Ülkemizde son günlerde 'siyasal partilerde yaşanan kongre sürçleri' nedeniyle 'belediye- siyaset ilişkileri sorunları' yeniden depreşti…
Depreşen sorun, yapısı gereği 'il ve ilçeler düzeyinde' daha yoğun olarak yaşanıyor.
Elbette ki sorunun temel kaynağı, ülke siyasetinin tepesinde oluşturulan 'Tek Adam Sistemi'nin belediyeler üzerinde tahakküm kurmasıdır…'
Sorunun ciddi bir boyutu da ülkemizde son yıllarda 'kamu yönetimi- siyaset ilişkilerinin tam bir keşmekeşe dönüşmesidir...'
Konuyla ilgili bilgi ve bilinçlerimizi birlikte tazelemeye çalışalım.
KAMU YÖNETİMİ TARİHÇESİNDEN KESİTLER
Devletin 'yürütme organı' olan kamu yönetiminin amacı, 'İnsanların toplumsal yaşamın olanaklarını ve sıkıntılarını eşitlik ve özgürlük dengesi içinde paylaşmalarını sağlamak…' olarak özetlenebilir.
Bu bağlamda kamu yönetiminin tarihçesi, neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir.
Buna rağmen çağımızda uluslararası sözleşmelerin başta gelen konularından birisini 'kamu yönetimi ile ilgili ilkeler/ yöntemler' oluşturmaktadır.
Türkiye'de birçok alanda olduğu gibi, kamu yönetimi alanında da çağdaş hukuksal düzenlemeler Cumhuriyet'ten sonra başlamıştır. Ve Cumhuriyetin ilk yıllarında hukuk alanında yapılan devrimsel atılımların temelini 'kamu yönetimi/ hukuku' oluşturur.
Ülkemizde kamu yönetimi biliminin gelişmesinde, 1951 yılında kurulan 'Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) ve çeşitli üniversitelerde oluşturulan kamu yönetimi bölümlerinin' önemli katkıları olmuştur.
KAMU YÖNETİMİ SİYASET İLİŞKİLERİ
Kamu yönetimi- siyaset ilişkisi demokrasinin temel sorunlarındandır.
Bu sorun bir başka yaklaşımla, 'demokrasi- bürokrasi ilişkileri' ya da bürokratların seçilmişlerle kontrolü sorunudur.
Bu nedenlerle kamu yönetiminin bilimsel bir disiplin olarak gelişmesi sancılı bir şekilde olmaktadır.
Tartışmaların bir boyutuyla 'Siyaset-kamu yönetimi ayrımı kabullenilmemekte; kamu yönetimin teknik boyuta indirgenmesi anlayışı eleştirilmektedir…'
Ama diğer boyutuyla 'Kamu işlerinin planlanması, uygulaması, denetimi gibi aşamaların uzmanlık gerektiren konular olması nedeniyle; kamu yönetimi yetkilerinin tamamen siyasal bir makama verilmesi mantıksız görülmektedir…'
Bu gelişmeler sonucu, kamu yönetimi genel olarak siyaset biliminden kopmakta, yönetim bilimi uzmanlığının çekim alanına girmektedir…
KAMU YÖNETİMİNDE 'YERELLEŞME' OLGUSU
'Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir' diyen evrensel söz doğrultusunda, uluslararası belgelerde yerel yönetimlere atfedilen ortak nitelikler şöyle özetlenebilir:
  • 'Katılımcılık ve çoğulculuk' demokrasinin ayrıcalıklı temel ilkeleri olarak kabul ediliyor.
  • 'Yerinden yönetim' uygulamalarının daha işlevsel ve verimli olduğunu ortaya konularak, 'Yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinin artırılması' öneriliyor.
  • Diğer yandan, 'Yereldeki toplumsal yatırımların ve hizmetlerin merkezi hükümetlerce değil, yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilmesinin maliyet ve verimlilik açısından daha avantajlı olduğu…' bir yönetim bilimi gerçekliği olarak çoğunlukla kabul ediliyor…
Bu bağlamda, gelişmiş ülkelerdeki toplumsal yaşam içinde yerel yönetimlerin ağırlıkları giderek artıyor.
