Son haftasını yaşamakta olduğumuz 2017 yılı, dünyayı ve özellikle Türkiye'yi çok yordu…
Ya da bir başka deyişle, 2017 yılında Türkiye'nin ve dünyanın uçuk iktidarları, dünyanın duyarlı insanlarını çok yordular…
Bu yorgunluğu iliklerinde hisseden birisi olarak, ülkemizin genel durumunu kabaca irdeledikten sonra, Eskişehir'in iki güncel konusuyla ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

YÜKSEKLERDE UÇAN KARA BULUTLAR…
Güzel ülkemizin demokrasi iklimi son yıllarda ve özellikle 2017 yılında iyice bozuldu.
Bu acı durumu gördükçe, ilkokul çağlarımdan belleğimde kalan bir manzumenin bazı dizeleri dilime dolanıp duruyor:
' Yükseklerde uçan kara bulutlar…' dizesiyle başlayan ve;
' Ağaçlar kökünden kopacak gibi,/ Bir türlü dinmiyor başlayan tipi…' diye biten dizeleri içim titreyerek yineliyorum.
Ya da Tevfik Fikret'in betimlediğince; ' Bir inatçı sisin beyaz karanlığı…' tüm ülkemin üstünü kaplamış durumda…
O kara bulutların ya da inatçı sisin altındaki görüntüler, tüm duyarlı yurttaşlar gibi benim de içimi acıtıyor. Çünkü Türkiye'de:
  • 'Barış' kan ağlıyor. Cumhuriyetimizin barışçıl dış politikası ; 'Yurtta savaş, dünyada savaş' biçimine dönüştürüldü…
  • 'Demokrasimiz' can çekişiyor. Demokratik toplumun özünü oluşturan 'güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, laiklik, demokratik seçim, eşitlik, özgürlük…' gibi değerler artık değersizleştirildi…
  • 'Bilim' rafa kaldırıldı…
  • 'Sanat'ın içine ediliyor…
  • 'Yolsuzluklar' kanıksanır hatta takdir edilir oldu...
  • 'Eğitim, sağlık, güvenlik, çalışma koşulları, çağdaş yaşam tarzı…' gibi konulardan söz etmek ise artık lüks oldu…
Böylesi karanlık bir durum elbette toplumumuzda 'umutsuzluğu' ve 'moral çöküntüsünü' körüklüyor.
Ancak mevcut duruma bilim ve demokrasi penceresinden bakanlar, 'o karanlığın diktatörce uygulamalardan kaynaklandığını…' görüyorlar.
İnsanlık tarihinin gerçekleri de diyor ki: 'Diktatörler zayıfladıkça sertleşir; sertleştikçe zayıflarlar… Bu kısır döngü, diktatörün kaçınılmaz kötü sonuna kadar sürer…'
Ve 'Tarihte hiçbir diktatörün ömrü, insanların umutlarını yok edecek kadar uzun olmamıştır…'
Çünkü 'Yepyeni umutlar, umutsuzluk ortamında yeşerirler…'
Dileğim, 2018 yılında umutlarımızın yemyeşil olmasıdır…

******

ESKİŞEHİR'İ BEKLEYEN KÖMÜR KARASI…
Dünyanın dört bucağında toplumsal yaşamı karartarak ayakta duran diktatörlükler, her nedense enerji alanında da 'kömür karasını (ve parasını)' çok seviyorlar…
Herhalde bu sevgiden olacak ki, Türkiye'de havası, suyu, toprağı ve çağdaş yaşam tarzı tertemiz nadide kentlerden birisi olan ESKİŞEHİR'in de göbeğine bir Termik Santral kurulmak isteniyor…
Daha doğrusu son yirmi yıldan beri bilimin rehberliği, demokrasinin güvencesi ve sanatın güzelliğiyle yıldızlaşan Eskişehir'imiz; karanlık işleri ve kömür parasını sevenlerin işbirliğiyle karanlığa gömülmek isteniyor…
Tıpkı ülkemizin kırkı aşkın yerinde kurulu olan termik santralin çevresindeki doğal ve toplumsal yaşamın kapkara olması gibi…
Kurulacak santral tarafından doğanın ve insanların karalanması o işbirlikçilerin umurlarında değil, çünkü onların derdi daha çok paralanmak…
Diktatörlüğün karanlığında kömür karasından bol para kazanmak hırsı gözlerini öyle karartmış ki; bilim, hukuk ve etik değerler de umurlarında değil…
Gelişmiş ülkelerin artık termik santrallerden vazgeçtiği, uzman kuruluşların bu tür santrallere şiddetle karşı oldukları gibi gerçekler de kaç para eder ki…
Böylesi bir kara tehlike karşısında Eskişehir'deki tüm duyarlı kenttaşlarını önemli görevler bekliyor.
Tıpkı Sanatçı Ferhan ŞENSOY'un betimlediği gibi: ' Çok faşist bir yağmur yağıyor, sanırım bir kocaman şemsiyenin altında toplanmanın zamanı…'
Bilimin ve demokrasinin rehberliğinde örgütlenecek kaliteli, katılımlı ve kitlesel demokratik mücadelenin de tam zamanı...

******

CHP İL KONGRESİ ÜZERİNE…
Günlerdir merakla beklenen CHP Eskişehir İl Kongresi geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşti.
Kongreye katılan CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, Türkiye'nin ve Eskişehir'in güncel sorunlarını kapsayan nitelikli ve güzel bir konuşma yaptı.
Kongrenin sakin ve sorunsuz geçmesi çok önemliydi. Ama katılım ve coşku eksikliği de çok düşündürücüydü…
Geçen hafta bu köşede sizlerle paylaştığım 'CHP İl Kongresi Üzerine…' başlıklı yazıma: 'Söylesem tesiri yok, sussam gönül (ve akıl) razı değil…' diye başlamıştım.
Ve o yazıda aklım erdiğince/ dilim döndüğünce 'CHP İl Kongresinde seçimlerde mutlaka çarşaf liste uygulanması gerektiğini…' anlatmaya çalışmıştım…
Oysa Pazar günü yapılan il kongresinde, delegelerin büyük çoğunluğunun aldığı kararla seçimler 'blok liste' ile yapıldı.
Üstelik 'blok liste' kararının alınmasına, benim yaklaşık 30 yıldan beri demokrasi mücadelesinde kendileriyle yol arkadaşlığı yaptığım (elimden geldiğince kendilerine ağabeylik yapmaya çalıştığım) Kazım KURT ve Sinan ÖZKAR öncülük ettiler…
Bu yüzden kongre akşamından beri benim dilimde bir şarkı dolanıp duruyor:
'Geçen günlere yazık, yazık etmişsin gönül sen…'
Çünkü o kardeşlerimize zaten 'Siz seçim kazanamazsınız diyen yoktu ki…'
Ama seçimler çarşaf listeyle yapılsaydı, gönülleri de kazanacaklardı…
'Şimdi ise kırılan demokratik ilkelerin ve kalplerin omuzlarına yüklediği yüklerle birlikte, adeta bir Pirüs Zaferi(!) kazanmış oldular…'
Bence CHP ile uzaktan yakından ilgili herkesin çok iyi bilmesi ve hiç taviz vermeden uygulaması gereken bir gerçek var:
'Aydınlık bir Türkiye için çok önemli olan barış, sevgi ve demokrasi umutlarının önce CHP içinde güçlenmesi gerekiyor…'
Yeni yılda umutlarınızın mutluluğa dönüşmesi dileklerimle…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…