Önce kendimizden başlayalım.
Dijital oyuncaklarımız elimizde. Kafamız öne eğik, parmaklarımız cihazlarda. Mesajlara bakıyoruz, daha 10 dakika önce beraber olduğumuz arkadaşımız yazmış 'merhaba, nasılsın, ne yapıyorsun' birlikteyken fırsat bulup soramadığımız sorular.
Mesajlara baktık ama daha 5 dakika bile geçmeden hepsini unuttuk. Sonra YouTube'da video izleme, ama birini bitirmeden başka bir videoya, onu da bitirmeden başkasına. Sıra Instagram'a tıklamaya geldi. Fotoğraflara baktık, biraz da yazılanlara. Çoğunu beğenmeden geçtik, paylaşanın beğeni sayısını arıttırmamak için. Daha Facebook var, Messenger var. Bütün bunlar var ama insanlar mutlu değil, huzurlu değil. Çünkü anı biriktiremiyor.
İnsan anı biriktirerek mutlu olur. Oysaki dijital dünya anı biriktirmemize izin vermiyor.
Eskiden ne güzel anı biriktiriyorduk. Çünkü ilişkilerimizde duygu vardı. Şöyle bir düşünün en çok neyi hatırlıyoruz? İçinde duygu olan yaşantılarımızı. Yani korkularımızı, heyecanlarımızı, sevinçlerimizi, mutluluklarımızı. İlkokulda 'öğretmenim İbrahim Gümüş Gülsüm'e aşık olmuş diye şikayet edilişimizi hiç unutmayız mesela.
Fotoğraf çekilirdi anı biriktirmek için. Sonra baskıya verilirdi çektiğimiz fotoğraflar. Fotografçıdan alınan fotoğraflar için albüm hazırlıkları başlardı.
Her bir albümde anılar.
Çocukluk anıları, okul anıları, düğün-nişan anıları, erkekler için askerlik anıları.
Albümde sadece fotoğraflara bakılmazdı, anlatılırdı fotoğraftaki anılar.
Şimdi anı biriktirmekten uzaklaştık fotoğraflar dijital, hatta duygusuz.
Bir süre sonra dijital ortamdaki fotoğraflar önemini yitiriyor. Birçoğunu hızlı hızlı siliveriyoruz. Hatta bazıları topyekûn siliniveriyor bilgisayarımız, telefonumuz çöktüğü için.
Çocuklarımız mutsuz, anne babalar mutsuz, öğretmenler, okul yöneticileri mutsuz. Ülkeyi yönetenler de mutsuz, yönetmeye talip olanlar da. Çünkü anı biriktiremiyorlar. Çünkü duygudan uzak yaşıyorlar. Oysaki mutluluk duygu, yürek ve zihin dengesi ile sağlanabiliyor. Mutluluk bu dengenin sonunda ortaya çıkan hak, adalet ve vicdanın bedenimizi sarmasıyla var olabiliyor.
Dün Cep telefonuma baktım 2401 bir fotoğraf var. Birçoğunu sildim çünkü içinde duygu yok, anı yok, çekilmek için çekilmiş. Oysa albümlerimizden bir tek fotoğraf atabiliyor muyuz? Renkleri solsa da kenarları kırışsa da bizimle birlikte varlığını sürdürüyor albümlerdeki fotoğraflar.
Anı biriktirmek sağlıklı olmamızı sağlar. Anı biriktirebiliyorsak hastalıklardan korunuruz. Ruh ve beden sağlığımız yerinde olur. Diğer insanlarla aynı besinleri alsak da anı biriktirebiliyorsak vücudumuzdaki tüm değerler normal seyrinde devam eder.
Nasıl anı biriktiriyoruz.
İçinde duygu olan yaşantılarla.
Sevgiyle yenilen yemekler, hiçbir işleme tabi olmadan aldığımız gıdalar (örneğin ağaçtan kendimizin kopardığı bir elma), içimize özgürce çektiğimiz oksijen anılarımızın içinde yer alır. Ama en önemli anılar iyi ki varsın diyen, iyi ki varsın dediğimiz insanlarla yaşadığımız anılardır. Bu anılar belki bir çay, belki bir kahve belki de güzel bir sohbet. Çabucak geçiveren zaman. Daha konuşacaklarımız vardı diyerek ayrılmak.
Ne kadar anı biriktiriyoruz o kadar mutluyuz, o kadar sağlıklıyız.
Her zaman yanınızda anı biriktireceğiniz dost, arkadaş ve sizi seven insanların olması dileğiyle.