Başlıkta yer alan bir Katar krizimiz eksikti cümlesi bugünler de yaşadığımız dış siyasete tam uydu zannedersem. Hangi kanalı açsak Katar krizi konuşuluyor hangi gazeteyi ele alsak köşe yazılarının birçoğu bu konudan bahsediyor. Haksız da değiller çünkü gerçekten ciddi anlamda bir kriz var ve biz ülke olarak yine garip bir strateji peşindeyiz. En azından şu an itibariyle öyle gözüküyor. Olayı değerlendirip stratejimizin garip olup olmadığına bir kez daha bakmakta fayda var.
Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve BAE'den oluşan blok, Katar'ı Müslüman Kardeşler ve terörü desteklemekle suçluyor. Buzdağının gözüken yüzü bu ancak görünmeyen yüzünde Ortadoğu'da özellikle İran'a karşı bir güç gösterisi yapılmaya çalışıldığı hem de bunun Amerika Birleşik Devletleri'nin eliyle ortaya konduğu aşikar. Katar'a karşı bir araya gelen bu devletlerin 'İran ile diplomatik ilişkinin kesilmesi, Hamas ve İhvan liderlerinin sınırdışı edilmesi, El Cezire ve muhalif yayınların tamamen kapatılması, özür dilenmesi, Körfez siyasetinin dışına çıkılmaması, Suriye, Yemen ve Libya'da rejimlere karşı savaşan bazı örgütlere desteğin kesilmesi.' Durumunda kavganın biteceğini bildirdikleri de konunun uzmanlarınca bildiriliyor. Katar'ın bu talepleri yerine getirip getirmeyeceği belli değil ama Ortadoğu'da karışık olan durumun daha da karışacağı ortada. Yaşananlardan bir sonuç çıkaracaksak Sünni İslam Birliğini hortlatıp Katar'ı hizaya getirmeye çalışan ülkelerin içinde bizimde yer aldığımız, kimi bölge ülkelerine dikkate alınması gereken mesajlar verdiğidir. Peki Türkiye olarak bize ne oluyor? Bu krizin ortasına Katar'dan yana taraf olarak kısa bir süre içinde neden atlanıyor? Yapılmak istenilen durmak istenilen nokta neresidir? Daha 1 ay önce ziyaret edilip her şey yolunda izlenimi verdiğiniz ABD ile karşı karşıya neden bu kadar kolay geliniyor? Yoksa bir kayıkçı kavgası mı var ortada? Katar'a asker göndermek bu dönemde nerden çıktı? İşte bu noktada artık şunu görmek gerekiyor; Osmanlı mirası üzerinden ne kadar islam aleminin liderliğini yapmaya kalksanız da bir netice alamazsınız aldırmazlar. Cumhuriyet gazetesinden Ergin Yıldızoğlu bu durumu köşesinde çok güzel özetlemiş;
'Siyasal İslamın liderliğinin fantezisine göre, Osmanlı mirası, AKP Türkiye'sine, Sünni Müslüman dünyaya liderlik etme, 900 milyon mazlumu temsil etme, böylece dünyada söz sahibi olma olanağı veren bir stratejik derinlik anlamına geliyor.
Gerçekteyse, Sünni Arap dünyası, Osmanlı deyince, talan, baskı, şiddet, aşağılanma, İngiliz emperyalizmiyle iş birliği yaparak isyan ettiği bir yönetim anımsıyor. Dahası, Sünni Arap dünyasında, gerçekten stratejik derinliğe sahip bir başka ülkenin, Suudi Arabistan'ın kendi hegemonya projesi var.
Suudi Arabistan'ın stratejik derinliği, petrol ve gazdan, ABD ve İngiltere ile çok sıkı ilişkilerinden, İslamın Vahhabi yorumunun üzerindeki tekelinden, Osmanlı'nın aksine Arap dünyasının parçası olmasından kaynaklanıyor.'
Olay tam da budur ve bunun karşısında izlenen yol nereye varacağı belli olmayan bir yoldur. Acilen toparlanmak iç politikada yönünü demokrasi ve hukukun üstün olduğu dış politikada her krize ortak olmayacak barışçıl bir yola girmek acil bir çözümdür.