14 Mayıs Eczacılık Günü'yle farkındalık yaratmayı ve taleplerini dile getirmeyi amaçladıklarını ifade eden Eczacılar Odası Başkanı Yücel Yenilmez, piyasadaki ilaç sorunlarının firmaların ticari kaygısı nedeniyle yaşandığını vurgulayarak, 'Eczacı ilaç stoklamaz' dedi.
Eczacıların sorunları nelerdir?
Bizim mesleki sorunlarımız ayrı ama bizim için öncelik vatandaşı etkileyen sorunlar. Tabi ki vatandaşı etkileyen en büyük sorun şu anda bir ilaca erişimde yaşadığı sıkıntı, iki; ilaca çeşitli isimler altında ödediği fazla paralar. Sosyal devlette vatandaş sadece çalışansa yüzde 20, emekliyse yüzde 10 ilaca katılım payı öder. Ama ne yazık ki ilaç politikaları öyle bir halde ki ilaç fiyat farkı, reçete parası, kutu parası, ilca başına para gibi bir sürü vatandaştan ilaç parası alınıyor, devlet adına alınıyor. Bunun da aracılığını eczacılar yapıyorlar. Vatandaş açısından bence en büyük sorun ilaç parası ve dediğim gibi ilaca erişimdeki sıkıntı. İlaca erişimdeki sıkıntı kısa vadede çözülür mü bu ekonomik ortamda çok da çözülür gibi görünmüyor çünkü, ilaç fiyatları Euro'ya bağımlı, Euro da oynama olduğunda yukarı doğru ilaçların piyasada olmama sorunuyla karşı karşıya geleceğiz. Onun dışında bizim mesleki sorunlarımız var tabi ki ama elli yıl önce de vardı, elli yıl sonra da olacak. Biz örgütlü bir meslek grubuyuz sorunlarımızı zaman zaman çözüyoruz, zaman zaman çözemiyoruz ama bizim için öncelik hastanın eczane kaynaklı sorunlarının önüne geçmek. Bu da devlet politikasında yapılacak değişikliklerle mümkün olacaktır.
Döviz kurundaki dalgalanma ilaç piyasasını nasıl etkiliyor?
İlaç fiyatları döviz kuruna bağlı. Şu anda döviz kuru ilaç fiyatları için 3.40. Euro 7 lira şu anda. İki kat var, iki katı da geçmiş durumda. İlaç fiyatında da tamamen yurt dışına bağlı olduğumu için ilaç firması 7 liradan aldığı ham maddeyi ilaç haline çevirip 3.40'tan satmak istemiyor. Bu da en doğa hakkı. Ve bunlar sağlıkçı da değiller. Bunlar tüccar mantığıyla bakarlar, bu işten para kazanmak istiyorlar. Kur gerçek, reel değerine getirilmediği sürece de zaman zaman bu sorunlar olacak ya da kurdan bağımsız bir fiyatlamaya gitmek lazım. Sanayiciyi mutlu edecek bir fiyat bulmadığımız sürece, devlet bir yöntem bulmadığı sürece bu ilaç sıkıntısı her zaman olacak.
Yani, sorunun çözülmesi için konuya ticari olarak bakılması gerekiyor?
Evet, sanayiyi ikna etmek için soruna ticari olarak bakılması gerekiyor. Burada ne yazık ki eczacının elinden gelen bir şey yok. Eczacı ilacı bulursa hastaya ulaştırıyor. Bulamazsa ulaştıramıyor.
Sağlık Bakanlığının 'yerli ilaç' politikası hakkında neler düşünüyorsunuz?
