Yarın 8 Mart…
Dünya Kadınlar Günü.
Tam olarak söyleyecek olursak, 'Dünya Emekçi Kadınlar Günü.'
Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gün.

***

E tabi sadece 8 Mart değil…
Yani?
Yani sadece yılda bir gün değil, her gün sevip sayarız biz kadınlarımızı.
Biz kadınlarımıza o kadar değer veririz ki…
Bizim için her gün 'Dünya Kadınlar Günü' dür.
Ne demezsin!
Acaba bir araştırma yapılacak olsa…
Her gün, kaç kadın şiddete maruz kalıyor?
Sadece somut, bilinen anlamda şiddet değil ama…
Psikolojik şiddet de dahil buna…
Kötü yaşam koşullarına maruz bırakmak da dahil...
Aile içinde, dışında; toplumda itip kakmak, azarlamak, terslemek, küçük düşürmek de dahil…
İşyerinde mobbing uygulamak…
Haksızlık…
Ayrımcılık yapmak da dahil…
Ve hatta pozitif ayrımcılık da dahil buna…
Mesela kadınlara özel(!) pembe otobüs icat etmek...

***

Ve acaba günde kaç kadın tacize uğruyor?
Elle tacize…
Sözle tacize…
Gözle tacize…

***

Ve acaba bu yıl kaç kadın, kadın cinayetine kurban gidecek?
Yani kaç kadın erkekler tarafından katledilecek?
Geçen yıl 409 kadın, kadın cinayeti kurbanı olmuştu!
Bu yıl?
Dur bakalım, şu Dünya Kadınlar Günü'nü bir kutlayalım da…

***

Bak bu arada şunu da söyleyelim kadınlarımıza, bizde en ilginç kadın cinayetleri ya Sevgililer Günü'nde ya da Dünya Kadınlar Günü'nde işlenir.
Çünkü…
Çünkü boşanmayı hazmedemeyen eski kocalar yahut da ayrılmayı gururuna yediremeyen eski sevgililer, bu günü bahane edip barışma, konuşup anlaşma teklifinde bulunurlar.
Fakat görüşmeye, bir ellerinde bir demet çiçekle ve diğer ellerinde silahla gelirler.
Ve bizde, Dünya Kadınlar Günü'nde coplanan, yerlerde sürüklenen kadınlar da çok olmuştur.
Onun için…
Bizden uyarması, saygıdeğer kadınlarımız, kendinize dikkat edin Dünya Kadınlar Günü'nde.

***

Böyle yazı olur mu Dünya Kadınlar Günü'nde?
Böyle iç karartıcı.
Olmaz.
Bekleye dursun acı gerçekler bir kenarda.
E o zaman?
O zaman yazıyı, kadınlarımıza, Ahmet Oktay'ın 'Kadınlar Çıkmazı' şiirinden bir bölüm armağan ederek bitirelim.
'Bir yanın şarkılar
kan tutmaları öbür yanın.
Gülerken iki kadeh arasında
nasıl ağladığın anlatılmıyor.
Ne olur
bu kadar kendine saklanma.
Sen kapalı, mahzun odalarda
kırık oyuncaklara karşı bir çocuk.
Ürperiyorsun denizin çığlıklarını duydukça
dudakların kaskatı öpüldükçe neden?
Kaç ölüm tasarlıyorsun çıkmazında
belli, yoruldun kendini denemekten.'