Yüksek atlamada rekoru var
'Biz artık hatırlanmayı bekliyoruz' diyerek sözlerine başlayan Arca, 'Bizleri hatırladığınız için hem sizlere hem ES TV'ye teşekkür ederiz. Spora İnegöl Ortaokulu'nda başladım. Boks ve güreş hariç hemen hemen bütün branşları yaptım. Özellikle voleybol, futbol, hentbol, yüksek atlamada oldukça başarılıydım. Hatta yüksek atlamada bir Sovyet atleti vardı Valery Brumel dünya rekortmeniydi. Benim de bu branşta rekorum var. 1963 yılında İnegöl İdmanyurdu ile şampiyon olduk ve Bursa genç Karmasına seçildim. Bana o zaman Bursaspor'dan da teklif gelmişti ama kısmet Eskişehirspor'muş' dedi.

'Çocuk kaçırıyormuşsunuz!'
Arca Eskişehir'e geliş öyküsünü şöyle anlattı, 'Eskişehir Fatihspor'da çok iyi bir santrhaf (stoper) vardı. O Ankara Altındağ'a gidince Fatihspor idarecileri beni nereden gördüyse rahmetli Çetin abi ve avukat İsmail Özdemir paldır küldür geldiler ve 'Biz seni almaya geldik' dediler. Bende İdmanyurdu'nda mukavele yapmak üzereyim. 'Tamam gelirim' dedim. 300 lira verdiler birde okul yeme içme yatma masraflarını üstlendiler. Geldik imzayı attık ve tekrar döndük. Bu sefer İnegöllüler duymuş. Vay sen bizi nasıl bırakıp gidersin, şöyle olur böyle olur dediler. Bu kez de 'Tamam kalırız' dedim. Fatihspor yöneticileri bunu duyunca araba ile geldiler beni götürmeye. Bindik arabaya Eskişehir'e doğru gidiyoruz. Bursa Ahı Dağı'na tırmanırken Kurşunlu köyü var oradaki jandarma ekibi 'Çocuk kaçırıyormuşsunuz' diye arabayı durdurdu. Allah rahmet eylesin Avukat İsmail Özdemir jandarma komutanına gerektiği gibi anlattı ve biz yolumuza devam ettik Eskişehir'e geldik' dedi.

'İsmail kimmiş ya!'
'Bizi takip edenlerde arkamızdan geldi' diyen Arca, 'Ama beni bulamasınlar diye bir taraftarın evinde kaldım. Artık Fatihspor'un ilk maçına çıkacağım. Rakip en güçlü takım Demirspor. Çok iyi takımmış, çok golcü santraforları varmış. Bende iyice heyecanlanıyorum ve maça çıktık. 2-1 galibiz. Onlar savunmadan uzun bir top çıkardı. O top Demirspor'un santraforuna geldi. Oda golü atınca maç 2-2 bitti. O santraforda bizim Nihat Atacan'mış. Sonra Nihat Atacan'la uzun yıllar arkadaşlığımız, dostluğumuz devam etti. Tabi benim lisansım çıktı. 2005 liraya mukavele imzaladım. Şeker Stadı'na gittim bir maç seyrediyorum. Önümde bir seyirci bir taraftar 'İsmail kimmiş ya Agop Mehmet varken' dedi. Hala o lafı unutamam. O söz benim içimde bir atmosfer yarattı. Ben bu takımda oynayacağım dedim. Hırs yaptım ve oynadım' diye konuştu.



