Gazeteci Ali Baş ve Arif Anbar'ın sunduğu ve ES TV'de canlı yayınlanan Eskişehir'in Nabzı programının bu haftaki konuğu Türk Tabirler Birliği Merkez Konseyi Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz oldu. Yılmaz, gündeme dair gazetecilerin sorunlarını yanıtladı.

KİŞİ BAŞINA 12 LİRA
Parlamenter sistemde hazırlanan sağlık bütçesiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemindeki sağlık bütçesini kıyaslayan Yılmaz, '2019 bütçesi Türkiye açısından bir ilki işaret ediyor. Türkiye'de ilk kez Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan bütçeyle karşı karşıyayız. Daha sonra komisyonlarda tartışıldı Meclis genel kuruluna geldi ve kabul edildi. Bu bütçenin büyüklüğü 960 milyar 683 milyon liralık bütçeye sahip. 2018 bütçesiyle kıyaslarsak Türk lirası bazında yaklaşık yüzde 25'lik artışa karşılık geliyor. Ama 1 Kasım 2018 döviz kurlarından baktığımızda ise yüzde 20'lik bir küçülmeye denk geliyor. Türkiye bütçesi 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı sisteminde küçülmüştür. Türkiye'de bütçenin geliri işçilerden, emekçilerden, memurlardan, emeklilerden alınıyor. Onların maaşlarından alınıyor' diye konuştu.

DEVLET KAR YAPIYOR
Türkiye'de sağlık harcamalarının yüzde 90'ı SGK tarafından karşılandığına değinen Yılmaz, 'Yaklaşık 99 milyar liralık bütçeye sahip, GSS topluyor. Bunun yaklaşık 78 milyar lirasını sağlık alanına harcıyor. Yaklaşık 21 lira kalıyor. Devlet bu bakımdan kar yapıyor. Yüzde 70'ini zaten halktan topluyor. Kendi devletin farklı fonlarda yüzde 18 desteği var. Tedavi edici alamda yüzde 10'luk desteği var ama çoğunu halktan topluyor. Yaklaşık 21 bin liralık fazlalık verdi. Bu para sağlık hizmetlerine geri dönemde 2017 yılında sigortadan elde edilen prim emekli fonuna aktarıldı. Devlet kendi emekli fonunu sağlık hizmetlerinden destekledi. Yasal anlamda suç niteliğinde ama ne yazık ki genel sağlık sigortasının fonları emeklilik fonuna aktarılmaktadır' ifadelerini kullandı.

HİZMET ALMAKTA TOPLUM ZORLANIYOR
Denetimlerin nasıl gerçekleştiğiyle ilgili soruyu yanıtlayan Yılmaz, 'Bakın bütçeler kamunun denetiminde Sayıştay'ın denetiminde olan kalemlerdir. Bütçeler yasal düzenlemelerdir aslında bu nedenle denetimleri önemlidir. SGK harcamaları da Sayıştay'ın denetimindedir. En büyük harcama kalemi SGK üzerinden yapılıyor. Aslında bu modern ve çağdaş sağlık hizmetlerinde böyle değil. Yüzde 40'ı aşmıyor SGK'nın payı. İki tane problem var. Bir genel bütçeyi oluşturmak için toplumdan dolaylı ve dolaysız vergiler alınıyor. Bir de maaşlarımızdan alınan vergiler var. Ayrıca SGK gibi kurumlardan vergi alma gibi olanak sağlıyor devlet. Aslında devletin kaynakları kullanılmıyor halkın kaynakları kullanılıyor. Bu halk için ikili bir fakirleşme dalgası aslında. Halkın yoksullaşmasına yol açıyor. Sağlık, eğitim gibi hizmetler almakta toplum zorlanıyor. Evet, SGK fazla veriyorsa o zaman sağlık harcamalarındaki katkı paylarını ortadan kaldır. Kimseden katkı payı alma. 22 milyarlık gibi falan varsa yeni hastaneleri bu bütçeden gerçekleştir' diye cevap verdi.

İHALE SÜRECİNE İTİRAZ ETTİK
Şehir Hastanelerinin işleyişiyle ilgili görüşlerini aktaran Yılmaz, 'Şehir Hastaneciliği modeli ilk kez Türkiye'de uygulanmıyor. Ama Şehir Hastanesi modeli İngiltere'de, Kanada'da kısmen Hindistan'da iflas etti. Sağlık Bakanlığını biz ikna edemedik. Mahkemelere verdik, birçok ihaleleri durdurduk. Kayseri şehir hastanesinin ihalesini durdurduk, fakat tekrar girdiler. Bu hastanelerin arsa ve arazilerin ücretsiz teslim aldıklarını tespit ettik. Kamu özel işbirliğiyle yaptılar. Ama yapan şirketlere önemli ayrıcalıklar sağladılar. Eskişehir Şehir Hastanesi yıllık şirkete ödenen kira bedeli 99 milyon 900 bin liradır. Müthiş bir para ki bu daha kira bedeli, daha hizmet bedeli yok. Yaklaşık 200 milyon toplamı. Eskişehir için 25 yıl bu parayı ödeyecekler. Burada kamu kaynaklarının çarçur edilmesi söz konusudur. Kamu kaynakları kötüye kullanılıyor' dedi.

