Belki buraya ait değildir şiir, belki yolun rengidir bu özlem ve taşımak zordur göğü birkaç kelimede. Söylemeye dilim varmıyor yalnızlığın tahribatını, suçu yok kuşların bu irtifa kaybında. Çetrefilli bir köşe kapmaca hayatta oynanan ve mürekkebi ilk yardım çantasında taşımak gerek diye düşünüyorum aslında. Tuğrul Keskin, yaralara merhem olan kalemiyle sarılıyor kelimelere, kaç milyon insanın düşlerinde yazıp, diyemediklerini diyor. Göğe sarılıp bulutsuzluk çeken bir mavilik gibi yağmurun gri davetini taşıyor kitaplarında. Uzun ve yalnız bir kışın en soğuk günü yazılan, sıcak kelimelerin şömine başında demlenmiş hali onun denizi. Görüyoruz, hissediyoruz ve o zaman sadece biziz sorumlusu korkuların ve ayağa kalkma zamanı da çoktan geçen bir misafirliktir şiirin mavi rengi de. İsyanını cebinde taşıyan, aydınlığı sokak sokak eken ve kaç şiir gökyüzüne tutsak olan kaleme, çok sevildiği Eskişehir'den sevgiler, selamlar...

Tuğrul KESKİN (1960- )
Şair, 15 Mayıs 1961'de Iğdır'ın Aralık İlçesi'nde doğdu. Asıl adı Ertuğrul Keskin'dir. Bazı şiirlerinde Azer Tuğrul Keskin, A.Tuğrul Keskin adlarını da kullandı. İzmir Atatürk Ticaret Lisesi'ni bitirdi. Muğla İşletme Yüksek Okulu'nda öğrenciyken yüksek öğrenimini sonlandırdı ve ticarete atıldı. Değişik işlerde çalıştı, yöneticilik yaptı. Piya Yayınları'nın kurucuları arasında yer aldı. Bir kız çocuğu babası olan Keskin Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Edebiyatçılar Derneği ve Dil Derneği üyesidir.
İlk şiirlerinden itibaren Yaba ve Yeni Olgu dergilerinde yayınlandı. Şiir ve yazıları; Türkiye Yazıları, Dönemeç, Ortaklaşa, Yamaç, Yarın, E, Yeni Biçem, Edebiyat ve Eleştiri, Papirüs, Ötekisiz, Kum, Düşe-Yazma, Agora, Ünlem, Gediz, Dize, Üç Nokta, vb. dergilerde yayımlandı. 'Ütopya' ve 'Kunduz Düşleri' dergilerini çıkartan ekipte yer aldı. Yeni Bütüncü Şiirin Manifestosu'nu yayımladı. '1980'li yıllarda başlayan şiir serüveninde göçlendirilmiş ve kurulu düzene başkaldıranların amansız yazgısını, kendi yaşantı örüntüleriyle içi içe örerek, duru bir dille, birey-toplum izdüşüm dengesini gözeterek, imgeyi maske düşürücü bir tarzda kullanan çıplak şiirler yazıyor.'

Yapıtları:
Bir Suyun Kıyısında (1985)
Kırılan Kar Sesi (1988)
Babek (1990)
Tacir ve Cinayet (1994)
İpekler Çoğaltmaya (1999)
Zifir (2004)
Solgun (2004)
Eski'ten (2005)
Babek Bir İsyan (2005)

Ödülleri:
1990 Dokuz Eylül Şiir Ödülü
1994 Dionysos Şiir Ödülü
2004 Yunus Nadi Şiir Ödülü / Zifir ile
2004 Dionysos Şiir Ödülü / Yeniden ile
2008 Behçet Aysan Şiir Ödülü

