EĞİTİM DEMEK,BİLGİYİ İŞ HALİNE GETİRMEK DEMEK!BİLGİYİ İŞ HALİNE GETİRMEK DEMEK, KÖY ENSTİTÜLERİ DEMEK!
Köy Enstitülerinde yaşam, dönemin öğretmen ve öğrencilerinin anlatımı ile tam 'birliktelik, katılım, yetki' ve 'sorumluluk' eksenlerine oturtulmuştur..
Tarım yapan, marangozluk yapan, duvar ören, demircilik yapan, aynı zamanda dünya klasiklerini okuyan ve müzik yaparak, ruhunu güzelleştiren mutlu insanları yetiştiriyordu Köy Enstitüleri.. Anlıyor, düşünüyor, sorguluyor ve üretiyorlardı.
SABAH SPORU, HALK OYUNLARI VE DOLU DOLU DEVAM EDEN BİR GÜN…
Köy enstitülerinde eğitim gören öğrencinin anlatımıyla; öğrenciler, sabah erkenden kalkıp, kızlı erkekli sabah sporunu, halk oyunları oynayarak yapıyordu. Kendilerinden önce kalkıp fırınlarda ekmek pişiren arkadaşlarının hazırladığı kahvaltıya geçiyorlardı. Sabah 7:30'dan sonrada serbest okuma saati başlıyordu. Her enstitüde büyük kütüphane vardı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in çevirisini yaptırdığı, Dünya Klasikleride vardı. Her öğrenci 1 yıl içinde 25 klasik eseri okumak zorundaydı. Bu okuma saati içinde, isteyen öğrencilere mandolin, keman, bağlama dersleri veriliyordu. Hatta bağlama derslerini, enstitü enstitü gezen Aşık Veysel veriyordu. Geleceğe damgasını vuracak gençler yetişiyordu. Buradan eğitime geçiliyordu, daha sonra tarlalara geçip modern tarımı öğrenip, kendi ektiklerinide sofralarında afiyetle yiyorlardı.İş içinde eğitim yani yaşayarak öğrenilen eğitim kalıcı bir eğitimdi, kalan süredede erkeklere marangozluk,demircilik vb, kızlar ise yemek, biçki dikiş vb. seçmeli derslerden oluşuyordu.
HAYALİMDEKİ EĞİTİM SİSTEMİ DEMEK, KÖY ENSTİTÜLERİ DEMEK!
Köy Enstitü'lerinde eğitim almayı çok isterdim. Benim gibi düşünen, birçok insan var. Geçen haftalarda değerli öğretmen abilerimizden biriyle sohbet ediyorduk. İçini çekerek, 'Keşke' dedi 'Köy Enstitüsü mezunu olsaydım' ve sözlerine devam etti;'Geçmiş yıllarda Sivrihisar'ın bir köyünde öğretmenlik yaptım. Kurban Bayramı'nda, koç almak istedim. Rahmetli Ali öğretmenim ve köyün ileri gelenleri bana eşlik etti. Ali öğretmenim, kurban seçerken dikkat etmelisin, bir sakatlığı yada eksik dişi olmasın oğul dedi. Ağıla girdim, koçun en güzelini seçtim, ağzını açıp baktım, ağzında dişleri eksikti, sonra başka bir koça baktım görünürde bir sorun yoktu, ağzını açıp baktım, bu koçunda, dişleri eksikti. Üçüncü koça baktım, onunda ağzında dişleri eksikti. Bunlardan koç olmaz dedim ve ağıldan çıktım. Köylüler hep bir ağızdan kahkaha attılar. Ben şaşkınlık içinde neden gülüyorsunuz dedim. Köylüler ise, Hocam sende ne kadar cahilmişsin! Hiç koçun üst damağında diş olurmu diye, cahilliğimi yüzüme vurdular. Bir Köy Enstitüsü mezunu olsaydım bunu bilirdim' dedi!
EŞİTLİK, ADALET, ÖZGÜRLÜK DEMEK, KÖY ENSTİTÜLERİ DEMEK!
Cumartesi günleri eleştiri günleriydi. Çocuklar bu kadar çalıştıktan sonra, beslenme yetersizliği vardı. Savaş yıllarıydı ekmek gramla tartılarak veriliyordu. Öğrenciler bunları yerken, enstitüye gelen Cumhurbaşkanı İnönü'ye farklı yemek çıkınca okul karıştı, çünkü çocuklar eşitlik ve adalet üzerine eğitiliyordu. Eleştirilen bazen, öğretmenler, bazen temizlik, bazen yemek ve benzeri oluyordu.
Bu hafta cumartesi eleştirilerin hedefi Cumhurbaşkanı İnönü'ye, özel yemek çıkaran Müdür Rauf bey olmuştu. 'Öğrenciler neden İnönü'ye özel yemek çıktı diye sorguluyordu. Enstitü Müdürü Rauf bey kürsüye çıktı savunma yaptı. Savunmasında; şeker hastası o dedi, perhizli dedi. Sizlerden hasta olanlara ayrı yemek çıkarmıyormuyuz dedi. Revirde yatan arkadaşlarınıza hergün pirzola çıkmıyormu dedi.' Öğrenciler çıkıyor dedi! Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanı'na bile prensip bozulmadı.
KÖY ENSTİTÜLERİ KAPANMASI
Maalesef ülkemiz o günün bu kazanımı koruyamadı. Çünkü o dönemde toplumun eğitim düzeyi, demokrasiyi sindirme bilinci, Batı'nın baskısı sonucu bu proje ortadan kaldırıldı.
Köy Enstitüleri, AB'nin yüksek öğretimde başlattığı Leonardo Da Vinci siteminin yıllar önce uygulandığı bir şeklidir!Köy Enstitüleri projesinin günümüz koşullarına uygun, probleme dayalı öğrenme modellerini başta üniversitelerimiz olmak üzere, tüm eğitim sisteminde denemeye varmışınız?
Mustafa Kemal ATATÜRK, Hasan Ali YÜCEL,Tonguç baba ve Rauf beylerin çoğalması dileğiyle..Sevgi ve Saygılar…