KÜLLİYEN YANLIŞ UYGULAMA
Yılmaz, 'Hükümet niçin şehir hastanesi yapmış olabilir?' sorunu şöyle yanıtladı: 'Siyasal iktidarın görüşleri şu doğrultuda bu modeli doğru buluyor. Sağlık böyle bir tartışmayı kabul etmez. Alternatifin ne olduğunu sunacaksınız. Biz alternatifi de sunuyoruz. Tartışmayı böyle yürütmemiz lazım. Bu çok önemli onun hayalidir ama bunun sağlık alanında doğruluğunu kim tespit edecek. Hekimler sağlıkçılar bu sistemden memnun mu? Bu hastanelere ulaşım kolay mı? Eskişehir bazında ulaşım çok zor. O zaman alternatifimiz şu. Bizim açımızdan külliyen yanlış bir uygulama. Dünya modeli sağlık alanındaki araştırmalar şunu gösteriyor. 200 ve 600 yataklı hastaneler işletilmesi ya da sağlık hizmetinin yürütülebilmesi en kolay olduğu hastaneler. Sağlık hizmetlerinin de hızlıca ilerlediği hastaneler. Bizim de önerimiz o. Biz Eskişehir bazında TTB olarak tüm Türkiye'ye yayabiliriz. Sağlık hizmetleri nüfusa göre ve yerleşim birimlerine göre verilir. Ufak çaplı, 200-400 yataklı dört tane hastane. Eskişehir'in sağlık hizmetlerini vermeye yeterlidir.'

ÜNİVERSİTE HASTANELERİ ÇÖKERTİLDİ
'Yunus Emre Devlet Hastanesi ile Devlet Hastanesi yeterli miydi?' şeklindeki soruyu yanıtlayan Yılmaz, 'Yatak sayısı olarak yeterliydi ama nüfus oranına göre modern yerler de üretmek gerekirdi. Yaşam ve ihtiyaçlar değişiyor. Sağlık hizmeti önemli bir alan çünkü yaşamımızı etkiliyor. Buna toplumun hızlı ve kolay ulaşması gerekiyor. Vatandaşın sağlık hizmetini nitelikli, parasız, eşit alması gerekiyor. O noktadan bakınca aslında o kadar büyük maliyeti var ki. Bu hastanenin 1 buçuk yıllık kira gideriyle aslında o 4 hastaneyi yapardık. SGK üniversite hastanelerini son 10 yılda adeta çökertti. O üniversite hastanesini o 22 milyarlık fazlalıkla güçlendirirsin. Ama üniversite hastanelerini ne yazık ki yok ettiler. Cerrahpaşa, Hacettepe, Ankara, Ege yani Türkiye'nin dört bir yanındaki üniversite hastaneleri zayıflatıldı. Böyle bakınca şehir hastanesi gerçekten bir savurganlık aslında. Eskişehir devlet hastanesi kapatıldı. Şehir hastanesi yapıldı ne oldu. Çok mu büyük değişiklik oldu. Ulaşım çok zorlaştı' ifadelerini kullandı.

ŞEHİR HASTANELERİNDE KATKI PAYI YÜKSEK
Başhekimlik ile şirket arasında herhangi bir zıtlaşmaya şahit olmadığını belirten Yılmaz, 'Yaşanma olasılığı vardır ama ben hekim olarak bilmediğim verilerine sahip olmadığım şeyleri konuşamam. Ama gözlemlerim böyle bir şey hissetmedim. Çatışma hali hissetmedim. Ama bu önemli ama gerçekler değişmez. Sağlık bakanlığına devredilmeli hastaneler. Şirketler ortadan kaldırılmalı. Bu hastanenin gideri ortaya çıkartılmalıdır. Şirketler devre dışı bırakılmalı. Bu toplumun gelirlerini kötüye kullanmaktır. İkinci talebimiz belediyeden. Buranın ulaşımını bir an önce sağlasın. Tramvay devam ediyor evet ama hızlı bir şekilde gitmeli. Bakın 24 saat yapsın. Sağlık hizmeti 24 saat süren bir hizmettir. Biz bu yönteme karşı çıkıyoruz diye bu önerileri de yapmaktan vazgeçemeyiz. Oraya ulaşım sağlanmalı. Oraya ulaşım zordur evet, ama kolaylaştırılmalı. Şehir Hastanesinden katkı payları daha yüksektir. Çünkü eğitim üniversiteleri niteliğindedir. Bu ortadan kaldırılmalı' dedi.

