Uzun bir aradan sonra yeniden sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
28 Ağustos 2018 tarihli son yazımın 'Yaşamınıza 'Geziterapi' Uygulayın…' ara başlıklı bölümünde sizlerle şunları paylaşmıştım:

*******

Biz eşimle birlikte uzun süreden beri yaşamımıza 'Geziterapi' uyguluyoruz…
Bizim geziterapimizin iki boyutu var.
Toplumsal anlamdaki düşünsel boyutu; tıpkı 'Gezi Olaylarında' olduğu gibi 'Özgürlük, eşitlik, barış, birlik, çağdaş yaşam, Cumhuriyet değerleri vb...' ilkeleri kapsıyor.
Toplumsal konularda başımız sıkıştıkça hemen Geziterapinin düşünsel boyutuna başvuruyoruz…
Geziterapinin bireysel boyutu ise 'acıları ve sıkıntıları gezi ile paylaşmayı' içeriyor.
Eşimle birlikte özellikle son dört yılda sıkça uyguladığımız geziterapi; bize yaşama sevinci veriyor ve yaşama bağlılığımızı güçlendiriyor… Ve tıp alanındaki bazı acımasız terapilere karşı direncimizi artırıyor…
Bu düşüncelerle Geziterapiyi sizlere de öneriyoruz…
Biz önümüzdeki günlerde yeni bir geziterapi uygulaması yapacağız.
18 Eylül 2018 günü KESİT köşemizde tekrar görüşmek dileğiyle…
*******
O yazıdan sonra, 3- 13 Eylül 2018 tarihlerinde eşimle birlikte Didim çevresinde yaptığımız 'Geziterapi' bize çok iyi geldi. Yüreklerimiz umut ve sevgiyle; bilinçlerimiz azim ve kararlılıkla yüklendi…
Ancak geziterapimizden sonra beni yakalayan bir 'enfeksiyon saldırısı' yüzünden günlerce yatağa bağlandım. Yoğun olarak uygulanan iğne/ilaç terapisinden sonra kendime gelebildim.
Şu anda da geziterapimizin yüklediği 'umutlu kararlılık' ve enfeksiyon terapisinin dinginliği içinde, geciken iki konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum.

'CUMHURİYET' KORUNMALI VE GELİŞTİRİLMELİ
'Cumhuriyet Gazetesi', Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt ve yoldaş bir gazete…
Bu gazetenin 95 yıllık yaşamı, tıpkı yaşıtı ve yoldaşı olan Cumhuriyetimiz gibi zorlu ama kararlı ve onurlu bir mücadele ile geçmiştir.
Geçtiğimiz 95 yıl içinde Cumhuriyet sistemimizde yaşanan inişler ve çıkışlar, doğal olarak 'gazeteye' de yansımıştır.
Bu bağlamda gazete yönetimde yaşanan son değişmeler ne bir zaferdir, ne de bir yenilgi…
Unutmayalım ki, Türkiye son 95 yılının en karanlık günlerini yaşıyor…
Bence Cumhuriyet Gazetesi'nde yaşanan son durumlar da bu karanlığın bir yansımasıdır…
Zaten ülkemizde son 16 yıldır antidemokratik yasal ve yönetsel baskılar altında inleyen 'ilerici/ demokrat basın', şimdi de ekonomik baskılar ve sanal medya oyunları yüzünden çok zor durumdadır…
Dahası Cumhuriyet Gazetesi, aynı kulvarda yayın yapan Aydınlık, Birgün, Evrensel, Özgür Gündem gibi 'belli bir fraksiyon çizgisi' ya da Sözcü Gazetesi gibi 'popülizm çizgisi' dışında, 'özgün bir Cumhuriyet çizgisi' izlemeye çalışmaktadır.
Bu durumda kısır tartışmalar ve sorumsuz tutumlar aşılarak; 'Cumhuriyet' mutlaka korunmalı ve geliştirilmelidir…'
Gün, Cumhuriyet Gazetesi'ne ve Cumhuriyet sistemimize yoğun bir biçimde 'Geziterapi' uygulama günüdür…

EĞİTİM YİNE/ YENİ SORUNLARLA BAŞLIYOR…
'Eğitim' konusu, yıllardan beri benim en çok yazdığım konu. Ama artık bu konuyu yazmak benim yüreğimi ve kalemimi dağlıyor…
Çünkü ülkemizde eğitim 'sözün bittiği' yerdedir…
Bakmayın siz 'Eğitimde İHYA olacağız!..' diye martaval okuyanlara…
Çünkü soruna bilimsel açıdan bakan tüm ulusal ve evrensel çevrelerin verilerine göre, ülkemizde eğitimin geldiği nokta şudur:
1. Kalite Düşüklüğü: Dünya çapındaki ölçütlerin açıkça ortaya koyduğu gibi, ülkemizdeki eğitim kurumlarının tüm kademelerinde kalite çok düşüktür. Yani çocuklarımızın yüzde 90'ı yetersiz eğitim almaktadır.
2. Eşitsizlik: Ülkemizde eğitim olanakları açısından doğu - batı, köy - kent, kent merkezleri - varoşlar arasında çok büyük oranda 'eşitsizlikler' vardır…
Son 16 yıldır ülkemizi yönetmekte olan AKP/RTE iktidarının eğitim alanında yaptıkları ise şu iki başlık altında toplanıyor:
1. Eğitimi Dinselleştirme: İktidara geldikleri ilk günden beri AKP/RTE, kendi ideolojisini eğitim sistemine dayatmaya çalışıyor. Kesintili 4'lük sistem ve sonrasındaki uygulamalarla birlikte artık ülkemizde laik ve bilimsel eğitimin dibine darı ekilmiştir…
2. Eğitimi Ticarileştirme/ Özelleştirme: AKP/RTE'nin eğitim alanımızda yaptığı tüm yatırımlar ve uygulamalar, eğitimin kamusal zorunluluğunu yok ederek, 'ticarileştirmeye/ özelleştirmeye' yöneliktir.
Sözün özü, dünyada eğitim sistemiyle bu denli hoyratça oynayan başka bir ülke yok.
Eğitimimizin geldiği noktanın acı bir sonucu/çelişkisi son hafta içinde yaşandı:
  • Bu ülkede 'Çocuğuna okul kıyafeti alamadığı için bir baba intihar etti…'
  • Ve bu ülkede 'Beş yüz milyonluk bir uçağın hibe edilmesi mübah sayıldı…'
Bugün ülkemizin eğitim alanında sürmekte olan yangını söndürebilmek için, başta öğretmenlerimiz olmak üzere tüm duyarlı yurttaşlara önemli görevler düşüyor.
Eğer ülkemizde 'Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimi korumak ve geliştirmek için; acil olarak 'geziterapi' uygulaması yapılmazsa, vakit geç kalacak…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…