Yaklaşık altı aydan beri Türkiye kamuoyunun en yoğun meselesi 'Yerel Seçimler' oldu.
Ve yoğun yaşadığımız seçim sürecine, öncülüğünü 'Tek adam ittifakının' yaptığı 'üç kirlilik' damgasını vurdu…
Birincisi; ötekileştirmeye/ aşağılamaya dayalı 'Söylem kirliliği…'
İkincisi, yandaşlığa dayalı 'Medya kirliliği…'
Üçüncüsü, yerel seçim atmosferini rayından çıkarmaya dayalı 'Hedef saptırma kirliliği…'
Propaganda söylemlerine bakınca dersiniz ki, 'Sanki 31 Mart'ta cumhurbaşkanı, parlamento ya da parti genel başkanı seçeceğiz…'
Bu durum açıkça gösteriyor ki, birilerine göre 31 Mart seçimleri, 'Tek adam sisteminin beka (kalıcılık) meselesidir…'
Oysa bilimin ve demokrasinin verileri ise 'Türkiye'nin temel meselesinin DEMOKRASİ olduğunu' gösteriyor…
Bizimkisi 'Çağdaş Belediyecilik' Meselesi…
Çağdaş demokrasi öğretisi 'Yerel Yönetimler demokrasinin beşiğidir' diyor.
Bu bağlamda 'Çağdaş Belediyecilik' deyince ilk akla gelenler şunlardır:
  • Bilimi ve demokrasiyi rehber edinen belediyeciliktir…
  • Toplumsal eşitliği hedef alan 'sosyal belediyeciliktir…'
  • Katılımcıdır; belediye yandaşlarla birlikte değil, seçilen ve uzman kuruluşlarla birlikte yönetilir…
  • Kent halkının denetimine açıktır, şeffaftır…
  • Kültür ve doğa varlıklarını korumak ve geliştirmektir…
  • Kültür ve sanatı yaygınlaştırmak; kolay erişilebilir kılmaktır…
  • Kent içi ulaşımda yayaların ve toplu ulaşım araçlarının önceliği demektir…
  • Temiz hava, temiz su, temiz toprak, temiz kent demektir…
  • Kolay ulaşılabilir sağlıklı besin olanaklarıdır…
  • Parasız ve kolay ulaşılabilir sağlık kuruluşları demektir...
Sözün özü 'Çağdaş Belediyecilik; kentlerde eşit, özgür ve sağlıklı bir yaşam ortamı oluşturmak…' demektir.
Bilimden, demokrasiden, evrensel kültürden, sanattan öcü gibi korkanların meselesi değildir çağdaş belediyecilik…
Hele hele, 'Belediyeleri tek adam sisteminin arka bahçesi gibi görenlerle(!)' 'belediyeleri rant kapısı olarak görenlerin(!)' meselesi hiç değildir…
İşte 31 Mart seçimleri bunun için çok önemlidir…
Bizimkisi 'Çağdaş Eğitim' Meselesi…
Öncelikle son yıllarda toplum bilim alanında çok tartışılan iki konuyu anımsayalım.
Birincisi, 'Yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinin artırılması…'
İkincisi, 'Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim ilkeleri' doğrultusunda 'Eğitimde kalitenin yükseltilmesi ve eşitliğin sağlanması…'
Bu iki önemli ana konu doğal olarak sıkça birbirinin içine giriyor ve 'Eğitimde yerel olanakların ve yerel kararların geliştirilmesi…' alt konusu da giderek önem kazanıyor.
Bu konulara bağlantılı olan bir diğer konu da 'Yaşam Boyu Eğitim…'
Çağımızda eğitimle ilgili birçok uluslararası kuruluş, 'Eğitimin yaşam boyu sürmesi gerektiği…' konusunda çoğunlukla görüş birliğindedir.
Yaşam boyu eğitim konusunda da temel görev yerel yönetimlere düşmektedir.
Çünkü yurttaşların merkezî hükümetle ilişkileri 'dönemseldir'.
