Bilindiği gibi 'Mart, doğada umutların yeniden filizlendiği aydır…'
Toplumsal yaşam tarihimiz açısından da önemli günlerle doludur Mart ayı…
Belleklerimizi tazelemek için bu önemli günlerden üç tanesini birlikte irdeleyelim
NEREDE O ' ÖĞRETMEN OKULLARI'
16 Mart 1848 tarihi, ülkemizde ilk kez 'Darülmuallimin' adı altında açılan Öğretmen Okullarının kuruluş tarihidir.
Öğretmen Okulları, gerçek kimliğine Cumhuriyet döneminde kavuşmuş ve yıllar boyunca 'nitelikli ve aydın düşünceli öğretmenler' yetiştirmişlerdir.
Bu gelişmelerin sonucu olarak '16 Mart' tarihi, yıllardan beri duyarlı eğitimciler tarafından 'Öğretmen Okulları Günü' olarak kutlanmıştır, kutlanmaktadır.
Ülkemizde Cumhuriyetimizin ilk on yıllarında 'Öğretmen Eğitimi' konusunda gerçekleştirilen çok önemli atılımlar var.
O yıllarda kurulan öğretmen eğitimi kurumları, özgün ulusal koşullarımız içinden doğmuş ama aynı zamanda evrensel özellikler de taşıyan kurumlardı. Örneğin,
  • Cumhuriyet döneminde geliştirilerek çağdaş bir nitelik kazandırılan 'İlköğretmen Okulları',
  • Köylere öğretmen yetiştirmek amacıyla 17 Nisan 1940'ta çıkarılan yasayla kurulan 'Köy Enstitüleri',
  • Ortaokullara öğretmen yetiştiren 'Eğitim Enstitüleri',
  • Liselere öğretmen yetiştiren 'Yüksek Öğretmen Okulları',
Bunların hepsi çok nitelikli okullardı. Bu kurumlar sistematik olarak birbirleriyle ilişkili ve bir bütünün parçalarıydılar.
1848'te açılan 'İlköğretmen Okulları', özellikle Köy Enstitülerinin kapatılmasından sonra 1954 yılından 1975 yılına kadar 200 bin civarında nitelikli ilkokul öğretmeni yetiştirdiler.
Tıpkı Köy Enstitüleri gibi öğrencilerinin çoğunu 'köy çocukları' arasından seçerek, ilkokul üzerine 6 yıllık, ortaokul üzerine 3 yıllık 'yatılı eğitim' veren İlköğretmen Okulları; nitelikli öğretmen yetiştirmenin yanında yoksul köy çocukları için bir 'kurtuluş kapısı' idi.
1975 yılında İlköğretmen Okulları 'Öğretmen Liseleri'ne dönüştürülerek, 'Köy Enstitüleri ve İlköğretmen Okulları geleneğine son verildi…'
Bugün ülkemiz eğitim tarihinde 170 yıllık öğretmen eğitimi deneyimi görünmesine rağmen, ne yazık ki bu deneyimden gereği gibi yararlanamadığımız gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Çünkü geçmişte kurulan o güzelim öğretmen eğitimi kurumlarının, çeşitli dönemlerde ve çeşitli sudan bahanelerle kapatılmaları, bu alandaki deneyim birikimine çok büyük zararlar vermiştir.
Üstüne üstlük, AKP/RTE iktidarının çağdışı 'dindar ve kindar eğitim' yaklaşımları yüzünden 'öğretmen yetiştirme programlarımız ve dolayısıyla eğitimimizin kalitesi yerlerde sürünmektedir…'
Çünkü son 16 yılda bir yandan eğitim sistemimizin laik ve bilimsel özü iyice boşaltılmış, diğer yandan da 'öğretmen yetiştirme işi imam yetiştirmeye dönüştürülmüştür…'
Böylece yok edilen aslında öğretmen okulları değil, öğretmenlik mesleği olmuştur…
Bugün ülkemizde 'Yeni kuşak öğretmenlerde gözlenen nitelik düşüklüğü ve 200 bin civarında öğretmen açığı… ' olması gibi sorunlar bu yok oluşun somut örneklerdir.
Öğretmen Okullarının 170. Kuruluş Yıldönümü olan 16 Mart 2018 günü, MEB tarafından hiçbir etkinlik yapılmaması, öğretmen örgütlerinin de 'konuyu geçiştirmeleri…', işte bu yok oluşun acı sonuçlarıdır…
VE 18 MART 1915
Birinci Dünya Paylaşım Savaşı'nın önemli cephelerinden birisi olan ve 18 Mart 1915 günü doruğa ulaşan Çanakkale Savaşı'nın üzerinden 103 yıl geçti.
Başarısının temelinde 'emperyalist işgale karşı anayurt savunması' olan bu zaferin, günümüzde sapkın amaçlara alet edilmesi üzücüdür. Bugün:
  • Çanakkale Zaferi'ni 'sarıklı evliyaların kazandığını(!)' anlatarak din sömürüsü yapanların…
  • Bu zaferi 'militarizm (ordu hayranlığı)' ideolojisine malzeme olarak kullananların…
  • Çanakkale başarısını ' ırkçı ve dinci' söylemlerle anlatanların…
  • Ve Çanakkale'de 'Mustafa Kemal'i görmezden gelenlerin …'
Unutmamaları gereken bir gerçeklik var:
'Çanakkale Zaferi'nin başarısı; M. Kemal öncülüğünde emperyalist işgale karşı başkaldıran tüm Türkiye halkınındır…'
Tarihi hurafelerle ve dogmalarla değil, bilimsel verilerin ışığında doğru olarak irdelemek çok önemlidir, çünkü geleceğin yol göstericileri geçmişte yatmaktadır…
Ancak son yıllarda her 18 Mart'ta 'Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü' adı altında yapılan etkinliklerde 'Irkçı ve dinci propagandalarla Cumhuriyet değerlerimizin yıpratılması ve savaş kışkırtıcılığı yapılması…' içler acısıdır.
Dileğimiz Çanakkale'nin 'barış' simgesi olmasıdır.
Bu bağlamda Çanakkale anmalarında 'Emperyalizmin, savaşın ve ölümün değil; halkların kardeşliğinin, barışın ve yaşamın kutsanması…' çok önemlidir.
Bu konuda duyarlı yurttaşlara ve özellikle 'sosyal demokrat belediyelere' önemli görevler düşüyor…
NEVRUZ SOĞUKLARI(!) BİTSİN ARTIK…
Dünya coğrafyasının Orta Kuşaklarında insanlık tarihi boyunca 'baharın gelişi' hep heyecanla kutlanmıştır.
Özellikle Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerinde bu kutlamaların Nevruz (Yeni Gün) adı altında 3 bin yıldan beri yapılmakta olduğu biliniyor.
Ve BM Genel Kurulu 2010 yılında 21 Mart tarihini 'Dünya Nevruz Bayramı' olarak kabul etmiştir.
Sözün özü Nevruz, 'Yenilik, sıcaklık, umut ve kardeşlik günü olarak dünya insanlığına mal olmuş bir gündür.'
Bu sıcak günün ülkemizde 'Türkler ve Kürtler arasında soğukluk günü…' gibi algılanması çok anlamsızdır.
21 Mart'ta ülkemizde ve dünyada 'Barış ve demokrasi filizlerinin güçlenmesi' dileğiyle…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…