Son günlerde kamuoyu gündeminde 'Savaşa nağme düzenlerle, teröre nağme düzenler' birbirleriyle hamaset yarışı yapıyorlar…
Ve arada kalan 'barış' kanamaya devam ediyor…
'Terör ve savaş sarmalı' içine düşürülen ülkemizin temel sorunları ise hızla 'çözümsüzlüğe' sürükleniyor…
Savaş, terör, darbe gibi kötülüklerin yurttaşlar içinde en çok kadınları ve çocukları örselediği; sosyal hizmet alanında ise en çok eğitime zarar verdiği bilinen acı bir gerçekliktir…
Kamuoyu gündeminde 'Sözün bittiği…' durumlarda, ben söz söyleyebileceğim limanlara sığınmaya çalışırım…
Örneğin, 'eğitim' alnında söylenmesi gereken o kadar söz var ki…
EĞİTİM ALANIMIZIN BUGÜNKÜ HALLAERİ
Ülkemizde uzun yıllardan beri yoğun sorunlar yaşayıp gelen eğitim alanımız, RTE/ AKP/ MHP iktidarları sürecinde büyük bir yıkım yaşamıştır. Eğitim alanımızın bugünkü durumu şöyle özetlenebilir:
  • Eğitimin içeriği dinselleştirildi: 2002 Yılından günümüze kadar yapılan hukuksal düzenlemelerle, ülkemizde 'laik, bilimsel ve demokratik eğitim ilkelerinin dibine darı ekildi…
  • Dünya çapındaki ölçütlerin açıkça ortaya koyduğu gibi, eğitim alanımızda 'Nitelik/Kalite' yerlerde sürünüyor.
  • Eğitimde 'Eşitlik' iyice bozuldu.
Bölgeler arası, kentlerle kenar semtler ve kırsal kesim arasındaki eğitim olanakları uçurumu büyüdü.
Sosyoekonomik durumu iyi olmayan öğrencilerin, okullaşma ve okul başarıları iyice düştü.
Okullar arasında yapılan sınıflandırmalar ve ayırımcı sınav sistemi yüzünden yoksul aile çocuklarının kaliteli okullara girmesi çok zorlaştı.
Yoksul halk çocukları tarikatların kontrolündeki İmam Hatip Okullarının kucağına itiliyor…
  • Eğitimimizin 'Kamusal' özelliği zayıflatıldı.
Yıllardır beraber yürüdükleri 'cemaatler' ile rant paylaşım kavgasına tutuşan AKP, eğitimde kamu kaynaklarını özel sektöre ve cemaatlere aktaracak düzenlemeler yaptı, yapıyor…
  • Eğitim yöneticisi kadrolar tamamen militanlaştırıldı.
Militan kadrolaşmaya zemin hazırlamak için, torba yasalara serpiştirilen hükümlerle 'yöneticiliğin evrensel kuralları olan 'liyakat, yeterlilik ve deneyim' koşulları yok edilerek', mevcut eğitim yöneticileri tasfiye edildi.
Boşaltılan kadrolara, RTE/ AKP/ MHP ve İslamcı Cemaatlerin sadakatli(!) yandaşları yerleştiriliyor…
Sözün özü, eğitim alanımızdan kovulan 'Laik, bilimsel, demokratik, kamusal eğitim' ilkeleri yerine; 'Dinsellik' ve 'Özelleştirme/Ticarileştirme' ilkeleri(!) yerleştirildi…
Eğitim alanımızdaki bu sorunların farkında olan halkımızın çoğunluğu, ortada somut ve sağlıklı çözüm önerileri olmadığı için 'çaresizlik' içinde.
Canlarından çok sevdikleri çocuklarına kaliteli bir eğitim sağlama derdinde olan 'varlıklı velilerimiz', ne yazık ki kurulan tuzağa düşerek çareyi 'özel okullarda' arıyor…
Öğretmenlik mesleğinin ulusal ve evrensel değerlerinden uzaklaştırılan 'öğretmenlerimizin çoğunluğu', yandaş sendikalarda öbekleşerek iktidar nimetlerinden yararlanma yarışındalar…
Son yirmi yılda çanlarına iyice ot tıkanan 'Eğitim Fakültelerimiz' ise tepelerinde sallanan 'Demokles'in Kılıcı(!)'nın neden olduğu sessizlik içinde eğitimbilimi yapmaya çalışıyorlar…
Eğitim alanımızı sorunlara boğarak, 'Dindar ve kindar nesiller yetiştirme hedeflerine doğru hızla ilerleyen iktidar ve müritleri' ise bu çaresizlik durumundan çok memnunlar…
'KAMUSAL EĞİTİM' VE ÖNEMİ
Günümüz dünyasında eğitim alanında bilimin ürettiği çözüm olarak: 'Laik, bilimsel, demokratik, kamusal eğitim' ilkelerinin 'bütünselliği' çok önemsiyor.
