Bir lise öğrencisi yanıma geldi ve hiç beklemediğim bir şekilde 'Eğitim ve öğretim farklı diye başlayan izahatlar ne anlama geliyor hocam?' Ne kadar masum ve içi dolu bir soru. Evet, öğretilerin getirdiği bilgelik değil midir? Öğrendiklerin seni daha ahlaklı yapmaz mı? Teoride aldığın yol seni pratikte de ussal yolculuğunda avantajlı hale getirmez mi? Aklımdan geçen cevaplar bunlardı ama ona sadece dümdüz bir cevap verirken buldum kendimi. Eğitim, 'Zihninde bir fanusun içindeyken sahip olduğun teknik bilgilerle hiçbir şey yapamazsın.' hipotezini savunan bir tecrübe, farkındalık ve varılması en gerekli zemindir. Diyalektik ile olgunlaşan kişilikli bir 'kültür' olgusudur eğitim. Eğitimcilerin işi de bu 'zenginliği' adım adım kalıcı ve büyüyen bir zincir haline getirmektir. Genelde bu tanımlar bazı üniversitelerin vizyonlarında ışık bulan misyonlar olabiliyor. Oysa acı gerçeği görerek düşünmeliyiz ki okul öncesi ile başlayan süreçte bu samimi donanım aşkı her kapıyı açacaktır. Bir eğitim kurumunun üzerine düşen görev her şeyden önce bu duruştur. Bu, geriye dönüp bakıldığında keyifle yaşanılacak yeni günlerin anahtarıdır. Para ve diğerleri bu kapıdan girse de sadece geçici bir süre renk getirebilecektir. İşte Eskişehir'in bir üniversite kenti olma tanımlamasındaki anlam ve içeriği tam olarak da budur. Hafta içi yazdığım eğitim yazılarına öğrenci ve ailelerden gelen soru ve yorumların içinde en çok bu konudan bahsediliyor. Tıpkı Eskişehir'in önemli sosyal mimarı diye tanımladığım sevgili Ahmet Ataç ile birkaç gün önce yaptığımız sohbette konuştuğumuz gibi 'daha çok kaliteli renk ve samimiyet gerekiyor, hayatı daha çok yaşanası kılmak için.'

Geçenlerde masaya yatırılan ve ciddi bir şekilde duyulan Cağfen Koleji'nin obeziteyle ilgili yarattığı obezite farkındalığı halen konuşuluyor. Sosyal medyadan öğretmenlerinin hazırladığı videolar ve yapılan bilgilendirici duyurularda obezite farkındalığı yaratmak az önce bahsettiğim konuların sadece uzantısı. Bu insanı ilgilendiren, çevreyi ve doğayı ilgilendiren her konuda aynı duruşu sergilemek ve eğitimin sadece dört duvar arasında geçen zaman israfı olarak algılanmadığının da göstergesi. Bu küçük detay birçok şeyi değiştirecek temelin harcıdır. Bu aslında küçük bir detay değildir. Yazdığım ilk kitabın içeriğindeki felsefi hikayede çıkmaza düşen adamın çocukluğunda, aileden ve öğretmenlerinden yeteri kadar saygı görmemesi yatıyordu. Çocuklara, gençlere ve birbirimize öncelikle eğitimciler samimi olmalı. Eskişehir'in üniversite kalitesindeki bu kurumunun vizyonunda yatan fark her anlamda bilinçli bir şekilde 'ben de varım' demesi ve bunu da diyebilecek bireyler yetiştirmesidir. Eskişehir'de Çağfen samimiyeti ve kültürü çok boşluğu dolduracak sosyal kimliğin de hem başlangıcı hem de devamıdır.

Sıradan övgüler olarak görülmemesi gereken bu adımları örnek olması için saymak, söylemek ve üzerinde durarak açıklamak gerek. Öğretmenlik mesleğine giriş kitabının ilk ünitesinde yazan öğretmenlik mesleği sosyal statüsü en düşük meslektir ibaresini değiştirmek, kaliteli düşünmek, verimli öğretmeni, verimli kurumları taşlamamak gerekiyor. Kendi içinde yanlış kadrolaşmanın getirdiği çekememezliklerle anılan hayal kırıklığı olan kurumların çizgisinden uzak, kente ve ülkeye örnek, gerçekten kaliteli bir Eskişehir sembolü olan Cağfen Koleji'ni, obezite farkındalığı başlığından yola çıkarak birçok konuya da hassas olan emekçi dostları, öğretmenlerini ve bunu gören, paylaşan, benimseyen değerli velileri ve öğrencilerini de samimi duygularımla tebrik etmek istiyorum... Sevgi ve iyilikle...