Müttefikimiz olmayan müttefikimiz Amerika.
Ama nasıl bir müttefik?
Sınırımızda terör örgütünden ordu kuruyor.
'Kuzey ordusu!'
Vazgeçti, geri adım attı falan filan...

***

Bak şimdi yeğen, günlerden bir gün ayı, kurtla eşeği inine çağırmış.
Ayı çağırır da gidilmez mi hiç?
Adı üstünde ayı! Ne zaman ne yapacağı belli olmaz!

***

Kurtla eşek ayının huzuruna çıkmış.
'Siz benim en güçlü stratejik ortağımsınız,' demiş ayı. 'Müttefikiz yani. Müttefik olarak da bundan böyle birlikte avlanacağız.'
Stratejisini de açıklamış:
'Senden hızlı koşanı yok şu ormanda eşek. Sen koşup avın önüne geçersin. Onu bize doğru sürersin. Sen de çok cesursun kurt. İyi avcısın ayrıca. Eşeğin önümüze kadar getirdiği avı bir hamlede yakalayıverirsin. Bana gelince... Ben de ormanın en güçlü, en korkunç hayvanıyım. Benim gücümden korkmayan yoktur şu ormanda,' demiş.
'Avı paylaşırız,' diye de eklemiş. Güven vermek için de,
'Ben hiç karışmam, siz paylaştırırsınız,' demiş.
Kurtla eşeğin pek hoşuna gitmiş ayının bu teklifi. Bir sevinç bir sevinç bu ikisinde…
'Neyin sevinci?'
Ayı gibi güçlü kuvvetli, ormana korku salan bir müttefike sahip olmanın sevinci…
'Dostum ayıyla yaptığım görüşmeye göre,' diye orman ahalisine caka satmaya başlamış bile kurt.
Eşek de anırıp geziyormuş orada burada, önüne gelene çifte sallıyormuş müttefikim ayı diye.

***

Tüm hazırlıklar tamamlanmış. Ortada ayı. Ayının sağ yanında eşek. Sol yanında kurt…
Yola çıkmışlar.
Çok gitmeden ileride bir öküz görmüşler. Öküz işte. Durmuş öküz öküz bakıyormuş bu üçüne.
Ayı eşeğe vermiş emri:
'Koş eşek! Önüne geç şunun, kaçmasın. Öküz möküz ama aklı başına gelirse o dahi kaçıp uzaklaşır benim ayılığımdan,' demiş.
Müttefiki ayı buyurur da eşek durur mu?
Hem de öyle bir aşkla, neşeyle koşuyormuş ki eşek, koştuğu yerde sevinçten g.t baş atıyormuş.

***

Eşek, öküzü çevirip ayıyla kurda doğru sürmüş.
Yeterince yaklaşınca öküz, ayı stratejik ortağı kurda,
'Yakala şu öküzü, kurt,' demiş.
Kurt atılmış öküzün üzerine. Boğazından yakalamış onu.
Kurdun dişleri arasında soluksuz kalan öküz pes etmiş, yere devrilmiş o ağır cüssesiyle.
Ayı gelmiş avın başına. Arka ayaklarının üzerine kalkıp öyle bir bağırtı koparmış ki... Yer gök inlemiş. Kurt korkudan bir kenara sinmiş. Başlamış ayı tek başına yemeye avı.
İçi rahatmış eşeğin.
'Ben et yemem zaten, benimki puştluk olsun diye işte' diyormuş, kıs kıs gülerken kurdun haline. O da başlamış kuyruk sallaya sallaya etrafta otlamaya.

***

Ayı yemiş bitirmiş koca öküzü. Yine de doymamış gözü.
'Kötü kötü bakma oradan öyle,' demiş kurda. 'Biz müttefikiz!'
Göz kırpmış sonra kurda. Demiş,
'Beyniyle yüreği senin eşeğin!'
Ayı gibi güçlü bir müttefikten duyar da bunu durur mu kurt. Atılmış üstüne eşeğin.
Ne olup bittiğini anlayamadan can vermiş eşek. Bu kez vakit kaybetmeden daldırmış elini kurt içine eşeğin. Başlamış aramaya yüreğini. Aklının bir ucunda da iştahını kabartan beyni...
O sırada ayı okkalı bir pençe indirmiş ensesine kurdun.
'Ne arasın eşekte beyinle yürek ahmak!' diye bağırmış.
Kurt arkasına baka baka, ağlaya sızlaya uzaklaşırken oradan,
'Bu kadar olur ayının müttefikliği! Adı üstünde ayı işte,' diyormuş.

***

Ben bu fablı, esrarını, M.Ö. 6.yy'da, günümüzden iki bin beş yüz seksen iki yıl önce yaşamış olan ölümsüz Ezop ustadan alıp 2018 yılının ocak ayında yağmurlu, karlı, soğuk bir kış gününde yazdım onun gibi ölümsüz olacağım hayaliyle.
Şimdi bu hikayede yeğen; öküz kim, eşek kim, kurt kim, ayı kim?
Onu da sen söyleyiver hem bugünün insanlarına, hem de bizden sonra dünyaya gelecek olanlara.