RÖPORTAJ: AYŞEGÜL HÜMMET

Eskişehir'i ve Eskişehirlileri farklı bir bakış açısıyla çizen Keleş, 'Lilliputlar'ın aslında 'bizler' olduğunu söylüyor. Birbirinden güzel çizimleriye sokaklarımıza renk katan genç illustratorle Lilliputlar'ı ve ilham kaynaklarını konuştuk.

Kendini tanıtır mısın?

Anadolu Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden 2009'da mezun oldum. Mimarlık Bölümü'nde İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)'de yüksek lisans yaptım. Şimdi Anadolu Üniversitesi'nde doktora yapıyorum. 6 senedir de araştırma görevlisiyim. Şu an Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ)'de çalışıyorum. 12 senedir Eskişehir'de yaşıyorum. Eskişehir'in üretimlerime alan açtığına inanıyorum.

Çizim yapmaya nasıl başladın?

Uzun bir süre karikatür çizdim. Mizah dergilerinde amatör olarak çizim yaptım. Profesyonelleştiğim sürede mimarlık okumaya başladım. Sonra piyasadan koptum. Karikatürlerden uzaklaşıp kişisel çalışmalara ağırlık verdim. Animasyon yapmaya başladım, çizgi roman yaptım. Eskişehir ve Odunpazarı ile ilgili çizgi roman yapma projem var. Bu aynı zamanda akademik anlamda bir iş olacak. Bir yandan da illüstrasyon yapıyorum. Yaptığım şeyler mesleğimle paralel ilerliyor. Yaptığım illüstrasyonlarda da mimarlık bilgisi var. Mekanlardaki karakterleri söktüğümüzde birer fotoğraf aslında. Doğru açının olduğu fotoğraflar. O yüzden orada mimarlık ve mekan bilgisi de var. Yani birbirinden kopuk değil.



Şehrin sanatı beslediğini düşünüyor musun?

Kesinlikle. Bu sadece benim değil bir sürü arkadaşımın düşüncesi. Eskişehir hayatı daha keyifli hale getirdiği için üretmeye teşvik ediyor. Küçük bir şehir olduğu için bir yandan da insanın ufkunu sınırlı tutuyor. Bu başlarda insanı zorluyor. Büyükşehirden küçük şehre taşınan insan zihnini küçültmek zorundadır denir. Belki ben de başlarda bunu yaşadım. Ama burada sanatçıyı besleyen en önemli neden insanların mutlu olması. Bu son on senede şehir değişti diye değil her zaman böyleymiş. Şehrin hamurunda üretmek var. Mesela burada bir sürü karikatürcü var. Zaten Büyükerşen'in kendisi de karikatürcüymüş.

Eskişehir sana neler kattı?

Bir internet mizah dergisi çıkardık öğrenciyken. Sonra çok çizim yapmadım kişisel işlerle devam ettim. Daha çok dijital araçlar kullanmaya başladım. Aracın kendisi bir süre sonra senin ne üreteceğini de belirlemeye başlıyor. Mesela fotoğraf çekiyorsun. Sonra bilgisayarda onun üstüne bir şey çiziyorsun. O başka bir şeye dönüşüyor. O yüzden Eskişehir'e geldikten sonra şunu yaptım şeklinde bir tanımlama yapamam. Daha çok dijital dünya ile ilgilenmeye başladım. Ama yaptığım iş sonucunda disiplinlerarası ve birbirini besleyen ürünler ortaya çıkıyor.



Lilliput fikri nasıl ortaya çıktı?

Bu kız arkadaşımın fikriydi. Lucas Levitan'ın işlerini gösterdi. O fotoğraf üstüne çizim yapıyordu ama benim tekniğimden daha farklı çalışıyor. Bunu Resul Ertaç'ta yapıyor. Onlarda görmüştüm ama senelerdir benim de yaptığım bir işti. Fakat lilliputlar bir süreç sonrasında ortaya çıktı. Önce bir yerin fotoğrafını çekip, onu farklı bir nesneye dönüştürüyordum. O işlerden sonra mimarlık da hayatımda olduğu için, arkadaşımı beklerken Hatboyu'nda iki binanın arasında güneşin düştüğünü gördüm. Orada fotoğrafı çektim. Sonra dedim burada bir adam olsa büyük, iri… Bunu düşündüm ve çizdim. Sonra da bunun aslında yapmak istediğim şey olduğunu fark ettim. Lilliputları seri çizmeye başladım, insanlar da çok beğendi.

Şehrimizde ilham aldığın kişiler veya mekanlar var mı?

Çizim anlamında Ece Zebel var. Fotoğraf anlamında da Osman Şişman var. Anadolu'nun çok gizemli ve doğurgan olduğunu düşünüyorum. İnsanı besliyor. Dolayısıyla bu da çizdiklerime yansıyor. Biz farkında olmasak da Anadolu'da var olagelmiş kadim karakterler bir şekilde yaptığımız işlerde barınıyor. Bu toprakların ürünü olduğumuz için bizi üreten onlar.

Neden Lilliputlar ismini koydun?

Bunlardan birini çizip instagrama koydum. Osman Hoca, 'Bu Lilliput serisi bomba gibi geliyor' yorumunu yaptı. Ben de isim arıyordum, Lilliput koydum. Lilliput, Gulliver'in maceraları kitabındaki cücelere deniyor. Yani 'Eskişehir'i Lilliputlar bastı' cümlesi bana ait değil. Aslında Eskişehir Lilliputlar şehri. Yani burada şehrin küçüklüğüne atıfta bulunuyorum. Çizdiğim karakter Eskişehir'deki karakterleri temsil ediyor. İsmin bir ironisi var.



Eserlerinde illüstrasyon tekniğini kullanıyorsun. Sence bu bilinen bir alan mı?

Çok değil. İllüstrasyon aslında görselleştirme demek. İllüstrasyon işler dijitalleşmeye başladığında çıkan bir tabirdir. Benim bu yaptığım işlere foto illüstrasyon deniyor. Ben de bu olduğunu söyleyebilirim.

Çizdiğin karakterle mekan arasında uyum sağlamaya çalışıyor musun?

Mimarlıkta 'yerin ruhu' diye bir kavram vardır. Yerin sadece fiziksel ve gördüğümüz somut gerçekliğin ötesinde yaşantıyla oluşan bir atmosferinin mekansal niteliğinin oluşumuna dair bir kuramdır bu. Başta yaptığım işler biraz daha soyut karakterlerdi. Bazıları cinsiyetsiz kimliklerdi. O yerde bulunma halini ve o yerin niteliğini ön plana çıkarak bir beden oluşturmuştum. Bunlar insandan ve karakterden bağımsız mimari yapıya göre oluşmuştu. Mekanın görünmeyen bir parçası diyebiliriz.







Editör: TE Bilisim