RÖPORTAJ: MELTEM KARAKAŞ

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü sebebiyle Saadet Partisi Kadın Kolları Eğitim Başkanı Mürşide Serap Demir ve katip olarak hayatını sürdüren Elif Çakı ile kadınların hala kıyafetleri üzerinden değerlendirilmesi hakkında konuştuk. Her iki kadın da hemfikir: Kıyafet seçimi bireysel bir özgürlük.

DEMİR: YASAL OLMAYAN YASAKLAR UYGULANDI
Başörtülü olduğunuz için eğitim hayatınızda ya da çalışmak istediğinizde herhangi bir şeyle karşılaştınız mı?

Muhakkak. Böyle duyunca geçmişe gittim ve biraz duygulandım. Biz tek partili dönemden çok partili döneme geçerken Avrupa'nın özgürlük anlayışına göre geçtik. 1981 Anayasasında özgürlükler elimizden alındı. Başörtüsünün nasıl takılamayacağını, kamu alanlarında hanımların nasıl giyineceğine, başörtüsü takmayan kadınların saç örgülerinin nasıl olacağına kadar yazıldı maalesef. Bu toplum kendi öz benliğinden ve kültüründen uzaklaştı, eziyet ve zulüm gördü. İmam Hatip mezunuyum. Başörtüsü yasağı geldi. Mümkün değil dedik. Okul yönetmeliği ile disiplin cezalarıyla okuldan atılanlar oldu. 1995 yılında lise bitti üniversite sınavına girdik. Dediler sınava giremezsiniz. Aslında çok büyük ıstıraptır. Bir insanın dış görünüşüne bakarak, nasıl bir birey olduğunu anlamadan yargılamak üzücü. Ben liseyi bitirdikten 18 yıl sonra başörtüsü yasağı kalkınca sosyoloji bölümünü bitirdim. Türkiye insan haklarına saygılı, demokratik hukuk devleti. Ama buna rağmen kadınların kişisel hak ve özgürlükleri bazı dönemlerde görmezden gelindi.

Kadınlar kendi giyim kuşam özgürlüğü için yeterince mücadele etti mi sizce?
Okuma isteği ile yanan o kadar arkadaşımız vardı ki. Kanatları koparıldı ve içlerine döndüler. Maalesef haklarını savunamıyorlar. Erkekler daha önde göründü. Kadınlar kamuda söz sahibi olamadığı için geri planda kaldı. Söylemleri dinlenmedi. Ama Saadet Partisi en yüksek seda ile bunu gündeme getirdi.



Kıyafet seçimi bireysel özgürlüklerin başında geliyor. Türkiye'de kadınların hala kıyafetlerine göre değerlendirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Olmaması gereken konu. Biz kadın olarak bakmıyoruz sadece. Hiç kimsenin eğitim hakkı elinden alınamaz. Ama öyle bir hava oluşturuluyor ki sanki belirli vasıftaki ve görüşteki insanlar okuyabilir. Hayır, bu Türkiye her şeyi ile hangi inanç ve düşünce sisteminde olursa olsun tüm özgürlükleri ile eğitim öğretim hakkına sahip bireyler yetiştirmeli. Yasal olmayan yasaklar uygulandı. Toplum kendi geleneğine göreneğine aykırı davrandı ve kendi kendine yabancılaştı. Hanımlar kapalı, açık. Akraba bağlarımız var. Açık kapalı olarak bakmıyoruz. Birey olarak bakıyoruz. Ama statülerin olduğu yerlerde bu daha belirgin hale geliyor. Bir insan başörtüsünü örtüyorsa ona inandığı için örtüyordur. Bu bir inançtır. Dünyaya bakış açınızdır. Bunu çıkar dediğinizde sen başka biri ol, kişiliğini değiştir diyorsunuz. Psikolojik işkencedir. Cinslerin kendi cinslerine yaptığı zulümdü. Bir insana insan olarak değer vermek lazım.

'15 sene önce Türkiye'de nasıl hissediyordunuz? Bugün nasıl hissediyorsunuz?'
O dönemde de mücadele ediliyordu. Mücadele normları değişti. İfade açısından biraz daha özgürüz. Ama sadece söylemde olmaması lazım. Biz kuşun canlısını istiyoruz. Kadını insan olarak kabul etmekle başlamak lazım. Bunu kabul ettikten sonra onun neye inandığı sizi çok ilgilendirmez. Biz kadınlarımıza nasıl düşünmesi gerektiğini öğretiyoruz. Olmaz. Bırakın kendisi seçsin. Toplum bilmediğinden korkuyor. Biz birbirimizi tanıdığımızda mutlaka birbirimizi seveceğiz.