İlacı yerlileştirmek için bilim adamlarımıza çok destek vermeniz lazım. Bir ilacın bulunması 20-25 yıl süre alabilir. Milyarlarca dolar da para harcanması gerekiyor. Siz yabancıların bulduğu ilacın eş değerini Türkiye'de yapıyorsanız bu yerlileşmek, millileşmek anlamına gelmez. İlaçta millileşmemiz için 20-25 seneye ihtiyacımız var, çok ciddi yatırımlara ihtiyacımız var, desteklenmeye ihtiyacımız var. Henüz bunları yapıyorlar mı? Yapmıyorlar. Bir iki tane ilaç firması Türkiye'de Ar-Ge merkezi kurdu, bir adım attı ama henüz çok yetersiz. Çok daha zaman alması gereken bir şey. Ama bu işin üstüne erecekten gitmek lazım. Yerli ilaç sanayicimiz eş değer ilaç da üretiyor olması bizim için bir avantaj ama artık yerli ilaç sanayisi de kalmadı. Üç, dört tane ilaç firması kaldı. Diğer ilaç firmalarının neredeyse tümünü yabancılar aldı. Çünkü ilaç çok önemli bir madde. Çok uluslu şirketler artık bu işleri ülkelere bırakmak istemiyor. İlaç tıpkı silah gibi petrol gibi çok değerli bir madde. Onun için ülkenin kendi ilacının olması başkalarının çok hoşlarına gitmeyebilir ama biz ülke olarak çok kararlı adımlarla ciddi bütçeler ayırarak bu işin üstüne gitmek zorundayız.
Eskişehirliler ilaç kullanımı konusunda bilinçli mi?
Eskişehirliler ilaç kullanma konusunda tüm Türkiye kadar bilgili. Türkiye'deki sağlık okuryazarlığı ilkokul 2 seviyesinde. Yani hepimizin eşi dostu vardır; ilacı alıyor, doktora gidiyor, yazdırıyor azıcık iyileşti mi ilacı kullanmayı bırakıyor vatandaş. Belki biz de bırakıyoruz. Bu ilaç kullanma konusunda doğru bilgilendirmeye sahip olmadığımızı gösteriyor. Biz bunu söylerken kendimize de özeleştiri yapmalıyız. Biz de eczacılar olarak vatandaşa doğru ilaç kullanmayı anlatmamız gerekir. Rehber eczaneler diye Türk Eczaneler Birliği bir proje başlattı. Biz şimdi astım hastalarını bu konuda takip ettik. Yüzde 40'a yakın bir ilaç kullanımı oluşturduk. Şimdi tansiyon hastaları, şeker hastaları takip ediliyor. Biz artık eczacılığı o yön doğru evirmeye çalışıyoruz. Hastaların ilaç kullanımını da takip edecek bir duruma geldik. Çünkü hastanın ilacı az kullanması da zarar çok kullanması da zarar. Çünkü ilaç sonuçta bir kimyasal madde. Devlete zarar, devlet fazladan para ödüyor hastanın kullanmadığı ilaç için. Biz eczacılar olarak Sağlık Bakanlığıyla bu konuda yol almaya çalışıyoruz eğer becerebilirsek hem daha az kimyasal maddeyle hastaların iyileşmesini sağlayıp, devlete de daha az para ödenmesini sağlayacak bir model ütünde ilerliyoruz.
Sizce, eczaneler hastaya karşı danışmanlık görevini yerine getirebiliyor mu?
Eskiden yapmıyorlardı, dürüst olmak lazım. Ama şimdi meslektaşlarımız da bu mesleğin geleceğinin danışmanlıktan geçtiğini anladılar. Çünkü biz mesleğimize sahip çıkmazsak birileri çıkıp diyor ki ilacı markette sattırırım.
Eczanelerin biraz aracı olması gerekiyor sanırım doktorla hasta arasında…
Evet, kesinlikle öyle. Bizim eczanedeki personelimiz raftan ilacı alacak, sisteme girecek, ödenip ödenmediğine bakacak sonra ilaç eczacının önüne gelecek, eczacı hastasına anlatacak ilacı. En doğru yol bu. Tek yöntem bu başka yolu yok. Artık eskisi gibi değil. Eczacılar meslek içi eğitimlere falan da çok ciddi şekilde katılmaya başladılar. Genç sayımız da çok artıyor. Bu işin geleceğe gitmesinin yolu bu. Raftan ilacı alıp verirsen herkes bu işe talip oluyor sonra. Eczacıya gerek yok biz de yaparıza dönüyor iş. Eczaneler gerçekten birinci basamak sağlık kuruluşları biz sağlık hizmetinin çok daha iyi verilmesi için mücadele ediyoruz şu anda.