Ülkemizde de İl Özel İdarelerinin ve Köy Muhtarlıklarının Tek Adam Sistemi tarafından 'işlevsizleştirilmesi' sonucunda, 'Yerel yönetimler' deyince akla 'Belediyeler' geliyor.
Ve ülkemizdeki son siyasal gelişmelerin açıkça gösterdiği gibi 'belediyelerimizin hem siyasal alanda hem de kamu yönetimi alanında önemleri artıyor…'
Bu durum akademik kuruluşları, siyasal partileri, kamu yöneticilerini, STK'ları ve duyarlı yurttaşları çok yakından ilgilendiriyor.
Ve tüm bu gerçeklikler, 'Belediye Başkanlarının ve belediye meclis üyelerinin belediyecilik konularında gerekli bilgi, bilinç ve deneyim sahibi olmaları gerekliliğini adeta dayatıyor…'
CHP'DE 'BELEDİYE- PARTİ ÖRGÜTÜ İLİŞKİLERİ'
Öncelikle bir gerçeğin altını çizmemiz gerekiyor: Belediye- Siyaset ilişkileri konusunda yönetim ve siyaset bilimleri alanlarındaki veriler çoğunlukla 'Belediye başkan ve yöneticilerinin siyasal tarafsızlıklarını titizlikle korumaları gerektiğini…' ortaya koyuyor.
Çünkü belediye hizmetleri, kişilerin tek başına karar alamayacakları kadar çeşitli bilgi ve birikim gerektirmektedir. Dolayısıyla, belediye yöneticilerinin sorumluluklarını yerine getirirken, çok çeşitli kurum ve kişilerle organik iletişim içinde olmaları kaçınılmazdır.
Ancak ne yazık ki Türkiye'de 'Tek adam sisteminin belediye ilişkileri' artık iyice ayyuka çıktı.
'Tek adam'; istediği kişileri belediye başkanı adayı yapıyor, istemediği belediye başkanını görevden alıyor, istediği belediyeye ödenek veriyor ya da vermiyor…
Ne acıdır ki böyle bir 'kötü' anlayış hala bu ülkede ciddi oy desteği bulabiliyor…
'Kötü, örnek olmaz…' derler ama ne yazık ki bizim ülkemizde oluyor.
Son yıllarda merkez siyasetimizden oluşan 'Partili cumhurbaşkanı, partizan devlet uygulamaları, kamu yöneticilerinin partizanlaşması…' gibi kötü örnekler; ne yazık ki CHP'yi ve diğer muhalif partileri de etkiler oldu…
CHP'nin yönetiminde olan bazı belediyelerde 'Belediye- Parti ilişkilerinde' sorunlar yaşandığı sıkça kamuoyuna yansıyor.
*****
Bu konuda özellikle Eskişehir'de belediyeler ve CHP örgütleri arasındaki ilişkilerde tartışmalar yaratmak; aymazlıktır.
Çünkü Eskişehir, sosyal demokrat belediyecilik konusunda Türkiye'ye (hatta dünyaya ) örnek gösterilen bir kenttir.
'Eskişehir, Belediyeler- parti ilişkileri konusunda da örnek olmak durumundadır…'
Bu konuda ilk akla gelen ise tıpkı işin teorisinde, Eskişehir'in geleneklerinde olduğu gibi ve CHP Genel Merkezi'nin sıklıkla uyardığı gibi: 'Belediye başkanlarının parti içi işlere karışmamalarıdır…'
Çünkü tıpkı 'Partizan cumhurbaşkanının duyarlı yurttaşları rahatsız etmesi' gibi, 'Partizan belediye başkanı kavramı da rahatsızlık vericidir…'
Eskişehir'de bu konuda özellikle Sayın Kazım KURT'un, 'CHP'nin parti içi işleyişinde etkili olma konusunda azimli ve kararlı davranması…', kısır tartışmalara neden olmaktadır.
Yaşamın her alanında olduğu gibi, belediye- siyaset ilişkilerinde de 'Kantarın topunu kaçırmamak…' çok önemlidir.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…