Son yıllarda yönetim ve eğitim sisteminde yapılan değişiklikler eğitim yöneticilerinin hızla siyasallaşmasına yol açmaya başladı.
Bir yönetici kişilere yönelik icraatlarında liyakat ve hakkaniyet ölçülerinin dışına asla çıkmamalıdır. Aksi takdirde yönetilen personel arasında bölünmeler ve huzursuzluk ortaya çıkar.
Eğitim yöneticilerine yandaşlık boyutunda siyaset hiç yakışmaz.
Üst düzey bir eğitim yöneticisi için politikacılar, görev alanındaki eğitim ile ilgili bürokratik engelleri aşmak, yatırım ve personel sıkıntılarını giderebilmek için bağlantı kurulan kişiler olmaktan daha öteye geçmemelidir.
Eğitim yöneticileri, makamını sürdürebilmek için siyasetçilere gereğinden fazla yaslanmamalıdır. Aksine bir tavır; asıl kimliğimiz olan öğretmen kimliği ile uyuşmaz.

EĞİTİM YÖNETİCİLİĞİ SİYASİ BİR MAKAM DEĞİLDİR
Politika politikacıların işidir. Unutmayalım ki, siyasi yandaşlık yöneticilere belli dönemlerde 'yapay' bir güç kazandırır. Gün gelir o 'yapay gücün' hiç bir işe yaramadığını acı bir şekilde öğrenirsiniz.
Yerel yönetimlerle, belediye başkanları ile takışmak(!) eğitim yöneticilerinin işi değildir. 'Sel gider kumu kalır' sözü boşuna söylenmemiştir
Bir Eskişehir geleneğidir; belediyeler yıllardır 'particilik yapmadan' okulların temizliğini, bahçe düzenlemelerini yaparlar. Gezilere otobüs sağlar, ihtiyacı olan çocukların ihtiyaçlarını karşılarlar.
Bir eğitim yöneticisi, yerel yönetimler ile okullar arasına 'yasak duvarları ören' bir düşünce yapısında olmamalıdır.

'KRALDAN ÇOK KRALCI OLMAYIN...!'
Muhalefet partilerine muhalefet, eğitim yöneticilerinin işi değildir.
'Kraldan çok kralcı olmak' kısa sürede prim yapar gibi görünse de tam aksine makamdaki ömrünüzü kısaltır, kentteki saygınlığınızı azaltır.
Üst düzey bir yönetici olduğunuz zaman elbette sizi eleştirecek kişiler olacaktır. Hatta bazen haksız eleştirilere de maruz kalabilirsiniz.
Eğitim yöneticiliği olgunluk ve sabır isteyen bir iştir.
Sizi eleştirenlere sakın 'Bunlar karanlık düşünceliler, karanlığı isteyenler, taşları bağlamışlar…'' gibi cevaplar vermeyin.
Okulların açılacağı günler sıkıntılı günlerdir. Bir eğitim yöneticisinin birinci görevi, okulların açıldığı gün ildeki tüm öğrencilerin eğitime erişimlerini sağlamaktır. Görev bölgenizde, okulların açılmasından sonra günlerce okula gidemeyen çocuklar olmamalıdır.
Bazen yönetim yetenekleriniz veya yetkileriniz bazı sorunları çözmeye yetmeyebilir. Bu durumlarda sorunu bağlı bulunduğunuz bir üst makama bildirmeyi sakın unutmayın.

ATATÜRK BAŞÖĞRETMENİMİZDİR
Bir eğitim yöneticisi, öğrenci yerleştirme planlarını gerçekçi ve doğru yapmalıdır. Aksi takdirde okullar açıldığında önünüzde, içinde öğrencisi olmayan çok sayıda imam hatip okulu ile kalabalık sınıflı Anadolu liseleri bulursunuz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu öğretmenleri arasından seçilen tüm eğitim yöneticilerinin uyacağı yasalar, yönetmelikler ve ilkeler bellidir. Bu yüzden yöneticiler özel günlerdeki konuşma içeriklerine çok dikkat etmelidirler.
Sırtını sağlam yerlere(!) dayadığı için, kendilerine hiç kimsenin dokunamayacağını düşünen bazı yöneticiler 'bir gece ansızın' görevden alınabilir(!). Hatta görevden alındıklarını başkalarından duyabilirler. İşte o gün 'güvendikleri dağlara karların yağdığı gündür'.
Geceleri 'Görevimi(!) çok iyi yapıyordum, beni neden görevden
aldılar?' diye düşünür dururlar.
Oysaki cevaplamaları gereken çok daha önemli bir soru vardır;
Görevinizi yaparken herkesi tarafsız ve adaletli bir yönetim anlayışı ile kucakladınız mı ve ardınızda sevgiyle, saygıyla, hayırla anılacak bir iz bıraktınız mı?