RÖPORTAJ: MELTEM KARAKAŞ

Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden ihraç edilen Dr. Pelin Yalçınoğlu ve aynı üniversitenin Fen Fakültesi Fizik Bölümünden ihraç edilen Doç. Dr. Bülent Arslan ile Eskişehir Okulu'nu, kuruluş sürecini ve neler yapacaklarını konuştuk.

Eskişehir Okulu'nun yaşadığı şehre, etrafına dokunmaya çalışan, bütünleşmeye çalışan bir yaşam alanı olduğunu söyleyen Arslan, Eskişehir'de kendilerini iyi hissettiklerini anlattı. Akademisyenlerin bu şehre bir şeyler katmaya çalıştığını aktaran Yalçınoğlu ise, 'Bilim cüret etmektir diyoruz ve bir şeyler eylemeye çalışıyoruz' dedi.

Eskişehir Okulu nasıl oluştu? Oluşum sürecini anlatabilir misiniz?
Pelin Yalçınoğlu: Eskişehir Okulu tabi sürecin en başından beri olan bir oluşum değil. Aslında Aralık 2015'ten sonra 2016 Ocak ayında Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisinin imzacıları açıklandı. Sonrasında bir patırtı gürültü koptu biliyorsunuz. Ondan sonra sanırım soruşturma geçiren ilk Anadolu Üniversitesi'ndeki hocalardı. O süreçte Mayıs ayında ne yapabiliriz diye konuşuyorduk zaten. 'Böyle bir saldırı hali var. Buna nasıl karşı durabiliriz? Nerede var olabiliriz?' diyorduk. Dayanışma Dersleri o şekilde başladı. Madem böyle bir itiraz var. Ses çıkaran insanlar var. Biz de derslikleri değil kampüs dışı mekanları kullanabiliriz diye düşündük. Yaklaşık bir yıldan da fazla bir süre Dayanışma Dersleri'ni sürdürdük. Mayıs 2016 ilk dersimiz. Derslere Eskişehir'deki imzacı akademisyenlerle başlamıştık ama ilerleyen dönemlerde başka şehirlerden de akademisyenler geldi imzacı olan da olmayan da. Akademisyen olmayan insanlar da geldi. Kendileri gelip ders vermek istediler. Bizimle dayanışmak istediler. Dolayısıyla bu kendi kendine var olmaya başlayan bir şey oldu.



'BİZ KİMİZ?' SORUSU
Pelin Yalçınoğlu: Ondan sonra 'Biz ne yapıyoruz?' sorusunu daha çok sormaya başladık. 'Biz kimiz? Ne olacak? Ne yapacağız?' derken sadece bizimle değil diğer şehirlerde ihraç edilmiş ya da soruşturma geçiren akademisyenlerde de bir hareketlik vardı. Kocaeli, Mersin, İzmir, İstanbul vs. Buralarda kendiliğinden akademiler oluşmaya başladı. Eskişehir Okulu fikri de bunlarla eş zamanlı bir dönemde ortaya çıktı. Ve 2017'nin Dayanışma Dersleri'nin duyurusunu Haziran ayına geldiğimizde yaptık. Biz bir okula evriliyoruz düşüncesi oturmuştu. Biz bir dahaki akademik döneme sadece Eskişehir Dayanışma Dersleri olarak değil Eskişehir Okulu olarak başlayacağız şeklinde karar aldık.

Bülent Arslan: Eskişehir Okulu bir isim aslında. Bu benzer yapılanma diğer yerlerde de var ama Dayanışma Akademileri ismini kullanıyor çoğunluğu. Biz de Dayanışma Akademilerinin bir üyesiyiz ama diğer illerdekiler Kocaeli Dayanışma Akademisi, Ankara Dayanışma Akademisi, İzmir Dayanışma Akademisi gibi isimler tercih ettiler. Biz uzun tartışmalar sonunda kendimize Eskişehir Okulu demeye karar verdik. Dayanışma derslerine de ilk başlayan biziz.

24 AKADEMİSYEN VAR
Bülent Arslan: Eskişehir okulunda 24 kişi var. Ama şöyle bir yaklaşımımız var. Sadece bildiriye imza atan akademisyenlerden oluşan bir okul hayal etmiyoruz. Onun dışında bizim okul olarak benimsediğimiz ilkelerle örtüşen dünya görüşündeki insanlarla genişlemeyi de umuyoruz. Akademisyen olması gerekmiyor, imzacı olması gerekmiyor. Dolayısıyla imzacı akademisyenler değil sadece okulun içinde olanlar.



