Hazal Kar ve Cengiz Anıl Bölükbaş Evrensel gazetesinde Oyuncu Nihal Yalçın'ın rol aldığı Antabus oyununu anlatmışlar. İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'ne son beş ayda 15 yaşından küçük 115 hamile çocuk getirildiğinin ortaya çıkması üzerine ben de bu mutsuz son hikayesini onların kaleminden üzülerek sizinle paylaşmak istedim.
İnsanın yüreğini burkarak izlediği oyunun hikayesi; 'Kapı kapanıyor! Oyunumuz başlamak üzere lütfen cep telefonlarınızı kapatınız!' Işıklar kapanınca sahnede arkası seyirciye dönük bir televizyon bize birazdan izleyeceğimiz oyunun kimin hikayesi olduğunun sinyallerini veriyor. 'Leyla Taşçı iki çocuğunu öldürdükten sonra intihar etti.' Işıklar yeniden kapanıyor ve açıldığında Oyuncu Nihal Yalçın sahnede beklerken seyirci koltuklarının arasından bize sesleniyor ve Leyla'nın hikayesini canlandırmak üzere sahneye çıkıyor.
Leyla İstanbul'a sonradan gelen ve istedikleri İstanbul'da ev almak olan bir ailenin kızı. Leyla'nın amcası İstanbul'da yaşadığı için Leyla'nın tabiriyle 'Şehrin Kurdu' gibi davranıyor ve Leyla'nın ailesine kısa sürede nasıl ev alabileceklerinin haritasını çiziyor. Çizilen bu haritada Leyla'nın bir konfeksiyon atölyesinde çalışması gerektiği de var. Biz Leyla'nın hikayesini buradan itibaren izlemeye başlıyoruz. Leyla en düşük ücreti alıp angarya işleri yaparken bir de atölyede diğer çalışanlar tarafından işin yavaş gitmesinin suçlusuymuş gibi nasıl azarlandığını yüzümüze haykırıyor. 'Bir de Ömer'in yanında!' diyor. Ömer Leyla'nın ilk aşkı ama ilk kırılışı değil. Önce patronu tecavüz ediyor Leyla'ya, sonra Ömer 'Beni saat 9'da parkta bekle.' diyerek hiç gelmiyor.
Oyunun ilerleyen dakikalarında ailesi Leyla'nın hamile olduğunu ama düşük yaptığını öğreniyor. Leyla'yı öldürmüyorlar çünkü tecavüzcüsünden alınan kan parasıyla arzulanan ev alınıyor ve Leyla, karısının terk ettiği alkolik bir adama satılıyor.
Leyla evliliği süresince maruz kaldığı tecavüzün neden tecavüzden sayılmadığını sorgulatmadan geçmiyor. Bir bakıma 'resmi tecavüzcü' meselesini kıskıvrak yakalıyor. İlk iki çocuğunun düştüğüne mutlu olsa da üçüncü çocuk bir türlü düşmüyor. Leyla o dakikadan sonra hikayesini anlatmaya kızı Ayşe'yle devam ediyor. Daha sonra doğana kadar kocasına erkek dediği bizim oyun boyunca ismini bilmediğimiz ikinci kızı dünyaya geliyor. Bu ikinci bebek dünyaya gelene kadar Leyla kocası erkek olacağına inansın diye sürekli mavi bebek kıyafetleri örüyor. Bu sahne renklerin cinsiyetine inanan bizlerin zihnine bir tokat niteliğinde oluyor. Leyla kaderini kabullenen bir kadın değil ikinci çocuğu doğmadan önce kocasıyla bir kavgası sonucu Ayşe'yi kucaklayıp karakola gidiyor. Karakoldan istenilen iki şahit zaten oraya gitmeden önce Leyla'nın yüzüne kapıları kapatmıştı. O zaman 'Sığınmaevlerinden birinin adresini bulup oraya giderim.' diyor Leyla, ancak bunu da başaramıyor.
Oyunun adının neden Antabus olduğunu öğrendiğimiz sahnede de Leyla'nın direnmeleri devam ediyor. Antabus alkolden tiksindirmek için kullanılan bir ilaç. Ancak ilaç, ne kocasının her gece içmesine ne de kocasından gördüğü fiziksel ve psikolojik şiddete çare oluyor. Kocası Antabus'u rakıyla içiyor yine de ölmüyor. Ta ki Leyla'ya çocuklarının yanında 'Patronun altından geçtin... Ailen seni bana sattı...' diye bağırana kadar. Leyla bu şiddeti daha fazla görmektense kocasını öldürüyor. Mahkeme ağır tahrikten onu serbest bırakıyor. Leyla mutlu çünkü artık hayatında sadece iki çocuğu var. Ama sahne aydınlandığı an gördüğümüz televizyon bir türlü Leyla'nın yakasından düşmüyor. Haber bültenleri sürekli Leyla'nın kocasını nasıl öldürdüğünün haberini veriyor. Sonuç, ikinci sayfa haberlerinde karşılaştığımız mutsuz son!..