Oysa yerel yönetimlerle yurttaşların ilişkileri '7/24 ve yaşam boyudur…'
Ülkemizde yerel yönetimlerle ilgili yasalar ve toplumsal yaşam pratiğinden kaynaklanan zorunluluklar, belediyelere 'yaşam boyu eğitim' alanında önemli yetki ve görevler yüklemektedir.
Bu bağlamda Eskişehir, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından beri yaşam boyu eğitim tarihimizde önemli yerleri olan 'Millet Mektepleri, Halkevleri, Halk Eğitim Merkezleri, Köy Enstitüleri, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi, Tepebaşı Belediyesi Kent Enstitüsü…' gibi uygulamalarda Türkiye'ye ve dünyaya örnek olmayı sürdürmektedir.
Bu iyi, güzel ve doğru örneklerin korunması ve Türkiye çapında geliştirilmesi gerekmektedir.
Elbette ki 'Çağdaş yaşam boyu eğitim meselesi', 'Dindar ve kindar eğitim yolunda eğitim alanını tarikatlara ve tüccarlara teslim edenlerin(!)' meselesi olamaz…
İşte 31 Mart'ta bunun için oy kullanacağız…
Bizimkisi Türkiye ve Eskişehir Sevdası…
Yerel Seçimler süresindeki propaganda çalışmalarında Eskişehir'de üretilen 'Türkiye'nin Eskişehir'i Var!' belgisi, ülke çapında ilgi gördü.
Çünkü Eskişehir, son yirmi yılda çağdaş belediyecilik konusunda Türkiye'ye ve hatta dünyaya örnek oldu.
Eskişehir'de oluşturulan bu güzellik; zaten Eskişehirlilerin fıtratında var olan ve 'Dörtnala gelip Uzak Asya'dan/ Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan…' memleket sevdalarına bir de 'Eskişehir sevdası' ekledi.
Bu Eskişehir sevdası, 'Kendisi evrensel ama tepeden tırnağa Eskişehirli olan Yılmaz BÜYÜKERŞEN'den bulaştı Eskişehirlilere…'
Ve Gökyay'ın dediğince 'Bu sevda bir kuru sevda değil…'
Bu sevda, 'Türkiye'yi ve Eskişehir'i Beştepe'den değil; Kocatepe'den ve Bademlik Tepesi'nden görenlerindir…'
Seçim, Demokrasinin En Güçlü Besinidir; İlacıdır…
'Eşit yurttaşlık hakları doğrultusunda, gizli oy/ açık sayım yöntemiyle yapılan özgür seçimler'; çağdaş demokrasinin 'olmazsa olmazlarından' birisidir.
Tıpkı demokrasinin 'eşitlik, özgürlük, katılımcılık, halk egemenliği, sosyal devlet, hukukun üstünlüğü, çoğulculuk, çoğunluk' ilkeleri gibi…
31 Mart seçimleriyle ilgili olarak 'seçim ve sandık güvenliği' konusundaki endişelerin giderilememesi, ülkemizin büyük bir ayıbıdır.
Ama her şeye rağmen duyarlı yurttaşlara düşen görev ve sorumluluklar vardır:
  • Mutlaka oy kullanmak ve oy sandığa sahip çıkmak…
  • Ülkemizin bugünkü koşullarında 'Boykot ya da bağımsız aday' gibi gerçekçi olmayan platonik ve ütopik tutumlardan uzak kalmak…
  • Oy pusulasındaki seçenekler içinde, 'Laik ve demokratik Türkiye' açısından 'Kazanma şansı en yüksek olan partiye oy vermek…'
Sözün özü, demokrasilerde seçimlerde oy kullanmak; 'Yaşamda bir canlı organizmanın sağlığı için önerilen sağaltım yöntemlerinden en iyi ve en doğru olanı seçebilmek…' gibi titiz sorumluluk gerektiriyor.
Ve tıpkı bahar coşkusu gibi, umutlarımızı azim ve kararlılıkla beslememiz gerekiyor…
Sağlıkla, sevgiyle dostlukla…