Cumhuriyet tarihimizde nisan aylarında gerçekleştirilen güzellikler o kadar çok ki…
Cumhuriyetimizin 'Nisan Çiçekleri' olan o güzelliklerden özellikle iki tanesinin tarihi dillere destandır: 17 Nisan ve 23 Nisan…
Elbette ki tarihsel ve demokratik değerler açısından başat olan '23 Nisan' dır. Çünkü 23 Nisan 1920'de açılan TBMM, Cumhuriyetimizin temelini oluşturmaktadır.
17 Nisan 1940 tarihinde resmen açılan Köy Enstitülerinin amacı ise 'Bilimsel bilgiye dayalı olarak Türkiye'yi geliştirmekti…'
*****
Bireysel ve toplumsal yaşamımızın iyi, güzel ve doğru oluşabilmesi için; 'anıları, bilinçleri ve umutları tazelemenin çok önemli olduğu' gerçeğini bir kez daha vurgulayarak, son bir haftadan süzdüğüm damlaları sizlerle paylaşmak istiyorum.
*****
17 NİSAN'I ANKARA'DA YAŞAMAK…
Yaklaşık 30 yıldan beri, 'Eskişehir'de yapılan tüm 17 Nisan etkinliklerinde birinci derece sorumluluklar yüklenen ve gözlemlerimi sizlerle paylaşan bir kişi olarak', bu yıl 17 Nisan'ı ilk kez Eskişehir dışında yaşadım.
Bu fırsatla Ankaralı dostlara selamlar götürdüm ve onlardan Eskişehir'e selamlar getirdim.
Köy Enstitülerinin 79. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla Eğitimciler Derneği (EĞİT- DER) Genel Merkezi ve Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı (KEÇEV) Genel Merkezi tarafından Ankara'da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde ortak bir etkinlik yapıldı.
Bu etkinlikte önce, 99 yaşında bir eğitim çınarı olan Köy Enstitülü Abdullah ÖZKUCUR anılarını ve duygularını paylaştı.
Abdullah abimizin o paylaşımı, Köy Enstitülerinin insanlarımıza kazandırdığı sağlıklı bilincin uzun yıllara karşı direnişinin güzel bir örneğiydi
Daha sonra yapılan ve EĞİT- DER Genel Başkanı Mustafa DEMİR'in yönettiği açık oturumda, KEÇEV Genel Başkanı Erdal ATICI, Doç. Dr. Ahmet YILDIZ ve ben İbrahim GEREDE sunumlar yaptık.
Mustafa DEMİR ve Erdal ATICI kardeşlerimiz, bırakın Köy Enstitülerini, TÖS ve TÖB- DER dönemlerini bile yaşamamış orta yaşlı gençler olarak; şu anda temsil ettikleri örgütlerin başkanlığını başarıyla sürdürüyorlar.
Ve kendileri tarih öğretmeni olan bu kardeşlerimiz, açık oturumda yaptıkları sunumlarda 'Sağlam tarih bilincine ve çağdaş eğitim kültürüne sahip olduklarının' örneklerini sergilediler.
Doç. Dr. Ahmet YILDIZ kardeşimiz ise günümüz Türkiye'sinde ilerici akademisyenlere karşı uygulanan çağ dışı baskılara inat; laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimin güncel sorunları ve çözüm yolları konusunda sağlıklı yaklaşımlar ortaya koydu.
Ben de bu açık oturumda yaptığım 'Belediyelerin Eğitimdeki Yeri ve Kent Enstitüleri' konulu sunumda; 'özellikle son otuz yılda belleğimde oluşan Köy Enstitüleri bilinci ve kültürü doğrultusunda, eğitimimizin bugünü ve yarınları için önerdiğim çıkarımları' katılımcılarla paylaşmaya çalıştım.
Tepebaşı Belediyesi tarafından bastırılan ve toplantı öncesinde salondaki dinleyicilere dağıttığım 'Sunum özeti broşürü' ilgiyle karşılandı. Ben de sunumum sırasında o broşüre göndermede bulunarak zamanı daha iyi değerlendirmeye çalıştım.
