Geçen hafta asgari ücret belirleme komisyonunun yapısını ele almış ve işçi kesiminin beklentilerini karşılayabilecek bir rakamın ortaya çıkmasının zor olduğunu ifade etmiştim. Tüketici Hakları Deneği asgari ücretlinin satın alma gücünün nasıl azaldığını, aslında hükümet tarafından yapılması planlanan ve kamuoyuna yansıyan rakamların ne kadar yetersiz olduğunu yaptığı Basın Açıklaması ile kamuoyuna duyurdu. Açıklamaya göre TÜİK'in hane halkı kullanılabilir gelire göre, %10'luk gruplar itibariyle yıllık hane halkı kullanılabilir gelir dağılımı istatistikleri ile Türk-İş'in açlık ve yoksulluk istatistiklerini karşılaştırıldığında, toplumun ezici çoğunluğunun aç ve yoksul olduğu görülmektedir. Buna göre,
· Nüfusun %20'sinden fazlasının, yani, 16 milyondan fazla kişinin açlık sınırının altında yaşadığı anlaşılmaktadır.
· Nüfusun %60'dan fazlasının, yani, 48 milyondan fazla kişinin ise yoksulluk sınırının altında yaşadığı anlaşılmaktadır.
Asgari ücretlilerin son bir yıllık maaş artışları %14.2 iken, TÜİK'e göre, son bir yıllık enflasyon artışı %21.62 olmuştur. Gene, TÜİK'e göre, gıda ve alkolsüz içeceklerin son bir yıllık enflasyon artışı ise %23.03 olmuştur. TÜİK istatistiklerinde yer alan 391 maddenin son bir yıllık enflasyon artışı ile asgari ücretlilerin son bir yıllık maaş artışlarını karşılaştırdığımızda 318 maddede asgari ücretlilerin satın alma güçlerinin düştüğü görülmektedir. Bununla birlikte, söz konusu 318 madde içinde yer alan 93 gıda maddesinde asgari ücretlilerin satın alma güçleri düşmüştür.
Kısaca, asgari ücretlilerin satın alma güçleri öyle bir düştü ki, adeta yere çakıldı!.. Zaten, eşi çalışmayan ve iki çocuğu olan asgari ücretliler açlık sınırının altında yaşamaktadırlar. Acı bir gerçek ise, açlık sınırının altında bir geliri olan aileler, gıdasından keserek diğer zorunlu giderlerini karşılamak zorunda kalmaktadırlar.
Evet Tüm bu gerçekleri dikkate aldığımızda, asgari ücretliler başta olmak üzere, tüm çalışanların insanca yaşayabileceği koşulların oluşturulması en doğal haklarıdır. Ayrıca, işsizliğin, açlığın ve yoksulluğun giderilmesi bu durumda olanların en haklı beklentileri ve haklarıdır. Bunun için, mevcut ekonomik ve sosyal politikalar ile üretim, dağıtım ve tüketim politikalarının doğru bir şekilde ivedilikle değiştirilmesi zorunluluğu ortadadır.