Nice aşklara şahittir, masallara, efsanelere…
İstanbul'u anlamanız ve tanımanız için onu iyi dinlemeniz gerekir.
Bu gün nazlı prenses Kız Kulesi'ni anlattı bana.
'İstanbul Kız Kulesi'ne aşıkmış; ama Kız Kulesi hep yalnızmış.'
Boğazın ortasında yalnız başına, zarafeti ve güzelliğiyle herkesi büyülüyormuş. Nice aşklar görse de kendisi hep yalnız kalmış. Bu yalnızlık onu denizin karanlıklarına itmiş.
Yalnızlığı ile sıkılırken, karşısına inşa edilen Galata Kulesi'ni görmüş ve aşık olmuş. 'Galata Kulesi bütün heybetiyle yükselivermiş Kız Kulesi'nin karşısına.
Galata Kulesi de ilk gördüğü gün aşık olmuş denizin ortasında ki nazlı kıza.
İki aşık yıllarca bakmışlar birbirlerine ama nasıl kavuşur nasıl dile getirirlermiş ki aşklarını, arada koca bir deniz varmış.
Kız kulesi günden güne daha bir solgunlaşıyormuş,
Galata Kulesi dayanamazmış sevdiğini bu halde görmeye ve bir gün ulaştırırım nasıl olsa diye hislerini, yazarmış sayfalarca şiirlere, mektuplara… Yazarmış yazmasına ama ne sesini duyurabilmiş ne de yazdıklarını sevdiğine.
Galata Kulesi kara kara düşünürken Hezarfen Ahmet Çelebi çıkıvermiş bir gün tepesine ve Galata Kulesi'nden Üsküdar'a uçacağını anlatmış bu kudretli kuleye.
Galata Kulesi rica etmiş Hezarfen Ahmet Çelebi'den, Kız Kulesi'ne yazdığı mektupları şiirleri ulaştırmasını.
Galata Kulesi'nin aşkının gücüne dayanamayan Hazerfan Ahmet bu istediği kabul etmiş. Almış mektupları koynuna ve bırakmış kendini koca kuleden boğaza doğru.
Ama çılgın esen rüzgar ile bir o yana bir bu yana savrulurken denize düşürmüş mektupları, Kız Kulesi merakla izlerken bu çılgın adamı savurduğu kağıtları Galata Kulesi'nin yolladığını hissetmiş ve martılarla şarkılar söyleyerek keyiflenmiş.
Olan biteni uzaklardan çaresiz izleyen Galata Kulesi ise üzüntüden ne yapacağını şaşırmış. Ama görmüş ki dalgalar yardım ediyor aşkına ve mektuplarını tek tek bırakıyor Kız Kulesi'nin kucağına…
Aşkının karşılıksız olmadığını gören Galata Kulesi de yıllara rağmen daha bir kudretli daha bir sağlam süzüyormuş sevdiğini.
Galata Kulesi uzaktan bakarak sevmiş, Kız Kulesi ise dokunmadan. Artık uzak olsa da, mesafeler kalkmış aradan, birbirlerini hissetmeye başlamışlar.
Asırlar boyunca yaptıkları bakışmalarla, geceleri konuşmalarla ve yunuslar aracılığıyla selam göndermelerle yetinirlermiş.
Sadece sevmek, sadece seyretmek, sadece hissetmek..
Bu boyuta gelmiş bir aşk, daha büyüktür, daha derindir, daha içtendir, daha sonsuzdur hiç kimse ayıramaz, dokunamaz, silemez bu destansı aşkı.