AYRI KATKI PAYI ÖDÜYORLAR
Yılmaz, 'Yunus Emre Devlet Hastanesine gidenle Şehir Hastanesine giden vatandaş farklı katkı payı ödüyor. Yunus Emre Devlet Hastanesine giden 7 lira veriyorsa, Şehir Hastanesine giden 12 lira, üniversite hastanesine giden 18 lira ödüyor. Bu gerçekleri toplumla paylaşmak zorundayız. Bütün Şehir Hastaneleri Türkiye'de Sağlık Bakanlığı yani devlete devredilsin' diye konuştu.

ACİL SERVİSE 130 MİLYON BAŞVURU
Hekimlere yönelik şiddetin ön plana çıktığını kaydeden Yılmaz, 'Hekime yönelik şiddet ön plana çıktı. Çünkü hekimler sağlık alanının temel aktörleri. Bu dünyada da böyle. Sağlık alanının en uzun eğitimin almış, hastayla birebir teması olan kişiler. Bu bizim can güvenliğimiz için değil aslında hasta hakları açısından da önemli. Hekimle hastayı karşı karşıya bırakan bir sağlık sistem var. Bu temas yanlış. Doğru değil. Hastanın hakları açısından da doğru değil. Sağlıkta şiddetin en temel nedeni şudur. Kötü sağlık sistemidir. Dünyada hiçbir devlet yok ki nüfusunun büyük bir bölümü acil servisleri her yıl dolaşsın. Bugün Türkiye'de yılda 130 milyon başvuru var. Yani 130 milyon kişi acil servise gidiyor. Böyle bir sağlık sistemi olur mu? Böyle bir ortamda her şey olur. Şiddet olur, kavga olur, gürültü olur. Gidin acil servislere gidin son halini. Çünkü çoğu vatandaş sağlık sigortaları yok. Zorunlu olarak gidiyor. İşçiler sağlık hizmeti alamıyor acile gidiyorlar' dedi.

GÖÇMEN KARŞITLIĞI YAPILMASIN
Aşılanmanın reddedilmesiyle ilgili konuşan Yılmaz, 'Bugün Türkiye'de kayıtlara göre ki buda çok sıkıntılı. Türkiye'de göçmen çok çünkü. Bunu biz aşılamayla çözebiliriz. Aşıya karşı yanlış bilgiler var. Kimi zaman ideolojik bir tutum var. Biz bunu hep birlikte çözmeliyiz. Aşının reddi olmaz. Aşıda ki bir ret güneydoğudaki karşılaşılan bir kızamık hastalığı burada sizin çocuğunuzun beyninde soruna neden olur. Aşı bu kadar kritik bir durumdur. Kimse bunu ihmal edemez. Sağlık Bakanlığının aşılarıdır. Sağlık Bakanlığının bağışıklık programının ki bu program yüz yılların çalışmalarının ürünüdür bu program. Hangi birikimle reddediyorsunuz siz bu aşıları. Bu aşılamalarla çocuk felci yok edildi. Kızamıkta bir eradikasyon dediğimiz bir durum vardı. Bunu sadece göçmenlere bağlayamayız. Kimse göçmen karşıtlığı yapmasın' diye konuştu.

TIPIN ALTERNATİFİ OLMAZ
Tıpın alternatifi olmayacağını savunan Yılmaz şöyle konuştu: 'Tıp'ın alternatifi olmaz. Ama sağlık uygulamalarında tarihsel birikimler insanların önünde oldu. İnsanların daha sağlıklı, daha uzun, daha mutlu yaşamaları için bunlar istismar edildi. Alternatif tıptan para kazandılar. Bu alanı suiistimal etmeye yatkın büyük bir kitleyle karşı karşıyayız. Modern tıbbı reddediyorlar. Modern tıbbı reddederek hizmet veremezsiniz. Modern tıp eğitimini reddederek sağlık hizmeti verirseniz bunun adı şarlatanlıktır ve toplum sağlığını riske sokarsınız. Bakın hekim olarak sülük uygulamasıyla yaşamsal alanda sıkıntı yaşayan insanlar görüyoruz. Halkın sağlık ihtiyacı suiistimal ediliyor. Çıkıkçılar var bakın bunlar çok önemli. Bu çok tehlikelidir. Vasfı olmayan bir kişiye çocuklarımızı kendimizi teslim edemeyiz. Büyük zararları var. Buna izin veremeyiz.'

