8. Avrupa Birliği İnsan Hakları Film Günleri…
10-12 Aralık; pazartesi, salı, çarşamba günüydü.
Günde iki film…
Akşam yedide ve gece dokuzda…
Üç gün süren bir film şenliği…
Muhteşemdi.

***

İlk gün, yönetmenliğini György Dobray'ın yaptığı Deneme Maçı'nı izledik.
Kısa metrajlı film.
On üç yaşındaki Sebastian'ın, yaşadığı kötü koşullardan sıyrılıp çıkma çabasını, mücadelesini anlatıyor film.
Sebastian'ın futbolda yeteneği var.

Çocuk, çocuk aklıyla, kendini değil de ailesini o kötü koşullardan kurtarma kaygısı içinde.
Sebastian yedi kişilik bir Roman ailenin çocuğu.
Ailenin tek umudu, Sebastian'ın Hollanda'da oynayacağı deneme maçında dikkat çekip profesyonel futbolculuğa adım atması.
Ailesi tarafından gözyaşları içinde uğurlandığı Hollanda'dan annesini arıyor Sebastian.
'Bugün bir şey pişirebildin mi anne,' diye soruyor.
Eve gittiğinde annesinin o bozukluk paralarla yemek yapması için kulübün verdiği harçlığı biriktiriyor,
On üç yaşındaki bir çocuğun omuzlarındaki yük bu kadar işte.
Dünya adaletsiz mi?
Adaletsiz!
Cehennem gibi adaletsiz!

***

21 seansında Yeşim Ustaoğlu'nun , 'Tereddüt' filmini izledik.
Çocuk gelinlere ve şiddete dikkat çekiyor Yeşim Ustaoğlu.
Cinsel ve fiziksel şiddete!
On üç yaşında evlendirilen, iki yıllık evli çocuk gelin Elmas, kırklı yaşlarındaki kocasının cinsel şiddetine maruz kalıyor.
Onu içinde bulunduğu bu felaketten kurtarmaya çalışan Psikiyatrist Şehnaz ise fiziksel şiddet görüyor birlikte yaşadığı adamdan.
Daha kim bilir neler neler yaşanıyor bu hayatta.
Bizim bilmediğimiz…
Aklımıza dahi getirmediğimiz neler neler…
Yanı başımızdaki güler yüzlü kadın kim bilir ne kahırlar saklıyor o tatlı gülüşünün arkasında.

***

İkinci gün saat yedide izlediğimiz, Zeynep Keçeciler'in filmi 'Afgan Kömürü' tam bir insanlık dramı. Bir felaket!
Afganistan'ın kuzeyindeki kömür madenlerinde çalışan çocuk işçilerin belgesel filmi…
Kömür ocaklarında on yaşından yirmi beş yaşına kadar çalışan var.
Çalışanların çoğunluğunu çocuklar…
Ve eşekler oluşturuyor.
Şansları varsa kırklı yaşlarına kadar yaşayabiliyorlar, biraz para biriktirip yirmi beş yaşlarında madenden kurtulabilirlerse.
Bunu başaramayanlar çok daha erken ölüyor.
Afgan kömürü!
Çocukların yüzü, gözü; üstü başı kömür karası.
Ve topraktan yapılma bir tür mağarada, toprağın üzerinde büyük kalabalıklar halinde yatıp kalkıyorlar, madende ağır koşullarda çalıştıktan sonra…
Ve sözlerine,
'Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla,' diye başlıyorlar!

***

Diğer filmler…
Yeşim Ustaoğlu'nun, Sıradan Zamanlar'ı…
Jale İncekol'un, Müzikli Bir Hikaye'si…
Ercan Kesal'ın Fındıktan Sonra'sı…
Bütün filmler çok güzeldi.
İçimizde filmden sonra biraz hüzün…
Biraz keder…
Biraz utanç olsa da…
Sanki dünyanın zenginliklerini biz çalıp çırpıyormuşuz gibi, sanki biz haksızlık yapıyormuşuz gibi, sanki biz adaletsizmişiz gibi, sanki biz hak yiyormuşuz gibi, sanki biz adam kayırıyormuşuz gibi, sanki biz şiddet uyguluyormuşuz gibi…
İçimizde anlaşılmaz bir utanç!