Geçen yazımda köşe yazanları, malzeme bolluğunda ne yemek yapacağına karar veremeyen ev hanımlarına benzetmiş, benzeşme için sloganvari bir cümle sarf etmiştim:
'Adını sen koy, gerisi kolay!'
Ardından da yaşanan gelişmelerin bir kısmını 'ortaya karışık' servis etmiştim.
Siyaset mecrasında gözlenen karmaşanın açık mı/gizli mi yaşandığını bile anlayamamanın şaşkınlığıyla mırıldanmaktayız şimdi:
'Ne oluyor yahu?'
***
Tam başbakan farklı bir takvim verirken; AKP Genel Başkan Yardımcısı, Ramazan ayı sonrasını işaret ederken;
Recep Tayyip Erdoğan cenahından, 2 Mayıs'ta (aslında hiç ayrılmadığı) partisine tekrar üye olacağı, 21 Mayıs'ta (fiilen kimseye devretmediği genel başkanlığı resmiyete dökmek için) kongre yapılacağı duyuruldu kamuoyuna. Üyelik tamam, hükümet başkanlığı zaten fiili bir durumdu, sıra genel başkanlıkta…
Başbakan, bakanlar kurulu ve parti meclisinin bilgisi dışında ve aceleyle alınan bu kararın, partide büyüyen çatlağın önlenebilmesi açısından bir anlamı olsa gerek!
Cumhurbaşkanı kendi parti tabanındaki yarılma alametlerini görmüyor mu?
***
Ya, manidar bir zamanlamayla ortaya çıkan eski fotoğraflara ne demeli?
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yandaş gazeteci Fehmi Koru, Cumhurbaşkanı başdanışmanı Şükrü Karatepe ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar…
Dört lise arkadaşı, gençliklerinde İngiltere'de birlikteymişler meğer!
Bir arada olmalarına sözüm yok da, bu birlikteliğin kamuoyundan gizlenmesi ve kendilerinin de son günlerdeki tartışılan figür olmaları tesadüften ibaret değildir herhalde!
Fotoğrafların servis zamanlamasını ve anlatılmak isteneni anlayan var mı?
***
Yüzde 49'u kendi malı sanan, hayır 'puzzle'ının tamamını kendi hesabına yazmak isteyen hayal tacirleriyle; zamanı yakalayan ve bu algının yanlışlığını kavrayan, 'yüzde 25 olsun, bizim olsun' diyerek parti ideolojisinde diretenlerin tartışması da sürüp gidiyor.
Gerçi, ateşi hiç sönmez ama…
CHP'de kazanlar fokurdamaya başladı.
***
Yılların hizipseveri Baykal'ın bir televizyon konuşmasında, -Ekmeleddin deneyiminin iç sızısı dururken- Abdullah Gül'ün adaylığını telaffuz etmesinin anlamı ne?
Muharrem İnce'nin 'partide değişim rüzgarının estiğini herkes görüyor' söylemi ve adaylıkla ilgili açıklama yaparak bu toz dumanın içine tuz biber ekmesi,
Fikri Sağlar'ın karşı cenahtan bir gazeteye 'parti meclisinde karar alamadıkları, kendisinin göreve hazır olduğu' yolunda eleştirel demeç vermesi,
Genel başkan yardımcısı ve sözcüsünün görevinden ayrılması,
CHP'nin içine saraydan el atıldığı iddiaları; Kılıçdaroğlu'nun zehir zemberek 'kavga edeni kapının önüne koyarım' tehdidi,
Disiplin Kurulu'na sevk kararı,
İrdelenmesi gereken çıkışlar değil mi bunlar? Aceleci şark kurnazlığıyla, Kılıçdaroğlu'na yönelik sorgulayıcı yaklaşımların bir amacı mı var?
Hepsi CHP'de yaşanacak harareti yüksek günlerin işaret fişeği..!
***
MHP'de, bazı il ve ilçeler için kongre kararı alınması,
Fırtına öncesi kapı ve pencerelerin sağlamlaştırılması gayretlerinin göstergesi, büyük tufan beklendiğinin habercisi gibi.
En mutlu parti, AKP'nin çatlaklarını sıkı sıkıya izlemeye almış olan Saadet Partisi.
Diğer küçük partilerle birlikte, büyüklerin iç tepişmelerini tırnaklarını sürterek izliyor, bir çatırdama halinde kendilerine düşecek payı bekliyor gibiler.
***
Türk siyasetinin kirli partikülleri, zaten toz duman olan ortamı daha da yoğunlaştıracağa benziyor.
Tuhaf!
Nedense dilime bir Manisa türküsü takılıyor:
'Ateş attım samana,
Bak dumana dumana.'