Ulus Anıtı…
İsmet İnönü Caddesi'nden Espark'a doğru yürüdüğünüzde,
Tepebaşı tarafından şehre doğru geldiğinizde,
Garın önünden yürüyüp meydana çıktığınızda,
Artık sizi bir anıt karşılayacak…
Sizi,
Alparslan'dan Fatih'e,
Fatih Sultan Mehmet'ten Kanuni Sultan Süleyman'a,
Oradan Mustafa Kemal'e…
Çanakkale'ye,
İnönü'ye, Sakarya'ya, Dumlupınar'a,
Cumhuriyet'e,
Devrimlere,
İşçiye, emekçiye, esnafa, sanatçıya, öğrenciye, anneye, babaya çıkaracak…
Mustafa Kemal Atatürk'ün elinde dürbünü,
Bizi hala izleyen kartal bakışlarına çıkaracak…
Ulus Anıtı…
Bu anıt bize çok şey söyleyecek, çok şey anlatacak…
Görmek istemeyenlere, duymak, bilmek istemeyenlere bile…

***

Cumartesi günü, İstasyon Kavşağındaki alanda açılışı yapılan Ulus Anıtı, yalnızca bir heykeller bütünü olmaktan ibaret değil…
Eserin yaratıcısı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in de ifade ettiği gibi,
'Bu anıtta yer alan her bir heykel, tarih boyunca hiçbir devlete, hiçbir güce boyun eğmemiş, kendi egemenliği ve bağımsızlığı üzerinde hiçbir güç tanımamış Türk milletinin şanlı tarihinin bir yansıması…'
Bu anıt,
Bugün sahip olduğumuz her şeyin kronolojik bir hikayesi…
Türkiye'nin hikayesi…
Çanakkale'de yaralı Anzak askerine su veren Mehmetçiğin,
Bilimin, sanatın, emeğin…
Her şeyin hikayesi…

***

Bu anıt,
Yılmaz Büyükerşen'in bu şehre attığı en önemli imzalardan biridir…
Şehirde çok imzası vardır…
Ancak kendisinin de söylediği gibi,
'Bir şehirde yollar yaparsınız, binalar yaparsınız.
O şehrin ulaşım, altyapı ve üstyapı eksiklerini tamamlarsınız.
Bunların hepsi bir şekilde hayata geçer.
Ancak bir ülkenin, bir milletin, bir ulusun ruhuna ve kalbine dokunmak hepsinden daha önemlidir.
İşte Ulus Anıtı bu yönü ile de bizlere çok şey katacak…'
Bu anıt Eskişehir'e yakıştı,
Hem de çok yakıştı…

***

Eskişehir'de yaşamanın,
Eskişehirli olmanın,
Mutluluğunu ve gururunu bir kez daha iliklerimizde hissettik…