Eskişehir Okulu'nda neler yapacaksınız? Nasıl bir program izlenecek?
Bülent Arslan: Eskişehir Okulu aslında bir oluşum. Yaşadığı şehre, etrafına dokunmaya çalışan, bütünleşmeye çalışan bir yaşam alanı. İçinde dayanışma dersleri okulun bir modülü olacak. Toplumsal cinsiyet dersleri 15 hafta sürecek. Bir de bunlar tek oturumluk değil uzun soluklu. Eskiden Özgür Üniversite diye bir yapılanma vardı Ankara'da. Ona benzer bir yapılanma. 6 haftalık, 8 haftalık, 15 haftalık programlar çıkarıp buna ön kayıt alıp olabildiğince ciddi bir ders programı olan derslerimiz olacak. Bunların içerisinde hukuk fakültesinden arkadaşlarımızın açtığı dersler var. Hukuka giriş, hukuk İngilizcesi gibi. Edebiyattan var, metin okumaları. Güzel sanatlardan var, çalgı yapımı. Resim okumaları atölyesi önümüzdeki hafta başlayacak. Bilim atölyesi var. Doğada bilim var. Arkeolojik buluntuların olduğu yerlere gezi organizasyonları var. Hepsi Eskişehir Okulu bünyesinde yapılacak etkinlikler, dersler olacak. Bir ekol diye düşünün. Altında ezilmemeye çalıştığımız.

Zamanla da genişleyecek o zaman Eskişehir Okulu…
Pelin Yalçınoğlu: Onu umuyoruz. Aklımız o yönde çalışıyor. Biz dersler veririz, dersler düzenleriz. Bunu konuştuk, planlayacağız muhtemelen. Bunları bir yayına dönüştürelim o zaman. Bu kadar uzun soluklu dersler olduğuna göre bu derslerin sonunda bir ürün çıksın. Bir sonra ki aşama araştırma planlayacağız. Muhtemelen öyle görünüyor. Bu ekolün dert edindiği bir sürü şey olacak. Eskişehir'in kendine has birçok sorunu var örneğin. Bunları anlamak ya da çözüm üretmek için muhtemelen araştırmalar da yürüteceğiz. Biz bir akademinin içinde bir yaşantı kuracağız. Eski akademiye döneriz dönmeyiz. İlla oraya bir yolumuz düşecek ama. Zaten bir akademi yaratıyoruz gibi geliyor bana.

Bülent Arslan: Eski akademi, yeni akademi kavramlarımız da karıştı. Oradaki o akademi kavramına olan inancımızı kaybettiren sistem, bizi bireysel olarak bunları yapmaya itiyordu zaten. Biz bunları yapıyorduk. Her birimiz bir yerinden yapan insanlardık bunları. Şimdi hayat bize eski akademi dışında yapmak ve bununla da yaşamak zoruna bıraktı. Bir araya gelmiş olduk. Toplu halde hayata karşı bir derdi olan, bir sorun çözmeye çalışan bir şey aslında bu. Tekrar o üniversiteye geri dönmek hikayesi bu yapılanmayı değiştirmeyecek.

Devam edecek diyebilir miyiz?
Pelin Yalçınoğlu: Evet diliyorum ben bunu. İşleyen bir şeye dönüşürse devam eder diye düşünüyorum. Atıldığımız üniversitelere geri dönene kadar geçici olarak bir şeyler yapalım kaygısıyla yola çıkmış değiliz. Biz üç ay sonra, beş ay sonra ne zaman üniversiteye döneceğiz, o vakte kadar da burayı dolduralım değil bu.

Pelin Yalçınoğlu: İkinci el pazarı yaptık. Dolayısıyla onu da okulun bir faaliyeti olarak gördük. Yeniden tüketmek yerine var olanı yeniden dönüştürmek, kullanmak, paylaşmak ile ilgili dertlerimiz de var tabi. Olması da gerekiyor. İkinci el pazarı böyle bir yerden çıktı. Maddi kaygılarımız da var tabi. Okulun yaşantısına devam edebilmesi adına.

Bülent Arslan: Eş zamanlı bir de okulun duyurulmasını, bilinirliğini artırmak da gerekiyor. Sadece o kaygıyla da yapılmadı aslında. Okulun isminin Eskişehir ile anılır hale gelmesini istiyoruz biz.



Eskişehir Okulu'nun bir adresi, ofisi olacak mı?
Bülent Arslan: Öyle bir niyetimiz ve çabamız da var. Bir yerimiz, bir adresimiz olsun istiyoruz. Ama henüz çok yeni. Bununla ilgili çabalıyoruz. Olursa da işimizi kolaylaştırır. Adım Sanat'ta, Eflatun Kitap Cafe'de, Ters Ağaç'ta oluyor. Birkaç yere de yayılmaya çalışıyoruz.