Eczanelerdeki danışmanlık sisteminin köklü şekilde olması için dönüşümün akademik eğitimden başlaması gerektiğini söyleyebilir miyiz?
Yavaş yavaş başladı ama eczacılık fakültelerindeki eğitim eczane eczacılığına ya da hastalıklara göre bir eğitim değil. Eczacılık fakültelerindeki eğitim daha çok ilaç üretimine dayalı bir eğitim. Yavaş yavaş ama bu da değişiyor. Sonuçta tabi ki sağlıkla ilgili derslerimiz var ama derslerimizin yoğunluğu bitkiler üzerine, ilaç kimyası üzerine, ilaç yapımı üzerine. Ama hocalarımız yavaş yavaş bu konunun değişmesi gerektiğine kanaat getirdiler. Beşinci sınıfta çocukların stajları var. Eczaneye gelip 6 ay staj yapıyorlar. Seçmeli dersler koyuldu, yeni dersler koyuldu. Yeterli mi? Değil. Gerçekten akademide birinci sınıftan başlayarak sağlık danışmanlığını da öğrenerek gelmek gibi bir zorunluluğu var eczanelerin. Sadece odaların, meslek örgütlerinin ya da başka bizim kendi akademilerimizin, üniversitelerden bağımsız kendi eğitim akademilerimizin eczacılara verdiği eğitimden önce fakültede başlayarak gelen bir eğitime ihtiyacımız var, sağlık danışmanlığı konusunda.
Eskişehir'de ihtiyaç duyulan ilaçlarla ülke genelinde ihtiyaç duyulan, eksik olan ilaçlar arasında bir farklılık var mı?
Özellikle bir ilaç yok. Bugün bu ilaç yok, yarın başka bir ilaç yok. Aspirin de yoktu, ne bileyim bir kalp ilacı da yoktu. Şimdi bir tansiyon ilacı yok yarın başka bir astım ilacı olmaz. Sonuçta ilacı bize ulaştıran 3 tane ilaç deposu var Türkiye'de Sanayi o ilaç depolarına ilacı veriyorsa onlar tüm Türkiye'deki eczaneler dağıtıyorlar. Türkiye'de hangi ilaç yoksa Eskişehir'de de aynı ilaç yok.
Hangi ilaçlara ihtiyaç var şu anda?
Şu anda tansiyon ilaçlarının bir kısmı ciddi anlamda yoklukta. Ama dediğim gibi binlerce ilaç var sadece şu hastalığın ilacı denecek durum yok. O firma ilacının ucuz olduğunu düşünüyor pat diye piyasadan çekiyor ilacını. Hangi ilaç olduğu önemli değil. Tamamen ticari kaygılarla yok. Zaman zaman eczacılar stokluyor, vermiyor gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar ama eczacılarda öyle bir şey olmaz. Eczacı bulduğu ilacı hastasına vermek ister. Sonuçta o hastayla yüz yüze olan, muhatap olan eczacı. Hasta zaten ihtiyacı var ona. Hastaya ilaç yok deyip kapı kapı gezdirmez. Varsa verir, yoksa yoktur, yapacak bir şey yok.
Eczacılık Günü için ne gibi etkinlikler planladınız?