Son zamanlarda şort giydiği ya da kısa etek giydiği için toplu ulaşım araçlarında şiddete uğrayan, kadınlar oldu. Başörtülü ya da şortlu, kadınların kaderi ortak mı sizce Türkiye'de?
Ne giyindiği ile ilgili değil birey olmasıyla ilgilenmek lazım. Bir insanın neye inanacağını dikta edemezsiniz ya da neyi seveceğini. Bu toplum çatışmaya sevk edildi. Başörtülü hanımlar arasında da başörtüsü olmayan hanımlar arasında da ayrım oldu. Kadınların hem cinsel hem ekonomik hem farklı alanlarda maruz kaldıkları şiddet arttı. Bu bilinçsizlikten, eğitimsizlikten kaynaklı. Hiçbir inanç başkasını darp etmeyi onaylamaz. Bu toplumu oluşturan iki tane mihenk taşı vardır. Biri erkek biri kadındır. İkisi de toplumda eşdeğerdir. Bir kadını eğitirseniz toplumu ayağa kaldırırsınız. 'Beşiği sallayan el toplumu sallar' der büyüklerimiz. Erkek çocuğunu yetiştiren de annedir. İnsan olarak birbirimize saygı duyduğumuz zaman bu toplum düzelecek. Kişiselleştirmeden sen şunu giyiyorsun sen bunu giyiyorsun demeden insanı insan olarak değerlendirmek lazım.



ÇAKI; 'KADINLARI OBJE
OLARAK GÖRÜYORLAR'

Kıyafetlerinizden kaynaklı herhangi bir sorun yaşadınız mı?
Tabi ki. Kıyafetimden kaynaklı da kadın olduğum için eşimden ayrılmış olduğum için bunları yaşadım. Ama her ortamda kıyafetlerime karışıldı. Adliyede çalışıyorum. Mini etek giyme, dar giyme vs. Evlendiğimde eşim de çok yaptı kıyafetlerime karıştı. Ona da dedim, beni tanıdığında ben böyleydim şimdi beni değiştirmeye çalışma. Açık olmak kapalı olmak önemli değil. Kadın her kıyafetiyle bunu yaşıyor. Bu erkek zihniyeti ile ilgili.

Kadınlar kılık kıyafet özgürlüğü için yeterince mücadele etti mi?
Yeterince kendimizi ispatlayamadık mücadele edemedik. Ama kadınlar daha çok bir araya gelmeli, toplanmalı. Birlik beraberlik içinde olmalıyız. Biz hep kız çocuklarını yetiştirmemiz gerekiyor gibi düşünüyoruz. Erkeğin yanında düzgün otur, onu giyme, bunu giyme dikkat çekmesin vs. Ama erkek çocuğunu yetiştirmek önemli. Kızlara mini etek giyme, askılı giyme demek yerine erkeğe kadına saygılı olması gerektiği, kadını birey olarak kabul etmesi gerektiği öğretilmeli. Yetiştirilmesi gereken kızlar değil erkekler.

Türkiye'de kadınların hala kıyafetlerine göre değerlendirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Benim kız kardeşimin başı kapalı. Şu an biraz daha özgür hissediyor. Ama kadınlara şekilci olarak bakılmamalı. Kadın istediğini giyer. Başörtüsü de takar, mini etek de giyer. Kadın olarak dışarda özgür gezme hakkımız yok. Tramvayda, iş yerinde taciz ediliyoruz. Bunun kıyafetle ilgisi yok erkekler kadınları obje olarak görüyor. Biz kadınlar kendi aramızda ayrıştırılıyoruz. Açık kadın, kapalı kadın diye ayrılıyoruz. Biz birlik olup birbirimize anlayışla yaklaşırsak daha mutlu oluruz erkeklerin karşısında daha güçlü oluyoruz. Ayrıştırmak doğru değil. Çünkü kadınların hepsi toplumda eziliyor. Kıyafetine, yaşına bakmadan hepimiz erkeğin arkasında tutuluyoruz.



'15 sene önce Türkiye'de nasıl hissediyordunuz? Bugün nasıl hissediyorsunuz?'
Siyasi ortam sadece kadını şekillendiriyor. Kıyafetlerini, yaşam şeklini. Şu an var olan siyaset kadınlara fazlasıyla baskı yapıyor. Toplumda güçlü kadın sevilmiyor. Erkekler aciz ve hükmedeceği kadın istiyor. Ben asla buna boyun eğmedim. Erkekler kadınların kıyafetlerine bakarak onu hedef haline getiriyor. Biraz açık giyiniyorsa bunu kullanmaya çalışıyor. Oysa kıyafet bireysel özgürlüktür.

Son zamanlarda şort giydiği ya da kısa etek giydiği için toplu ulaşım araçlarında şiddete uğrayan, kadınlar oldu. Başörtülü ya da şortlu, kadınların kaderi ortak mı sizce Türkiye'de?
Kadınların kaderi ortak. Bunun kıyafetle ilgisi yok. İran'daki kadınların hepsi kapalı ama şiddet ve taciz fazlasıyla var. Açık ya da kapalı kadınlar tacize maruz kalıyor. Biz birlikte buna ses çıkarmalıyız. Bu ortak kaderi yok etmeliyiz. Kadın savaşmak, mücadele etmek zorunda. Biz kız çocuklarımızı değil erkek çocuklarını yetiştirmeliyiz. Kadına saygı duyan bir nesil yetiştirmeliyiz.
Editör: TE Bilisim