Bu bütünsellik içinde 'kamusal eğitim' in özgün bir yeri var.
'Kamusal eğitim' kavramı içindeki 'kamu' sözcüğünün: 'Bir ülke halkının 'bütünü' anlamına geldiğini ve 'devlet' kavramından daha geniş bir anlam içerdiğini…' görmemiz gerekiyor.
Ayrıca, 'Kamusal eğitimin bireysel farklılıklara ve özgürlükçü eğitime aykırı olduğu…' tartışmalarının da fantastik bir yaklaşım içerdiğini bilmemiz gerekiyor.
Bu bağlamda 'Kamusal eğitim': Temel insan haklarından olan 'eğitim hakkı' ile doğrudan ilişkilidir ve 'Sosyal devlet' in temel görevlerindendir…
DÜNYADA VE BİZDE KAMUSAL EĞİTİM
Günümüzde geçerli olan tüm uluslararası belgelerde 'Eğitim Hakkı' temel bir insan hakkı olarak kabul ediliyor.
Dahası, ilgili uluslararası sözleşmelerde tüm devletlere, 'Eşit ve kaliteli eğitim olanakları sağlamak…' bir görev olarak verilmektedir.
Ayrıca, UNESCO tarafından 15 Aralık 1960 tarihinde kabul ve ilan edilen 'Eğitimde Ayrıcalığa karşı Uluslararası Sözleşmesi' nde, '… Herhangi bir kişi ya da grubun eğitim hakkı, düşük düzeyli bir eğitimle sınırlanamaz…' denilmektedir.
Çağdaş demokrasi öğretisinde ise 'Eğitim hakkının eşit ve kaliteli olarak sağlanması, 'sosyal devletin olmazsa olmaz koşulu' olarak kabul edilmektedir…'
Bu bağlamda, eğitim hakkının ayrımsız bir biçimde kullanılmasını korumanın ve geliştirmenin en güvenilir yolu 'Kamusal Eğitim' dir.
Sonuç olarak, bugün dünyanın birçok ülkesinde 'Kamusal Eğitim' ağırlıklı olarak uygulanmaktadır.
Örneğin, ABD, OECD, Ülkeleri, AB Ülkeleri gibi 'liberal/ kapitalist ülkelerde bile kamusal eğitim büyük oranda ağırlıklıdır…'
Dünyamızda 'Sosyal demokrat, sosyalist düşünceyi rehber edinmiş siyasal partilerin önerileri/ uygulamaları da 'kamusal eğitim' dir…'
Örneğin, İngiliz İşçi Partisi' nin kısa bir süre önce 'İngiltere'deki özel/ piyasa okullarını kamulaştırma kararı alması…' ilginçtir.
Türkiye'de ise Anayasa'da ve ilgili yasalarda eğitimle ilgili haklar ve görevler belirtiliyor.
Ülkemizdeki bu hukuksal düzenlemelerin çağdaş dünyanın çok gerisinde kaldığı bir yana; son yıllarda 'hukuk devleti' kavramının içinin boşaltıldığı bir ortamda, 'kamusal eğitim' kavramının da darmadağın edildiği gerçeğiyle karşı karşıyayız…
Bir yanda ülkemizde Cumhuriyet döneminde kamusal eğitim konusundaki başarılı uygulamalar, diğer yanda çağdaş dünyada kamusal eğitimden yana yapılan hukuksal düzenlemeler ve uygulamalar karşımızda dururken; 'RTE/ AKP/ MHP bloğunun tersine tebbet gidişi…' çok ciddi sorunlar doğurmaktadır.
Oysa çözümler bilim ve demokrasinin rehberliğindedir.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…