VEKİLLERİMİZ
Milletin vekili olduğu iddiasındaki kişilerin oylarıyla yeni anayasa değişikliğinin TBMM'de görüşülmesine karar verildi ve maddeler görüşülmeye başlandı. Önemi, bu oy sayısının görüşmelerin sonuna kadar gideceğinin belli olması.
Görünürde 18 madde olan, aslında mevcut anayasanın 51 maddesinde ucundan göbeğinden değişiklik öngören bu tasarı,
Ne hikmetse,
Hız sınırlarını ihlal edercesine AKP-MHP ön görüşmelerinden ve komisyondan geçti, aynı vitesle maddelere geçilmesi kabul edildi.
Eminim ki, yaratılacak oldubitti içinde de aynı hızla sona erdirilecek, referandum sandıklarının tozlarının alınmasına başlanacaktır.
Anayasa bir toplumsal uzlaşma metnidir.
Bu nedenledir ki, tüm demokratik ülkelerde yeterince tartışılabilmesi için geniş bir zaman tanınır. Toplumdaki bireylerin, STK'ların, akademik çevrelerin, siyasi aktörlerin fikirlerini rahatça beyan etmelerine imkan sağlanır.
Deniz Baykal'ın tespitiyle, 'Reis kelamı tartışılır mı?' yaklaşımındaki parmak sahibi bireyler, metni okuma gereği bile duymadan anayasa değişikliğinin yolunu açmıştır.
TBMM'deki halkın vekillerinin boyaları dökülmüş ve gerçek renkleri ortaya çıkmıştır:
'Reis'in vekilleri'
***
REJİMİN ADI
Tarihin ilk toplumsal sözleşmesi olan 'Magna Carta', bireylerin karşısında aşırı yetkilere sahip olan kralın yetkilerini sınırlandırma, sorumluluklarını belirleme amacındadır.
İslam dünyasının ilk anayasası sayılan 'Medine Vesikası', aynı toplumdaki farklı inanç ve düşüncedeki insanların bir arada yaşamalarını sağlama amacıyla hazırlanmıştır.
Toplumsal sözleşmeler (anayasalar) 'birey ve insan hakları' merkeze alınarak hazırlanır. Tartışamadığımız (!) anayasa değişikliği bu özelliği taşıyor mu?
Sadece tek kişi merkeze alınarak hazırlanmış, monarşi kokan bir metin…
Bu değişikliklerle inşa edilecek rejime 'demokratik başkanlık rejimi' değil,
Olsa olsa 'reis rejimi' denir.
***
ELEŞTİRİ
'Güçler ayrılığı' yerine 'güçler birliği' kavramına işlerlik kazandırılmakta ve güçler tek kişinin elinde toplanmaktadır.
Yarısı kendisi, yarısı lideri olduğu partinin çoğunlukta olduğu meclis tarafından seçilen yargı, başkan tarafından kontrol edilebilecek, yargının bağımsızlığı ortadan kalkacaktır.
Yasama görevi meclisten alınmakta, başkana KHK'ler yoluyla yasa çıkarma yetkisi verilmektedir. Meclis bypass edilmektedir.
Başkan isterse tek başına 'meclisi fesih' kararı alabilmektedir.
Ordu, başkomutan sıfatıyla tamamen başkanın emrine girecektir.
Bakanları başkan seçmekte, bu uygulamayla bakanlık sıradan memuriyete dönüşmektedir. Başkan yürütmenin tek hakimi olmaktadır.
Mecliste ulaşılması güç bir sayısal çıta konularak, başkanın ve atadığı bakanların denetlenmesi, hesap vermesi olanaksız hale getirilmektedir.
Fiilen 'başkanlık' olan makamın adı, 'cumhurbaşkanlığı' olarak telaffuz edilerek insan aklıyla dalga geçen bir riyaya başvurulmaktadır.
***
ENDİŞE
Devlet yönetiminde 'ortak akıl' yerine 'tek akıl'la hareket edileceği anlaşılmaktadır.
Ülkenin, çağdaş demokratik ülkeler sınıfından uzaklaştırılması, otoriter ceberut doğu ülkelerine benzetilmesi ihtimali çok yüksektir.
Deniyor ki;
'Bu yetkiler Tayyip Bey'e göre hazırlanmadı, cumhurbaşkanına verilen yetkileri içermektedir. Bu nedenle başka biri seçimi kazanırsa, gücü kullanma hakkı da onun olur.'
Tamam, Tayyip Bey'in kazanacağının garanti olmadığını anlıyoruz. (!)
Bu nedenle, tek kişinin tüm güçleri elinde topladığı rejim değişikliğine 'hayır' diyoruz.(!)
Ya seçimi, içinde diktatörlük özentisi taşıyan birisi kazanırsa!
Maazallah, o zaman halimiz ne olur?!!!