'Sadece kadın olmanın bile zor olduğu Türkiye'de bir de çalışan kadın olmak, hele hele çalışan anne olmak herkesin kolay kolay altından kalkabileceği bir yaşam tarzı değil. Gün boyu işte çalışıp eve yorgun argın gelen erkek, kendisiyle aynı şartlarda çalışan kadından eve geldiğinde ev işlerini de yoluna koymasını, çocuklarla ilgilenmesini, yemeğini önüne koymasını, çocukları uyutmasını ve ertesi gün bütün bunlara baştan başlamasını beklemektedir.'

36 yıldır iş yaşamının içerisinde olmuş, iki çocuk annesi ve şu anda Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Eskişehir Şubesi'nin (TÜKD) Başkanı olan Aynur Saraç ile çalışan kadını konu alarak keyifli bir röportaj yaptık. Keyifli okumalar diliyorum.


Öncelikle Aynur Saraç kimdir?
1958 Eskişehir doğumluyum. Öğrenimimi bu şehirde tamamladım. 1976 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi'nden mezun oldum. Mezun olur olmaz Sarar Grup'ta muhasebede çalışmaya başladım. Evliliğimden bir oğlum ve bir kızım oldu. Şimdi çocuklarım İstanbul'da, bizde eşimle burada yaşamımızı sürdürüyoruz. Vadi şehir'de bir emlak ofisimiz var. Ayrıca Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği'nin şuan ki başkanıyım.

Ne kadar süredir iş yaşamının içerisindesiniz?
1981 yılından beri iş hayatının içindeyim. 1987-1891 yılları arasında eşimin iş değiştirmesi ve İstanbul'a yerleşmemiz gerekince çalışmaya ara verdim. Çocuklarımın yaşlarının küçük olmasından dolayı onlarla ilgilenmem gerekiyordu. Bu yüzden çalışmaya ara vermiştim. Eskişehir'e döndükten sonra da tekrar çalışmaya devam ettim.

Türkiye'de iş kadını olmak nasıldır?
Türkiye'de iş kadını olmak gerçekten zordur. Kadının çalışma yaşamı içinde olması, toplumsal yaşamın içinde bulundurmaları büyük bir artıdır. Bizim geleneksel toplumumuzda kadına; çocuk büyütmek, eşine destek olmak, evi toparlamak gibi sırtına bir iş yüklendi. Biz çalışan kadınlar hem bu annelik ve kadınlık görevimizi yerine getirmeye çalıştık, hem de ayaklarımızın üzerinde durabilmeyi başardık. Kadınların iş yaşamındaki en büyük destekçisi aslında eşleridir. Ben bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Eşimin desteğiyle çocuklarımı büyütürken işimde de başarı sergileyebildim. Maalesef günümüzde bu sıkıntı çok fazladır. Eşleri destek olmadığı sürece kadınların toplumsal ve iş yaşamında ayakta durmaları çok zordur. Kadının iş yaşamından soyutlanması demek, sosyal statüye sahip olmaması, bir şekilde SSK'lı olamaması, kendi mesleği olmadığı için özgüveninin olmamasından maddi açıdan eşine bağımlı kalması söz konusudur. En basiti SSK'lı olmadığı için emekli olamıyor, emekli olamadığı içinde eşine bağımlı hale geliyor maalesef.

Eğer eşinizden yana şanslı olmasaydınız ve çalışmanızı istemeseydi, yine de çalışmak için eşinizle orta yolu bulur muydunuz?
Evde oturmak hiçbir zaman bana cazip gelmedi. Kısa bir süre çalışmadım ama sürekli çalışma hayatının içinde oldum. Çalışma hayatını sadece maddi tatmin olarak değil manevi tatmin olarak değerlendiriyorum. Ailem okumama engel olmamış, meslek sahibi olayım diye üniversite mezunu olmuşum. Bu yüzden eğer eşim mani olmak isteseydi orta bir yolu mutlaka bulurdum.

Kadınlar iş yaşamında ne gibi sıkıntılarla karşılaşıyor?
Erkek egemen bir toplum olduğumuz için, hem mecliste hem de herhangi bir meslekte kadınlarımız çok büyük bir baskı altındadır. Aynı statüye sahip kadın ve erkeğin arasında maalesef hep bir fark var. Maaş açısından kadınlar aynı statüde olduğu erkeklere göre hep biraz daha düşük maaşlar alıyor. Bununla ilgili yasalarımızda düzenlemeler olsa da, güncel yaşamımıza pek yansımıyor.
Toplumumuzda çalışma hayatının içindeki kadınların eşlerini ve çocuklarını ihmal ettikleri gibi de bir düşünce var. Ben bu düşünceye çok katılmıyorum. Önemli olan kadının, çocukları ve eşiyle kaliteli ve verimli bir zaman geçirmesidir. Ev hanımı olup da bütün gün çocuğunu televizyon karşısına bırakıp, çocuğuyla ilgilenmeyen bir kadın olmaktansa, çalışan bir kadın olup eve geldiğinde çocukları ve eşiyle verimli ve kaliteli bir zaman geçirmesini tercih ederim. Çocuğu iyi yetiştirebilmek önemlidir. Annelerin iş yaşamında olması çocuklarımız için çok önemlidir. Çünkü çocuklar anne ve babanın söylediğini değil, anne ve babadan gördükleriyle yetişiyorlar. Kitap ve gazete okuyan, sinema ve tiyatroya giden bir anne baba varsa evde, çocuklar bunu ileriki yaşamlarına taşıyıp daha başarılı oluyorlar.
Editör: TE Bilisim