İstanbul'un 16 Mart 1920'de resmen işgali ve Meclisi Mebusan'ın kapanması üzerine artık İstanbul'da kalınamayacağını gören yurtsever aydınlar, ulusal mücadeleye katılmak için Anadolu'ya geçmeye başladılar.
Ankara'ya doğru yola çıkan iki kafilede yer alan Yeni Gün gazetesinin sahibi Yunus Nadi (Abalıoğlu) ile gazeteci yazar Halide Edip (Adıvar), 31 Mart'ta Geyve'de buluştular. Trenle yollarına devam eden iki aydın, bu yolculuk sırasında Ankara'ya gider gitmez ilk iş olarak bir haber ajansı kurulmasının gerekliliğini görüştüler.
Ankara'ya ulaşan kafile bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa ile görüştü ve 6 Nisan 1920'de Anadolu Ajansı'nın kuruluşu gerçekleşti.
Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı'nda çok zor görevler üstlendi.
Savaşın ateşiyle kavrulan ve dünyadan soyutlanmış bir halkı olaylardan haberdar kılmak ve Kurtuluş Savaşı karşıtı iş birlikçi İstanbul gazeteleri ile mücadele etmek gerekiyordu. Ulusal mücadelenin haklılığı konusunda dünya kamuoyu aydınlatılmalıydı.

CUMHURBAŞKANLIĞI DENETİMİNE ALINDI..
Anadolu Ajansı, 1 Mart 1925'te 'Anadolu Ajansı Türk Anonim Şirketi' olarak yapılandırıldı. O tarihlerde, Batı ülkelerinde bile örneği görülmeyen böyle bir yapılanma ile Anadolu Ajansı, özerk statüye kavuştu. Bu değişiklik, Ajansın, hükümete ve siyasi baskılara karşı 'tarafsız kalması' için güçlendirilmesini amaçlıyordu.
Geçen hafta kurumun yapılanmasında çok önemli bir değişiklik yapıldı.
19 Nisan 2019 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Anadolu Ajansı'nın tüm faaliyet, bütçe, örgütlenme ve insan kaynakları yönetimini denetleme yetkisi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın oldu.

99 YIL SONRA GELİNEN NOKTA...
Anadolu Ajansı'nın, 31 Mart seçim sonuçlarının yayınlanması esnasında veri akışını 'belli bir noktadan sonra' saatlerce durdurması ciddi tartışmalara yol açtı.
Yüksek Seçim Kurulu'nun, 'Anadolu Ajansı seçim verilerini bizden almıyor' açıklaması ise ortalığı daha da karıştırdı.
Bu işin en ilginç tarafı; eğer veri akışı kesilmeseydi, CHP'liler de dahil herkes 'daha önceki seçimlerde olduğu gibi' seçim sonuçlarını kabullenip 'adam kazandı (!)' diyerek uykuya dalacaktı.
Anadolu Ajansı'nın veri akışını 'aniden' durdurması, hem tüm yurttaşların konuya odaklanmasına neden oldu hem de muhalefet partilerinin sandıklara sahip çıkma konusunda kenetlenmelerini sağladı.
Bu açıdan bakıldığında, Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı, Anadolu Ajansı'na 'veri akışını durdurma talimatını' verenlerin 'taktik hatası (!)' yüzünden kazandı diyebilir miyiz?

DAHA ÖNCELERİ NEREDEYDİNİZ..?
Anadolu Ajansı'nın seçim gecesi, yarış başa baş giderken veri akışını kesmesi Meclis gündemine de taşındı. Milletvekilimiz Utku Çakırözer, yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde;
'Anadolu Ajansı verileri kimden alıyor? Veri akışının sağlanamadığı saha neresi?' diye sordu.
Bildiğim kadar Utku Çakırözer sorularına yanıt alamadı. Ancak bu arada bizim aklımıza da bazı sorular takıldı;
Son Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçları da Anadolu Ajansı verilerine göre ilan edilmedi mi?
Bu güne kadar yapılan ve kaybettikleri seçimlerde Anadolu Ajansı'nın veri akışını nereden ve nasıl aldığını merak etmeyen CHP yönetimi 'bahar sarhoşluğuna' kapılmadan kendini sorgulamalıdır.
Eskiden, 'Bu haberi Anadolu Ajansı verdiyse kesin doğrudur' denilirdi. Bu gün yurttaşların çoğunluğunun yine aynı düşüncede olduğunu söyleyebilir misiniz...?
99 yıl sonra geldiğimiz nokta böyle olmamalıydı....