye topraklarında hala emelleri olan Ermeniler, taşnaklar var, bağımsız Kürdistan için mücadele eden aileler var. Bunlar Ortadoğu'da yuvalanmışlar. 1926'dan 1930'a kadar Ağrı İsyanları olarak bilinen bir isyan dalgası yaşıyorsunuz. Ve bunların hepsinin ardında İngiltere, Fransa, İtalya var. Bütün bunlar birleşiyorlar. Dört bir koldan. Milli Amale Hizmet (MAH)'ın raporlarına baktığınızda kimlerin kimlerle iş birliği yaptığını görüyorsunuz. Sözleşmeler yapıyorlar. Kemalist rejimi ortadan kaldırmak, bunun için de Mustafa Kemal'i öldürme hedefleri var. 26 suikastını biliyoruz. 1925'te Vahdettin hayattayken San Remo'da toplantı yapılıyor. Bu toplantıda Vahdettin katılımcıları uğurlarken İstanbul'da görüşmek üzere diye uğurluyor. 1925 Nisan ayı. 1926'da İzmir suikastı, 1927'de Hacı Sami'nin suikast girişimi. Sadece Mustafa Kemal'e değil bütün bakanlar kurulunu hedef alıyor. 1935'te Ethem'in de içinde bulunduğu başka bir suikast girişimi var' diye konuştu.
GENÇLERE GÜVENİYORUM
Gençleri çok iyi bulduğunu ve onlara güvendiğini söyleyen Halıcı, 'Tarih bilgileri zayıf ama bunu sadece öğrencilerle sınırlamamak lazım. Devlet öyle ya da böyle yapsın. Allah size öğrenme yetisi vermiş. İlla birilerinin size vermesi gerekmiyor. Bizim toplumuzda okuma kültürü zayıf, tarih bilincimiz zayıf. Sansasyonel şeylerden hoşlanıyorlar. Neden, nasıl sorusunu çok fazla sormuyoruz. Öze inmeyi değil, yüzeysel bilgiyle yetiniyoruz. Merak edip de bu işin gerçeği neymiş diye öğrenme çabamız yok. Toplumdan öğrencileri ayıramam. Onları suçlayamam. Çocuklar çok zeki. Öyle apolitik filan değiller. Her şeyin farkındalar. Dünyaya çok açıklar. Öyle ya da böyle dil biliyorlar. Verilen eğitimle ya da kendi aralarında karşılaştırmalar yapabiliyorlar. Bunu ulu orta yapmıyorlar. Kendisini size yakın görüyorlarsa sorular soruyorlar. O çekinceyi üstlerinden attıklarında çok daha iyi olacak. O da genel bir sıkıntı zaten. Ama onun dışında öğrencileri ben son derece iyi buluyorum' şeklinde konuştu.
ATATÜRK'ÜN YOL GÖSTERİCİLİĞİ
Mustafa Kemal Atatürk'ün yol göstericiliğinden vazgeçilmemesi gerektiğinin altını çizen Halıcı, 'Demokratik cumhuriyet bizim için yaşamsal önemde. Emekleyerek gidiyoruz. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama umutsuz değilim ben. Çünkü bizim önümüzde çok ciddi bir örnek var. Yapmamız gereken sadece Mustafa Kemal'i ve o dönemdeki insanları anlayabilmek, anlamaya dönük okumalar yapabilmek. Çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum onun gibi bir lidere sahip olduğumuz için. Sadece yol göstericiliğini takip etmemiz yeterli diye düşünüyorum' ifadelerini kullandı.
Editör: TE Bilisim