Ülkemizin ekonomik açıdan sıkıntı yaşamaya başladığı günlerde ya da önemli tüketim ürünlerine zam yapılacağı zaman; İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanı olduğu 2. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan zorluklardan, yiyecek karnelerinden söz edilmesine alışmıştık (!).
Ancak, bu seferki 'ABD bayraklı' İsmet İnönü eleştirisi gerçekten çok şaşırtıcı oldu. Cumhurbaşkanlığı danışmanı İlber Ortaylı'nın 'Ben oradaydım, İnönü'nün elinde Türk bayrağı da vardı' açıklamasıyla işin doğrusu daha iyi anlaşıldı.
Kurtuluş Savaşı'nın Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü), eleştirilerin odağına yerleştirildiği bu günlerden tam 96 yıl önce Cumhuriyet tarihimizin çok önemli bir sayfasına daha imzasını atıyordu.

TBMM'NİN İLK SİYASİ ZAFERİ
Büyük Taarruz kazanılıp 9 Eylül'de İzmir'in kurtarılmasından sonra Türk ordusu Boğazlar, İstanbul ve Trakya'yı geri almak için harekete geçti. Bunun üzerine İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM'ye bildirdiler.
Mudanya'da 3 Ekim 1922 günü başlayan ateşkes görüşmelerinde Türk temsilcisi olarak İsmet Paşa görevlendirildi.
TBMM Hükümeti'nin 'ilk siyasi zaferi' olan Mudanya Ateşkes Antlaşması (Mütarekesi) 11 Ekim 1922'de imzalandı.
Mudanya Mütarekesi ile İstanbul, Boğazlar ve Doğu Trakya savaş yapmadan kurtarıldı.
İstanbul ve Boğazların TBMM Hükümetine bırakılması ile Osmanlı Devleti 'hukuken' sona erdi.
Yeni Türk devleti, uluslararası eşit haklara sahip, galip bir devlet olarak Lozan Barış Konferansı masasına oturma hakkını elde etti.

ARTIK O 'İKİNCİ ADAM'...
Şevket Süreyya, İsmet Paşa'nın Mudanya Mütarekesi ile birlikte yepyeni bir kimlik kazandığını belirterek şöyle der: 'Mudanya'nın ardından İsmet Paşa, memleketin hayatında bir siyasi şahsiyet olarak belirecekti. Nitekim Mudanya'dan sonra askerlik ve kumandanlık artık arkada kaldı ve İsmet Paşa Türkiye'nin kaderine bir siyasi şahsiyet ve bir İkinci Adam olarak karıştı.'
Cumhuriyetimizin kurtarıcı ve kurucu kahramanlarını bir kez daha saygıyla anarken yazımızı bir 'İsmet Paşa' anısı ile bağlayalım;

MUSTAFA KEMAL PAŞA ÇAĞIRIYOR...
Tarih 19 Mart 1920.
Süleymaniye'deki evlerinde Mevhibe Hanım ve Miralay İsmet Bey, 3 aylık oğulları İzzet'in başındalar.
Evin selamlık tarafına bir misafir geldiğini haber veriyorlar. Gelen Saffet Bey (Arıkan). Mustafa Kemal'in ve İsmet'in yakın arkadaşı.
- 'Sizi Ankara'dan Mustafa Kemal çağırıyor. Hazır mısınız?'
İsmet Bey hiç duraksamadan.
- 'Hazırım, hemen hareket edelim' diyor.
Karşı evde oturan annesinin elini öpüyor, babası evde yok, onunla vedalaşamıyor. Genç eşine sarılıyor, oğlu İzzet'i bağrına basıyor .
Başına kalpağını takıyor ve evden çıkıyor.
Odasının penceresinden, eşinin gidişini heyecanla izleyen Mevhibe Hanım, onun arkasına dönüp kendisine bir kez daha bakmasını boşuna bekliyor.
İsmet, hızlı adımlarla ilerleyip gözden kayboluyor.
Mevhibe Hanım, o günü yıllar sonra heyecanla anlatırken hala inanamıyordu:
'Bir defa bile başını çevirip arkasına bakmadı. O kadar rahat ,kararlı, hatta huzurlu görünüyordu ki. Sanki ailesinden, evinden ayrılmıyor, asıl şimdi onlara kavuşmaya gidiyordu.'