23 Haziran 2016 günü İngiltere'de 'BREXİT' sloganıyla yapılan 'Avrupa Birliği (AB) ile ilgili halkoylaması' dünya kamuoyunu derinden etkiledi.

Yapılan halkoylamasında İngiliz halkının yüzde 52'sinin 'AB'den Çıkalım' demesinden sonra, başta AB olmak üzere tüm ülkelerde yeni senaryolar hazırlanıyor…

Böylesi önemli bir dünya olayı doğal olarak Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor.

AKP/RTE iktidarı, BREXİT sonuçlarını 'Biz demedik mi bilgiçliğiyle ve timsah gözyaşlarıyla karşıladı…'

Ve hemen 'Biz de AB ilişkilerimizi halkoyuna sunalım' söylemleriyle 'TREXİT(!)' hesapları yapmaya başladılar...

AB ile ilişkili olarak dünyada ve Türkiye'de ortaya çıkan bu yeni durum, Eskişehir'i ve Eskişehirlileri de çok yakından ilgilendiriyor.

Çünkü Türkiye'de 'AB kriterlerini en iyi özümseyen ve uygulayan kenttir Eskişehir…'

Bir başka deyişle, 'Eskişehir, Türkiye'nin en Batılılaşmış kentidir…'

'BREXİT'İN ARKASINDAKİLER…

'Britain Exit' tamlamasının kısaltması olan 'BREXİT', ' Britain' (Britanya'nın ilk iki harfi) ve 'Exit' (çıkış) sözcüklerinden oluşuyor.

Ve tam anlamıyla 'İngiltere'nin AB'den ayrılmasını' ifade ediyor.

Bilindiği gibi İngilizler ta işin başından beri AB'ye karşı ikircikli davrandılar. Son yıllarda Avrupa'da ve dünyada ortaya çıkan bazı yeni gelişmeler İngilizlerin bu ikircikli durumunu iyice kızıştırdı ve gündeme halkoylaması geldi.

İngiltere'de yapılan halkoylamasında 'AB'ye Hayır' diyen 'yüzde 52' yi incelediğimizde bence karşımıza şu etkenler çıkıyor:

1. Klasik İngiliz Böbürlenmesi…

2. İngiltere'nin tüm 'ırkçı örgütleri' (İngilizler, İrlandalılar, İskoçlar vb adına 'ırkçılık' yapan tüm örgütler AB'ye karşılar…)

3. İngiltere'deki tüm 'dinciler…' (İngiltere'de Hıristiyanlık ya da Müslümanlık adına 'dincilik' yapan tüm örgütler…)

4. Tüm 'aşırı sağcı partiler…'

5. AB'yi 'Bir emperyalist örgüt' olarak gören 'radikal ve marjinal sol akımlar…'

6. Yabancı (göçmen) düşmanlığı…

7. Ekonomik bağımsızlık yanlıları…

8. İslamofobi…

9. Gelenekçi yaşlı kuşak…

10. İktidardaki Muhafazakar Parti'nin halkoylamasında 'tarafsız' kalması…

Bu bağlamda İngiltere'deki halkoylamasında 'yüzde 48' oranında 'AB'ye Evet' diyenler de şöyle özetlenebilir:

1. 'Barış, demokrasi ve insan hakları' yanlısı olan kişi ve örgütler…

2. Laikliği önemseyen kişiler ve örgütler…

3. Demokrasinin 'çoğulculuk' ilkesinin 'çoğunluk hegemonyasından' daha önemli olduğunu düşünenler…

4. Tüm liberal, demokrat ve sol partiler…

5. Gelişim ve yenilikten yana olan genç kuşak…

İngiltere Brexit örneğinde somut olarak ortaya çıkan bu veriler, aslında tüm Avrupa ülkelerinde ve özellikle Türkiye'de 'kimlerin gerçek anlamda AB'den yana olduğunu/olmadığını da somut olarak ortaya koymaktadır…'

