Toplum olarak genelde tarihi kişi ve olaylara tarafsız bakamıyoruz.
Tarihimizi kitap okumak yerine 'tv dizileri' sayesinde yeniden keşfetmeye çalışıyoruz ama bu durum biraz geriden gelmemize neden oluyor.
Hal böyleyken; 33 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nu 'günahıyla, sevabıyla' yönetmiş 2. Abdülhamid'i 'Kızıl Sultan/Ulu Hakan' seçeneklerinden hangisine yerleştirdiğimizi merak etmekten öteye geçebilir miyiz? Birlikte bakalım...

HESAPTA YOKTU AMA PADİŞAH OLDU
2. Abdülhamid, Sultan Abdülmecid'in oğludur. Amcası Abdülaziz'in 1876'da tahttan indirilmesi ve şüpheli ölümü, ağabeyi 5. Murat'ın tahta geçirildikten üç ay sonra görevden alınması, suikast teşebbüsleri gibi olayları yaşadı. Aşırı kuşkucu, vesveseli kişiliğinde bu olayların etkisi olduğu söylenir.
Gelişen olaylar sonrası tahta çıkan 2. Abdülhamid, Mithat Paşa'ya verdiği sözü tutarak 1876'da Meşrutiyet'i ilan edip, Kanun-i Esasi'nin (Anayasa) ilanına izin verdi. Fakat iki yıl sonra Osmanlı Rus savaşını bahane edip Meclis-i Mebusan'ı kapattı, Mithat Paşa Taif'e sürgüne gönderildi ve bir süre sonra öldürüldü.

İSTİBDAT (BASKI) YÖNETİMİ
Abdülhamid, yönetim gücünü meclis ile paylaşmak istemiyordu. Bu yüzden 'Jön Türklerin' anayasal düzen ve meşrutiyet isteğini kabul etmeyerek istibdat 'baskı' yönetimini tercih etti. Bu süreçte muhaliflerini Fizan'a, Yemen'e sürgünlere gönderdi, zindanlara attı. Hafiyelerle, jurnallerle 33 sene tam bir baskı yönetimi uyguladı. Bu yönetim biçimi kendi yaşamını da olumsuz etkiledi. Ülkeyi Yıldız Sarayı'ndan yönetti. Saraydan Cuma namazı dışında pek çıkmadığı gibi yurtdışı ve yurtiçi gezi de yapmadı.

DENGE POLİTİKASI TOPRAK KAYIPLARINI ÖNLEMEDİ
Abdülhamid dış politikada denge politikası izledi. Ruslara karşı İngilizleri, İngilizlere karşı da Almanları kullanmaya çalıştı. Bu sayede Osmanlı'nın tamamen parçalanmasını geciktirdiği söylenir. Ancak; Padişahlığı döneminde Mısır, Tunus, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya gibi topraklar kaybedilmiştir. Zamanında 'tek karış bile toprak kaybedilmemiştir' sözleri doğru değildir.

TEK ÇARE 'İSLAMCILIK' KALDI
2. Abdülhamid Balkanlardaki Hıristiyan milletlerin 'milliyetçilik' duygularıyla isyan etmeleri karşısında dağılmayı önlemek için Müslümanlığı ve Halifeliği öne çıkardı. Abdülhamid'in İslamcı politikası zorunlu bir siyasal tercih olarak değerlendirilmektedir. Ancak; Müslüman Arapların İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı'dan koptukları düşünüldüğünde izlenen İslamcı politikada pek işe yaramamıştır.

KIZIL SULTAN…
Doğu Anadolu'da, Ermenilerin Rus kışkırtmalarıyla çıkardıkları çok sayıdaki isyanın bastırılması için Kürt aşiretleri 'Hamidiye Alayları' adı altında örgütlendi. Ermeni isyanlarının bastırılması Sultan Abdülhamid aleyhine olumsuz kampanyalar başlatılmasına neden oldu. Fransız tarihçiler Abdülhamid hakkında Le Sultan Rouge (Kızıl Sultan) lakabını kullandı.
İstiklal Marşı'mızın şairi Mehmet Akif'in baskıcı yönetimi nedeniyle 2. Abdülhamid'i hiç sevmediğini belirtmesi ve bir şiirinde padişahtan 'Yıldız'daki Baykuş' diye söz etmesi ise oldukça düşündürücüdür.

ULU HAKAN…
2. Abdülhamid ustaca yürüttüğü denge politikası ile 'gerektiğinde toprak tavizleri de vererek' imparatorluğu yaşatmaya çalışmıştır.
Padişah, Tanzimat ile başlayan Batıcı anlayışı sürdürerek eğitim, sağlık, ulaşım, sanayi ve bayındırlık alanında önemli gelişmeler sağlamıştır. Hicaz demiryollarının yapılması, tramvay ve telgraf gibi yenilikler onun döneminde gerçekleşmiştir.
Kendisinden sonra başa geçen 5. Mehmet Reşat ve 6. Mehmet Vahdettin ile karşılaştırıldığında bazı kişilerin neden 2. Abdülhamid'i 'Ulu Hakan' olarak belirledikleri daha iyi anlaşılabilir.

BALE, OPERA VE 'ALAFRANGA' MÜZİKSEVER PADİŞAH
2. Abdülhamid'i anma törenlerinde Sultan'ın bazı yönleri ön plana çıkarılırken bazı özelliklerine hiç değinilmediğini görüyoruz.
Okumayı çok seven Padişah özellikle Sherlock Holmes'ın 'dedektif' hikayelerini takip ederdi ama daha da önemlisi Sultan tam bir opera, bale, tiyatro ve batı müziği hayranıydı. Yurtdışından çok sayıda yabancı tiyatro, opera ve bale sanatçısını davet ederek Yıldız Sarayı'nda oyunlarını izlerdi. Çocukları keman, piyano, arp gibi enstrümanlar çalardı. 'Giselle' balesi ile F. Schiller'in 'Haydutlar' oyununu ise çok beğenirdi.

FİZAN'A GÖNDERİRDİ…
Günümüzde 2. Abdülhamid'i farklı nedenlerle 'alternatif lider' olarak vurgulamaya çalışanlar ile Sultan arasında kültür, sanat ve yaşama bakış açısından ciddi farklılıklar olduğu açıkça görülmektedir.
Eğer Sultan Abdülhamid günümüzde yaşasaydı; Tiyatro yakanları, Devlet Opera ve Balesi'ni, Devlet Tiyatroları'nı, Senfoni Orkestrası'nı kapatmaya çalışanları, büyük bir olasılıkla Fizan'a sürgüne gönderirdi…