'Taraftarımızla iç içeydik'
Ekrana gelen bir Eskişehirspor kadrosunuda yorumlayan Arca şöyle devam etti; 'Ben bu fotoğrafı çok beğeniyorum. Ben olsam bunu kulübün en iyi yerlerine asarım. Çünkü fotoğrafa baktığınız zaman çok şey anlatıyor. Biz bu maçı alacağız, hangi maç olursa olsun kazanacağız diyor bu fotoğraf. İnancı, kazanma arzusunugösteren bir fotoğraf bu. Taraftarımız da çok iyiydi o yıllarda İstanbullular Eskişehirspor gelsin taraftarlarını da görelim güzel futboluda görelim derlerdi. Hatta Orhan abiyi milli maç için davet etmişlerdi. Biz her zaman taraftarımızla iç içeydik. Yerimiz Sakarya Caddesi'nin hemen başında rahmetli Erdoğan Bayraktar'ın olduğu binadaydı. İkinci kat yönetim kurulunun, üçüncü katı yönetim ve antreör misafirhanesi, dört, beş futbolcuların yatakhanesiydi. Ben 1965'te okula giderken taraftar sabah kahvalıya, öğlen yemeğe giderken sürekli çağırırdı. Hem biz seyirciyi tanıyorduk, hem seyirci bizi tanıyordu. Bizde onlara mahcup olmamak, onlara layık olmak için sahaya çıktığımız zaman gerektiği gibi oynuyorduk.'

'Kan içinde soyunma odasına gelirdik'
Efsane kaptan, yine karlı havada çekilen bir fotoğrafla ilgili olarak da şöyle konuştu; 'Eskiden Ekim ayından sonra Eskişehir'de kar yağar Mart'a kadar kalkmazdı. O zamanlar bizde Adidas falan yoktu. 1969-70'den sonra Adidas giymeye başladık. Çivili Dinyakos diye ayakkabılar vardı. Bu karda kaymamak için Dinhyakos'un altındaki köseleleri bıçakla sivriltirdik. Tabandaki çiviler bu sefer ayağımıza batar tabanımız kan içinde soyunma odasına gelirdik.'

'Biz bu statta çok mutluyduk'
Sözü yıkılan Atatürk Stadı'na getiren Arca şöyle devam etti; 'Biz bu statta çok mutluyduk. Neden derseniz; maç 3-0, 4-0 olduğu zaman seyircinin yaptığı tezahürat şehir içinde gelemeyen yaşlı, gelemeyen çocukların kulaklarına kadar giyordu. Dolayısıyla onlarada moral veriyorduk. Maçlarda formamız için herşeyimizi verirdik. Kuvvetli bir bünyeye sahiptim. Az sakatlanmama rağmen beyin sarsıntısı geçirdim. Burnumuz kırıldı. Bir maçta yanağımdan darbe aldım, çatlar gibi oldu. Dizden, bileklerden de sakatlandık ama fazla uzun sürmedi.'

'Muziplikler yapıyorduk'
Takımdaki birlik ve beraberlik ruhunun çok üst düzeyde olduğunu vurgulayan milli futbolcu önemli maçların arifesinde nasıl hazırlandıklarını ise şöyle anlattı; 'Biz önemli maçlar öncesinde hazırlıklarımızı İnönü planör kampında yapardık. Çok eğlenceli geçerdi. Bir Fenerbahçe maçı var gene. Cuma öğlenden sonra yatıyoruz. Canımız sıkılıyor ne yapalım diye düşünüyoruz. Dedik ki kapının üstüne kova koyalım, klovayı suyla dolduralım. Kim gelir kapıyı açarsa su başına dökülsün. Yani muziplik yapacağız. Ben varım, Fethi var, Ender var, Nihat var, Malzemeci Salih var. Derken kapı açıldı içeri Abdullah Matay girdi. Tabi kapı açılır açılmaz kovadaki su rahmetli Matay'ın üstüne boşaldı. Biz arkadaşlarımız için hazırlamıştık bu şakayı ama takılan Matay oldu.'

'Gegiç'in kafasına su döküldü'
Arca şöyle devam etti, 'Bozulsada sesini çıkarmadı. 'Yapmayın çocuklar Gegiç falan gelir' dedi. Biz tabi kovaya tekrar su koyduk. 10- 15 dakika sonra kapı tekrar açıldı. Bu sefer su Gegiç'in kafasına döküldü. Gegiç bir an şaşkınlık yaşadıktan sonra malzemeci Salih'e döndü; kim yaptı bu şakayı söyle Salih yoksa yüs lira ceza. Yüz lira diyemiyor yüs lira diyor. O zamanda 100 lira iyi para. Bu sefer bizi aldı bir endişe. Ceza verir mi vermez mi, kovar mı? Hiç bir şey demedi ama bu maçı mutlaka kazanmamız lazım. Yoksa pazartesi gün yzde yüz ceza gelecek. Kendi aramızda oturduk konuştuk. Bu maçı alacağız, başka yolu yok! Nitekim o maçı 3-1 ya da 3-0 kazandık ve cezadan kurtulduk.'