AKP/RTE'Yİ AB MEŞRULAŞTIRDI…

AKP, 2002 yılında yapılan seçimlerde yüzde 35 oy alarak tek başına iktidara gelmiş olmasına rağmen, Türkiye ve dünya kamuoyunun çoğunluğunun gözünde 'meşru bir parti' değildi…

Çünkü AKP'nin 'dinsel, etnik ve gelenekçi yaklaşımları her şeyin önüne koyan; barışı ve demokrasiyi küçümseyen tutumu', insanların çoğuna güven vermiyordu…

AKP bu 'meşruiyet' sorununu aşabilmek için, iktidarının ilk yıllarında tüm takiyye yollarını çok iyi kullanarak iki kaynağın desteğini sağladı.

Bunlardan birisi AB oldu. AB, Türkiye'nin 2002 öncesinde temel sorunları olan 'askeri vesayet' ve 'yönetimde istikrar' gibi durumları koz olarak kullanan AKP/RTE'ye aşırı destek vererek, onları dünya çapında ünlendirdi…

AKP/RTE'yi yurt içinde meşrulaştıran destek ise 'ülkemizdeki liberal, sözde sol, sözde insan haklarını ve sözde Kürt haklarını savunan' çevrelerden geldi…

Ülkemizdeki emek ve demokrasi güçlerinin bölük pörçük güçsüzlüğü de bu durumun ekmeğine yağ sürdü…

Bu destekler sayesinde, özellikle 2010 yılından sonra iyice güçlenerek 'parmak çoğunluğu hegemonyasını eline geçiren AKP/RTE', bugün artık gerçek yüzünü(!) ve gücünü 'o destekçilere' de göstermeye başladı…

AKP/RTE'NİN AB İLE İŞİ BİTTİ…

Bilindiği gibi AB, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra 'Avrupa'da kalıcı bir barış oluşturma' çabalarıyla başlayan 60 yıllık sürecin bu günlere ulaşan ürünüdür.

Bugün AB'nin 28 üyesi vardır. 'Türkiye dahil 5 aday ülke' ve 10'yakın 'potansiyel aday ülke' ile görüşmeler sürmektedir.

Aradan geçen 60 yıl içinde AB'nin yasama, yürütme ve yargı organları yanı sıra; ekonomiden hukuka, yönetimden üretime, parasal birlikten yaşam standartlarına uzanan yüzlerce alanla ilgili binlerce başlık altında 'AB Kriterleri Mevzuatı' oluşturulmuştur.

Bugün AB deyince esas önemli olan 'AB Kriterleri'dir. Çünkü bu kriterler şu anda 'dünyamızın en demokratik, en insancıl ve en gelişmiş kriterleridir.'

Bu bağlamda AB, bir 'Barış, Demokrasi ve Çağdaş Uygarlık projesidir…'

Oysa Türkiye'de son 14 yıl içinde 'AKP/RTE Kriterleri' olarak özetlenebilecek çok farklı bir durum ortaya çıkmıştır.

Türkiye'nin bu yeni(!) kriterlerinde:

· 'Barış' yerine 'şiddet ve savaş',

· 'Demokrasi' yerine 'dine dayalı otokrasi',

· 'Çağdaş uygarlık' yerine 'geleneksel ve uhrevi yaşam tarzı' öne çıkmaktadır.

Ayrıca 'Türkiye'de son yıllarda oluşturulan hukuk, eğitim ve insan hakları kriterleri, AB kriterlerine kesinlikle aykırıdır…'

Bu koşullar altında AB'nin ve AKP/RTE iktidarının 'birbirlerine EVET demeleri mümkün değildir…'

Oysa son yapılan anketler bile 'Türkiye halkının yüzde 70'inin 'AB'ye Evet' dediğini gösteriyor…'

İşte bu nedenle ülkemizde 'AKP/RTE Tipi TREXİT(!)' hazırlıkları yapılıyor…

Ancak unutulmasın ki 'bu ülke, tüm ilerici ve demokrat güçleriyle bu gerici karanlığı yırtıp atacak potansiyele sahiptir…'

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…