………

EMEK VE KALEM: MÜNEVVER İZGİ

'Kentler içindeki değerlerle büyür ve gelişir.' parolasıyla yer vermeye çalıştığım önemli isimlerin elbette bu köşede anlatılıp, tanıtılması imkansız; ancak onlardan bahsetmeden de edemeyeceğimize göre ciddi övgüleri hak eden dostlara, üstatlara buradan selam göndermek de büyük bir keyif. Eskişehir'de yıllardır gerçekleşen en önemli etkinliklerin istisnasız hepsinde yer alan, kendisi de çok anlamlı ödüller de alarak bu önemli çalışmalarını devam ettiren sanat insanı, güzel insan Münevver İzgi'yi kendi öykülerinden süzülen sözcükler gibi duru ve derin ifadelerle anlatmak benim için zor olacak ancak beni en çok duygulandıran ve yumruğumu sıkılı kılan yanı; emeğin degersizleşip hiç olduğu şu zamanda madencilerin yüz akı olan duruşlarına uzanan yüreğidir. Yazdığı öyküleri ve resim sanatına da verdiği önem ile kentimizin emekçi, aydın sanatçılarından olan öğretmenimiz, kadın hakları konusunda da her zaman öncü olan duruşuyla da burada anlatamayacağım kadar tevazu ve ciddiyetle hayata ve gençlerin hak ettiğine inandığı aydınlık bir geleceğe sımsıkı sarılmış durumda. Kendisine bize ve tüm gençlere öykündüğümüz üretkenliği için sonsuz teşekkür ederim. Denizler mürekkebi olsun. Sevgi ve şiir ile…

……….

FELSEFE: FEUERBACH

Alman filozof, din eğitimi aldıktan sonra Hegel'in derslerini izledi… Ölüm ve ölümsüzlük üzerine düşünceler adlı eserini imzasız olarak yayınladı, döneminde büyük yankı uyandıran yapıtın kendine ait olduğu anlaşılınca, din eleştirileri nedeniyle ders vermesi yasaklandı. Ancak eserinin yarattığı ortamdan etkilenen Heidelbergli öğrencilerin isteği üzerine bir sömestre boyunca görüşlerini ayrıntılı olarak açıkladı. Önceleri hocası Hegel'in etkisindeydi ancak Hegel felsefesini bütün dinleri antropolojiye indirgediği ve her spekülatif düşünceyi maddeci açıdan değerlendirdiği için eleştiriler getirdiği kitaplar yazdı…
Tanrı'nın özündeki gizin gerçekte insanın özü olduğu, dinin gerçekte insanın kendi üzerine düşünmesinin en yüksek noktasını oluşturduğu, kurgusal düşünceyi insanın gereksinmelerini temel alan bir ahlak anlayışı açısından eleştirmek gerektiği gibi düşünceleri nedeniyle başta genç Hegelcilerin, özellikle de Marx'ın ve Engels'in en sevdiği düşünür olduysa da, sonraları yine Marx tarafından aşırı mekanikçi maddeciliği sebebiyle kıyasıya eleştirildi…
İnsanın şizofrenik bir şekilde kendini ben ve öteki diye ikiye bölmüş olduğunu ve kendinin dışına çıkmış olduğunu söyler. İnsan, kendine dışarıdan bakan öteki figüre tanrı ismini vermiştir ve bu düşünceyle kendine yabancılaşmıştır. Ancak bu Tanrı düşüncesinden vazgeçecek olan kişi, kendi yabancılığından kurtulabilir diyerek bir anlamda marksizmin temel fikirlerini oluşturur.

………

BİR ŞAİR: KÜÇÜK İSKENDER

Hikaye
anladık, uzakta bir parıltı var ve
lirler de kırık
hüzün ve ölüm eşittir hırs oluyor orada
metrelerce geceye sarkıtılıyoruz
eski birer iki ölü gibi
şakaklarda mor damarlar
yetmiyor zaman dağınık düşleri
köreltilmiş gözleri sahiplenmeyeve devam ediyor hayat
en lazım yerinden hızla incelmeye