Ülkemizde Ekim sonlarından başlayarak Kasım ortalarına kadar olan süreç, 'Cumhuriyet' ve 'Atatürk' ile ilgili değerlendirmelerin en yoğun yapıldığı günlerdir.
Özellikle biz eğitimciler o günlerde adeta yeniden yaşarız Atatürk'ü ve Cumhuriyeti…
Son yıllarda Atatürk'ün daha da 'evrenselleşmesi' ve daha da 'güncelleşmesi', yaşanan değerlendirmelere/tartışmalara da farklı boyutlar getirmeye başladı.
Bence bu farklı boyutların en belirgin özelliği, Atatürk'ün sadece bir yönünü öne çıkarmak…
Bir başka deyişle 'Atatürk'ü parçalamak…'
O'nu sadece 'Gazi', sadece 'Mustafa Kemal' ya da sadece 'Atatürk' olarak görmeye/ göstermeye çalışanlar; O'nu ve eserlerini parçalamak isteyenlerdir…
Oysa 'Mustafa Kemal ATATÜRK'; Kurtuluş'tan Kuruluş'a, ilkelerinden devrimlerine uzanan bir bütündür…
O'nun bütünlüğünü görebilmek ve yaşayabilmek için; bilimin rehberliğinden, demokrasinin güvencesinden ve sanatın estetiğinden yararlanabilmek gerekir.
Atatürk'e dogmaların gözlüğüyle bakanlar o bütünlüğü ve o güzelliği göremezler…

ATATÜRK'ÜN EVRENSELLİĞİ VE GÜNCELLİĞİ
Kurtuluş ve Kuruluş süreçleriyle bir bütün olarak Türkiye'de gerçekleştirilen Atatürk Devrimi; 'antiemperyalist, laik ve demokratik Cumhuriyet' özellikleriyle yirminci yüzyıl ortalarına kadar Asya'dan Afrika'ya ve Güney Amerika'ya kadar birçok ülkedeki devrimleri doğrudan etkilemiştir.
Atatürk Devrimi'nin 'bir İslam ülkesinde dinsel reform gerçekleştirmesi…' ise insanlık tarihi açısından çok önemli bir olgudur.
Bu etkileşmenin sosyal bir sonucu olarak UNESCO, Atatürk'ün 100. Doğum yılı olan 1981yılını 'Atatürk Yılı' ilan etmiştir. UNESCO bu kararın gerekçesini dünyaya şöyle duyurmuştur:
  • 'Sömürgecilik ve emperyalizme karşı çıkan savaşların ilk lideri,
  • Tüm yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen bir uyum ve işbirliği çağının doğacağına inanan,
  • Eylemi her zaman barış, uluslararası anlayış ve insan haklarına saygı yönünde gerçekleşen,
  • Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Olağanüstü bir devrimci…'
Koskoca dünya Atatürk'ü böyle tanımlarken, ülkemizdeki bazı aymazların O'nu
'anlayamamalarını' da çağdaş insanlık anlayamıyor…
Atatürk'ün bazı düşünceleri ve uygulamaları, evrensel boyutta bugün de güncelliğini sürdürüyor. Örneğin:
'Yurtta Barış, Dünyada Barış' belgisi, bugün hem ülkemizin hem de dünyanın yakıcı bir sorunudur.
Son yıllarda azgınlaşan dinsel terör, 'Laikliğin ne denli önemli olduğunu…' tüm dünyaya acı bir biçimde öğretiyor.
Atatürk'ün 1920'lerde 'ulusal birliğin oluşması ve gelişmesi için ortaya koyduğu azim ve kararlılık…', bugün uluslararası kuruluşların 'çağdaş toplumsal yaşamın örülebilmesi için 'belli sınırlar içinde eşit yurttaşlık' sağlanması…'çabalarına örnek oluşturuyor.
Dahası, O'nun yıllar önce titizlikle uygulamaya çalıştığı diğer ilke ve devrimler de günümüze ışık tutuyor.

ATATÜRK'E ÜŞÜŞEN 'İZM'LER VE PARAZİTİZM'LER…
Atatürk Devrimini, dünya siyaset öğretisinde tanımlanan 'sosyalizm/ komünizm' ve 'liberalizm/ kapitalizm' gibi ana akımlardan ayrı bir kategoride değerlendirmek gerekiyor.
Bu arada Türkiye'de gerçekleşen bu özgün devrimin, söz konusu her iki ana akımla da 'çakıştığı ve çatıştığı alanlar olduğunu' görmek gerekiyor.
Ne yazık ki ülkemizde bu iki ana akımdan etkilenerek 'Atatürk'ü küçümseme hastalığı' epeyce yaygındır…
Ama Atatürkçü Düşüncenin 'emperyalizm, faşizm' gibi kavramlara tamamen karşı olduğu ise çok önemli bir gerçekliktir.
Onun için 'emperyalist güçler ya da dinsel ve etnik faşist odaklar' tarafından beslenen düşünce ve eylem gruplarının hepsi Atatürk'e düşmandırlar.
Ayrıca, Atatürk gibi evrensel ve güncel bir değer üzerine üşüşerek sinsice zarar vermeye çalışan 'parazitizm'ler ise şöyle özetlenebilir:
  1. 'Takiyeciler': 'Kendilerini olduğundan farklı göstererek' Atatürk'e sığınmaya çalışanlar…
  2. 'Oportünistler': 'Duruma göre davranan fırsatçılar…'
  3. 'Şabloncular': 'Bir düşünceyi enine boyuna irdelemeden olduğu gibi benimseyenler, savunanlar…'
  4. 'Popülistler' (Halk Yardakçıları): ' Halkın hoşuna gidecek davranışlarda bulunarak kendilerine avantaj sağlayanlar…'
Eğer ülkemizin siyaset arenasını şöyle bir gözünüzün önünden geçirirseniz, vermeye çalıştığım örnekleri çokça görebilirsiniz…

AKP/RTE'NİN DERDİ 'YENİDEN MEŞRULAŞABİLMEK…'
15 yıldır tüm siyasal söylemlerini Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı üzerine kurmuş olan bir siyasal partinin, bugün Atatürk'ün sevgisine/gölgesine sığınmaya çalışması çok önemlidir…
Bu durum, ulusal ve uluslararası alanda meşru zemini zayıflamaya başlayan AKP/RTE çizgisinin bir yerlere tutunma gayretlerinin açık göstergesidir.
Bir başka deyişle 'bu sevgi yüreklerden değil, anketlerden kaynaklanmaktadır…'
Ancak bu trajikomik durum, Türkiye ve Atatürk gerçeklerine tamamen aykırıdır…
Onları bu çıkmazdan artık rahmetli İsmet İnönü bile kurtaramaz…
Unutmayalım ki Atatürkçü Düşünce bir kalıp değildir, bilimi rehber edinerek sürekli kendini yenileyen bir düşünce sistemidir.
Gün, Atatürk'ün anılarını ve eserlerini daha azimli ve daha kararlı olarak koruma ve geliştirme günündür…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…