Biz Eczacılar Günü'yle ilgili kendi meslektaşlarımızla bir dizi etkinlikler düzenliyoruz. Hem sosyal hem mesleki bilgilendirme amaçlı. Hem Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı hem Türk Eczacılık Birliği Başkanını Eskişehir'e getireceğiz. Ama vatandaşa yönelikte hafta sonu Espark'ta bir stant açtık. Her yıl açıyoruz. Her yıl 14 Mayıs'a bir temayla giriyoruz. Bu seneki temamız 'anne bebek dostu eczane'. Bazı ilaç firmaları yıllardır eczanelerde sattıkları bazı anne bebek eşyalarının ruhsatlarını değiştirerek marketlere çıkardılar. Ve utanmazca da bizim ürünümüzün zaten tedavi edici özelliği yok dediler. Ya vatandaşı kandırdılar geçmişte ya da şimdi kandırıyorlar. İlaç olan bir şeyi markette satabilmek için şimdi kandırıyorlar. Biz anne bebek gibi çok kritik bir konuda vatandaşın eczacılar dışında hiçbir yere gitmemeleri gerektiği konusunda bilgilendirme yapmak istiyoruz. Çünkü marketten şuradan buradan alınabilecek krem, bitkisel bir şey, bilmeden kullanılabilecek her ürün hem anneye doğal olarak bebeğe direkt olarak zarar verebilir. Onun içinde mutlaka eczacı danışmanlığında eczane türünden alınmasıyla ilgili tüm şehirde bir bilgilendirme çalışması yapacağız tüm hafta boyunca.
'Eskişehir Eczacılık Tarihi' adlı kitabınızı biraz anlatabilir misiniz?
Ben bir yıllık eczacıyken yönetici oldum, üç yıllık eczacıyken oda başkanı oldum. 29 yaşındaydım, Türkiye'nin en genç oda başkanıydım. İki tane değerli eser bıraktığımı düşünüyorum meslektaşlarıma. Birincisi kitap, ikincisi de yönetim kurulumuzla beraber yaptığımız oda binası. 53 yıllık tarihte birçok oda başkanımız geldi geçti. Günlük problemlerle ilgili hepsi çok yoğun mücadeleler harcadılar. Ama sonuçta bir eser bıraktığınızda daha ne hatırlanıyorsunuz. Onun için kitap benim için çok değerli bir eser. Ben yaşlı meslektaşlarımızdan, eski oda başkanlarımızdan öyle çok hikayeler dinledim ki eczanelerle ilgili. Eskişehir'deki eczacılıkla ilgili öyle çok mücadeleler dinledim ki oda başkanı olmasaydım onları tanıma şansım olmazdı, onları dinleyemezdim. İstedim ki onların mücadeleleri, anıları onlarla beraber yok olup gitmesin gelecekteki meslektaşlarımız da okusunlar. Eskişehir'deki eczacılık ne konumlardan, mücadelelerden gelmiş onları bilsin insanlar. Umarım benim verdiğim değer arkamızdan gelecek meslektaşlarımız da verir, en azından okurlar o kitabı. Mesleğe dair, Eskişehir'e dair çok değerli bilgiler var o kitabın içinde.
İnternetten ilaç siparişi vermek doğru mu?
Son günlerde yine çok arttı, internetten ilaç satışı, bitkisel ilaç satışı. Sağlığa dair ne varsa internetten alıyorsanız hayati riskiniz var demektir. Tüm sağlık ürünleri sadece eczaneden v eczane danışmanlığında alınmalıdır. Biraz ucuz diye internetten ilaç almanın çok tehlikeli olduğunu söylemek istiyorum. Birçok insan kaybettik bu ülkede bu yüzden. Bitkisel diye aldılar o ürünleri, ürünler kimyasal çıktı. En çok zayıflama ürünleri ve cinsel gücü arttıracak ürünler satılıyor. Bunların hepsi eczanelerde var ve eczacı danışmanlığında alınabilecek ürünler lütfen hiçbir vatandaşımız kendi sağlığıyla oynamasın. Soracağı, danışacağı ne varsa kendi eczanesine gitsin danışsın, alacağı ne varsa da mutlaka eczaneden alsın. Eczanelerdeki üründe hayatı tehlikeye atacak içerik olmaz.
Editör: TE Bilisim