Doğru!
Çevreyi korumak gerekir!
'Beka meselesi bu!'
Değilse hayatiyetimizi nasıl sürdürebiliriz!
Düşünsenize bir çocuklarımızın…
Gelecek nesillerin, tabiatta yüz yıllar boyunca çözünmeyen naylon poşetlerle kirletilmiş…
Yok edilmiş bir doğada yaşadıklarını?
Olur mu?
Olmaz!
Yakışır mı aziz Türk milletine bu?
Yakışmaz!
Onun için…
Onun için çevreyi korumak gerekir.
Peki nasıl mı koruyacağız çevreyi?
Market alışverişlerinden sonra kasiyer kız,
'Poşet ister misiniz,' diye sorunca…
Dilimizle dişimizin arasından, 'fırt' diye tükürür gibi yapıp 'cık' diye bir ses çıkararak.
İnsan biraz mahcup oluyor genç; güzel; saçları sarıya, kızıla boyalı; ceylan gözü gibi güzel gözleri olan kasiyer kızlara karşı.
Hatta açıklamada bulunanlar bile oluyor;
'Yirmi beş kuruş için değil çevreyi korumak için,' diye.
Kasiyer kız çok iplemiyor da sanki.
O işini yapıyor.
Bir robot gibi…
Yakın gelecekte, yerini yapay zekaya sahip robotların alacağından da pek haberi yok.
Yapay zekalı insansı robotlara da çevreyi korumak için ihtiyaç duyulacak elbette.
'Çevreyi korumakla robotlaşmanın ne ilgisi var,' demeyin.
Var!
Hem de marketlerde alışveriş poşetinin parayla satılmasıyla ilgisinin olduğu kadar ilgisi var.
Evet öyle, her şey çevreyi korumak için.

***

Ama poşet başına yirmi beş kuruş verirsen çevrenin anasını bile…
Çevrenin anasını bile ağlatabilirsin!
İçine bile sıçabilirsin hatta!
Buna hakkın var o zaman.
Sonuçta poşet başına yirmi beş kuruş ödemek kolay değil!
ÖTV'den…
KDV'den…
Falandan filandan…
Ve birkaç parça ıvır zıvır için bile dünyanın parasını ödedikten sonra.

***

Eğer eline geçen paranın haddi hesabı yoksa…
İhale mihale derken bir eşek yükü para kaldırma hünerine sahipsen daha fazlasını bile yapabilirsin.
Mesela senin hatırına imara açılan koydaki ağaçları kesip…
Doğa adına ne varsa yok edip yerine villa ya da otel dikebilirsin.
Paran varsa zeytin ağaçlarını bile kesip yerine fabrika yapabilirsin…
Yahut da çevreye zehir kusan…
Yaydığı gazlarla tarım arazilerini, ormanları, su kaynaklarını…
O çevredeki insanları, tüm hayvanları, börtü böceği zehirleyen termik santraller yapabilirsin.
Ve güç elindeyse; meyve ağaçlarını, tarım arazilerini korumaya çalışan köylü kadınları önce coplatıp…
Biber gazlıyla gazlatıp sonra da onların yetiştirdiği meyvelerden atıştırırken, çevre için yanlarında olduğun görüntüsü vererek;
'Gazdan bir şey olmaz yav!' diyebilirsin.

***

Ama poşet başına yirmi beş kuruşu mesele yapıyorsan…
Çevreyi kirletmeye hakkın yok senin.
Senin yaşamaya bile hakkın yok!
E o zaman naylon (pet) şişedeki iki buçuk litrelik ayçiçeği yağını sol göğsüne, naylonla paketlenmiş tuvalet kağıdını sağ göğsüne bastırıp öyle git eve.
Kalabalık caddelerden, sokaklardan öyle geç.
Hafifçe aralanmış mutfak perdesinin arkasından sana bakıp,
'Şuna bak şuna, ben cimrinin böylesini görmedim; yirmi beş kuruş vermemek için kucağında taşıyor tuvalet kağıdını, öteyi beriyi,' diyen komşunun gözleri önünden öyle geçip git evine.
'Çevreyi kirletmenin hakkı mı olur, bunun bedeli yirmi beş kuruş mu? Marketlerde poşet hiç bulundurulmasın,' diye ukalalık da yapma!