Dersler nasıl geçiyor peki?
Pelin Yalçınoğu: Kampüste olsak karşılaşmayacağımız insanlarla bir araya geliyoruz. O anlamda keyifli geçiyor. Kimi zaman çok kalabalık oluyor kimi zaman daha az oluyor. Hiç aksamadı. İlan edip de yapmadığımız bir ders olmadı. İlginin olmadığı bir ders olmadı. 30 tane ders yaptık. Haftaya 31. dersi yapacağız.



Eskişehir'in yerel sorunları gündeminize girecek mi?
Bülent Arslan: Doğrudan düşüncemizi şekillendiren bir şey olmadı. Ama konuştuğumuz konulardan birçoğu da burayı da ilgilendiren şeyler. Türkiye'yi ilgilendiren her şey Eskişehir'den bağımsız kalamaz. Şehir Hastanelerini konuştuk. Bakın yakın zamanda Eskişehir'de açılacak Şehir Hastanesi. Termik santral Türkiye'nin sorunu. Sadece buraya özel değil. Onu yapıyoruz o anlamda.

Pelin Yalçınoğlu: Yaz sürecini okulun programını hazırlamakla geçirdik. Olana tepki göstermek adına bir şey yapmadık. Örneğin Eskişehir'deki mülteciler, çocuklar neler yaşıyorlar? Bunu kim biliyor? Bu nasıl duyurulur? Bu soru bir araştırma sorusuna dönüşecek elbette. Bu süreç bununla bağlantılı olarak bir şekilde projelendirmeye doğru gidecek bazı çalışmalar.

Bülent Arslan: İçimizden sadece ders değil müzik de çıktı. Barışa Ezgiler. Onların da yoğun bir programı var. Çalgı yapım atölyesi de olacak dersler arasında. Zafer Hocanın alanı çalgı yapımıydı. O çalgı yapımı atölyeleri açmak istiyor zaten. Kahon ile başlayacak hatta reklamını yapalım. Ya da işte geri dönüştürülecek materyallerden müzik aleti yapmak üzerine dersleri olacak sanıyorum.

ESKİŞEHİR'DE İYİ HİSSEDİYORUZ

Eskişehir bu süreçte nasıldı sizin için? Kendinizi nasıl hissettiniz bu şehirde?
Pelin Yalçınoğlu: Hiç haberi olmayan insanlar da var. Biz desteği görüyoruz tabi. Çevremizde başka illerde olduğu gibi bir yoğun baskı linç durumu yaşamadık. Çok büyük bir tehdit hissetmedim ben. O anlamda kolay geçiş oldu belki de.

Bülent Arslan: Eskişehir aslında küçük bir şehir. Diğer küçük şehirlerde yaşayan insanlardan farklı bir tecrübe yaşıyoruz aslında. Sayımız çok, aramızdaki ilişki iyi oturmuş bir ilişki. Şehir bize bir yaşam alanı sunuyor. Çok radikal tepkiler olmuyor. Ama küçük şehirlerin çoğunda bu ciddi bir sorun oldu. İnsanlar şehirlerini terk etmek zorunda kaldılar. O anlamda baktığınızda daha rahatız. Ankara'yı, İstanbul'u, İzmir'i düşündüğünüz zaman orada da benzer yapılanma var. Ama insan orada kaybolmuşluğu yaşıyor. O anlamda işin olumlu tarafından bakıp Eskişehir Okulu'na evrilebilmenin Eskişehir'den kaynaklandığını söyleyebiliyorum. Mekan bulmak da ciddi sorunlar yaşamıyoruz. En azından destek olmasa bile kösteğin olmaması hali çok iyi. Biz o anlamda daha iyi hissediyoruz.

BİLİM CÜRET ETMEKTİR
Pelin Yalçınoğlu: Biz hala niye atıldığımızı bilmiyoruz. İşlerinden atılan bu akademisyenler bu şehirden gitmediler. Ve hala burada bu şehre bir şeyler katmaya çalışıyorlar. Bilim yapmak, bilgi üretmeye devam etmek, bu bilgiyi kolektif şekilde üretmek ve paylaşmak yapmaya çalıştığımız işlerden birisi. Bunun da bir cesaret olduğunu düşünüyoruz. Cüret gerektirdiğini de düşünüyoruz. Yani hele ki şu zamanda söz söylemenin hakikatle ilişki kurmanın bu kadar zor olduğu bir zamanda bilim cüret etmektir diyoruz ve bir şeyler eylemeye çalışıyoruz.

Editör: TE Bilisim