'Gegiç büyük antrenördü'
Abdullah Gegiç'in çok büyük antrenör olduğunu vurgulayan Arca, takımı ilk yılında şampiyon yapan Abdullah Matay'ın hakkını da şu sözlerle teslim etti; '1965 yılında ben Fatihspor'dan geldim. Fethi Kaptan ve birkaç arkadaş Akademigençlik'ten geldi. Kamuran Toprakspordan, Nihat, Ayhan Demirspor'dan Agop Mehmet Şekerspor'dan yani bir toplama takım. Rahmetli Abdullah Matay bu takımı alıp ama öyle ama böyle şampiyon yaptı. Bu Abdullah Matay, yine 69-70'de Eskişehirspor Genç Takımı'nı Türkiye Şampiyonu yaptı. Bir Abdullah Gegiç kadar Abdullah Matay'da değerli bir antrenör. Gegiç bize futbolun lise ve akademi derslerini verdi. Yani futbolda öğrenecek ne varsa hepsini öğretti. Bizi çok farklı sistemle oynatırdı. Şimdi düşünüyorumda Adam şimdi oynanan futbolu ta o zamanlardan bize oynatmaya çalışırdı ve oynatırdı. Allah rahmet eylesin futbolun profesörüydü gerçekten



'Jubilede santrayı eşim yaptı'
17 yıl aralıksız Eskişehirspor forması giyen İsmail Arca, 22 Ağustos 1982 Tarihinde Eskişehir Atatürk Stadı'nda görkemli bir jübile ile futbol hayatını noktaladı. İşte jübilesindeki unutulmaz anları ise şu sözlerle paylaştı; 'Jübilemde oğlum 7 yaşında. Ben 7 yaşına ne zaman geldiğini farketmedim bile. Jübile maçının başlama vuruşunuda sanatçımız Saim Günal'ın önerisiyle eşim yaptı. Taraftarımız tribünlere Siyah-Kırmızı renklerle 'Büyük Kaptan' yazarak bana büyük jest yaptı.'



'Eşime sonsuz teşekkürler'
Ekrana gelen aile fotoğraflarını görünce duygulanan Arca o günleri de şöyle anlattı; 'Futbolculuk yıllarımıuzda ömrümüzün büyük bölümünü Eskişehirspor ve Milli Takım kamplarında geçirirdik. Bu uzun kamplar nedeniyle çocuklarımızı ancak uykuda iken severdik. Yani onların nasıl büyüdüğünü tam anlamıyla bilemedim desem yeridir. Onların çocukluk hatıralarını hala özlüyorum. Evimde onların çocukluk resimlerin olduğu ayrı bir oda var. Hiç unutamadığım anlardan birisinide jübilemde yaşadım. Arkamda birisi koşuyor baktım oğlum 7, kızım 10 yaşında olmuşlar. Bunlar ne zaman büyümüş inanın haberim olmadı. O bakımdan eşime sonsuz teşekkür etmek istiyorum.'

Kimlerin, kimlerin kaptanıydı!
Türk futbol tarihinin en büyük isimlerinden Fatih Terim, Şenol Güneş ve Mustafa Denizli'ye A Milli Takım'da 9 kez kaptanlık yapan Efsane futbolcu, Eskişehirspor'un son durumuyla ilgili olarak da; Bütün kulüpler maddi zorluklar yaşıyor, ayakta durmak için büyük borçlara giriyor ama Eskişehirspor'un bu karanlık günleri en kısa zamanda atlatacaktır diyerek bu güzel söyleşiye noktayı koydu.
Editör: TE Bilisim