ESKİŞEHİR HALKI İZİN VERMEZ
Termik Santrale izin vermeyeceklerini vurgulayan Yılmaz, 'Eskişehir'in göbeğine termik santral kurmak oluyor. Eskişehir'e kurulması planlanan Termik santrali en güçlü olanlarından. Bu toplum sağlığı açısından büyük problem. Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var mı? Tartışılmalı. Bildiğimiz şuan ihtiyaç yok 2030'a kadar. Bir planlama yaparsın. Nasıl yapasın? Toplumun sağlığını tehdit etmeyecek alternatif enerji kaynağı üretme zorunluluğumuz var. Bunu bir kere önümüze koyacağız. Buna bu çerçeveden baktığımızda termik santraller ve nükleer santraller en problemli enerji kaynakları. Örneğin, akciğer hastalıkları, gelişme gerilikleri, kanser oluşumu, erken ölümler, doğanın yok edilmesi, yaklaşık 50 kilometrelik bir havzada hiçbir bitkinin olmaması… Termik santrallerin filtrelerine yönelik yasal düzenleme oldu. 2018 yılında bütün filtreler çalıştırılmak zorundaydı. 2022'ye ertelendi. Şimdi bu gerçekleri bilerek gerçi Eskişehir halkı kararını verdi. Ben termik santral itemiyorum. Benim şehrim temiz bir şehir. Neden temiz? Toplu taşıma meselesi. Toplu taşıma alanında belediyelerin Eskişehir'e en büyük hediyesidir tramvay. Çünkü hava kirliliği yaratmaz. Bakın araçların hava kirliliğine yol açma oranı fazladır. Fakat çok önemli şeydir tramvay. Bu nedenle tramvay hatlarının yaygınlaştırılması çok doğru bir hamledir belediyecilik açısından. Yani şehir merkezine mümkün oluğunca az aracın girmesi, toplu taşımanın kullanılması ve en önemlisi tramvayın yaygın olması. Eskişehir Türkiye'deki temiz hava açısından iyi değerlere sahip illerden. Sen bu ile termik santral getirerek yapacağın kötülüğün farkında mısın? Yani bütün sağlık parametrelerini altüst edecek, doğayı yok edecek bir projedir. Sadece toplumun yoksulluğu ve bilgisizliği üzerinden propagandayla bir takım şeyleri kısa süreli kabul ettirebilirsiniz. Ama çok kısa sürede karşınıza çıkar. Çan'a gidin doğa mahvolmuş durumdadır. O nedenle sağlıkçı olarak yetkililere sesleniyorum. Sadece Eskişehir'e değil yaşamın olduğu her yerde topluma anlatmalıyız. Termik santraller toplum sağlığına zararlıdır. Bu kadar nettir. Buna izin veremeyiz, buna Eskişehir halkı izin veremez. Bunu bütün yetkililerin bilmesi gerekir' ifadelerini kullandı.

KİMSENİN ÇÖPLÜĞÜ DEĞİL
Sağlık Sen Şube yöneticilerinin yoğun bakım uzmanına şiddet uyguladığı iddiaları ile ilgili konuşan Yılmaz, 'Her hangi bir sendikanın üye çalışmadı yapmasını anlarım. Ama bir hastanenin girilmesi gereken ameliyata girilebilir mi? ziyaret etmek isteyemezsiniz. Yoğun bakım için de geçerli. Şehir hastanesinin kaç yataklı yoğun bakımı var 150. Yaşam açısından son derece kritik evrede bulunan bir gruba sağlık hizmeti veriyor. Oranın şefi yoğun bakım uzmanı. Yoğun bakım uzmanı olmak bir tıp fakültesi bitirmek, bir alanda ihtisas yapmakla olmuyor. Eğer size yoğun bakım uzmanı sizin buraya girmeniz doğru değildir diyorsa o söylediğine uyacaksınız. Ben şu odaya giriyordum yok. Oraya hasta yakını giriyor mu giremiyor. Senin de hasta yakınından farkın yok. Senin üye çalışman için zaten bütün kapılar açılmış. Burada doktorun emeğine saygısızlığın var. Doktorun değerleri var. Siz kurallara uyacaksınız. Sağlık alanı başka bir alan burada otoriteye yer yok burada bilime gerçekçiliğe yer var. Sen kimsenin yaşamını tehlikeye sokamazsın. Doktor hanım bunu demiştir ve doktor hanım beyaz kod vermiştir, polis gelmiştir. Doktor hanımı yalnız bırakmayız. Kendisiyle de konuştuk. Biz sendikacıyla tartışmayız. Ama siz bizim hekim arkadaşımızı tehdit ederseniz, toplumun sağlık açısından zora sokarsanız biz ona müdahil oluruz. Orada ben şunu yaparım, şunu tanırım, orası benim çöplüğüm diyemezsin. Orası kimsenin çöplüğü değil' dedi. HM
Editör: TE Bilisim