Bu arada, sunumumda yer alan 'Tepebaşı Belediyesi Kent Enstitüsü' örneği ve Başkan Ahmet ATAÇ'ın konuya duyarlı yaklaşımı izleyiciler tarafından ilgiyle karşılandı.
Yaptığım sunumun kapsamında yer alan iki konuda, her zaman olduğu gibi bu kez de duyarlı insanlarımızdan sorular/ yorumlar geldi:
Birincisi, 'Belediyelerin yetkilerinin ve sorumluluklarının artırılması, ulusal birliğimize ve eğitim birliğimize zarar vermez mi?..'
Elbette ki o belediyelerin 'Katılımcı demokrasi ilkeleri doğrultusunda oluşmaları ve çağdaş ülke bütünlüğü içinde sorumluluk taşımaları…' çok önemlidir.
İkinci grupta yer alan endişeler ise Köy Enstitülerine duyulan sevdanın korumacı titizliğinden kaynaklanıyor.
Bu haklı endişeler de şu bütünlük içinde değerlendirilmelidir:
Köy Enstitüleri 'Korunması ama mutlaka geliştirilmesi gereken kültür varlıklarımızdır…'
Bu değerli kültür varlıklarımızı 'Adeta lanetlercesine yok saymak' ne kadar yanlışsa; 'Köy Enstitülerinin üzerine çivi bile çakılamaz…' anlayışıyla aşırı korumacı yaklaşmak da o kadar yanlıştır.
Üstelik günümüzde eğitimin temel sorunu bazı yöntemlerle oynamak değil, tıpkı Köy Enstitüleri sürecinde olduğu gibi 'Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim' ilkelerini yaşama geçirebilmektir…
*****
HASANOĞLAN 69 MEZUNLARININ BURSA BULUŞMASI
Köy Enstitülerinin örnek miraslarından birisi olan 'Hasanoğlan Atatürk İlköğretmen Okulu' nun 1969 yılı mezunları, '50. Yıl Buluşmasını' 19- 20- 21 Nisan 2019 günlerinde Bursa'da gerçekleştirdiler.
Geçen yıl 69 Mezunlarının Eskişehir'deki buluşmasında, Hasanoğlan mezunu olan eşimle birlikte ev sahipliği yapmaya çalıştığımız günlerin sıcaklığını da içimizde taşıyarak gittik Bursa'ya…
Bu 50 yıllık arkadaş topluluğu, üç gün boyunca Bursa ve çevresinin gizemli kültür varlıklarının, şahane doğa varlıklarının ve doyumsuz damak tatlarının güzelliklerini birlikte yudumladılar...
Ama onları esas sermest eden, 50 yıl öncesinin anılarıyla 50 yıl sonrasına uzanan umutları birlikte yudumlamak oldu…
Bu arada, eğitim tarihimizdeki 'Yatılı öğretmen okullarının' ne denli önemli kurumlar olduğu gerçeği bir kez daha canlandı bilinçlerimizde…
Bursa buluşmasını organize eden arkadaşlarımız Leman ESEN ve Gülsüm AKBEL ÖZCAN'a çok teşekkürler…
*****
23 NİSAN KUTLU OLSUN
'23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 99. Yıldönümünde', ülkemizde son yıllarda:
  • Ulusal egemenliğimizi ortadan kaldırarak, teokratik bir tek adam sistemi oluşturmak isteyen vurgunculara…
  • Çocuklarımızın tertemiz bedenlerini ve onurlarını taciz eden çağdışı sapkınlara…
  • Bu toplumda 'Hak, Hukuk, Adalet' örmek için çabalayanlara saldıran gözü dünmüşlere…
İnat olsun diye, bir çocuk şarkısının dizeleriyle bu yazıya son vermek istiyorum:
' Çok büyük bayram bu bayram/ Herkese kutlu olsun!..'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…