Sultanahmet Camii'nin ayrı bir yeri vardır bende.
İstanbul'a ilk geldiğim dönemleri hatırlıyorum.
Ayaklarım beni Sultanahmet Camii'ne götürürdü. Üst katına çıkar, manevi huzura kavuşurdum.
Eminönü'ne giderdim dönüşte, planlamadığım halde kendimi Sultanahmet Camii'nde bulurdum.
Üst katına çıkar, ibadetimi yapardım.
Bazen de ibadetim bitse de kalkmaz insanları gözlemlerdim.
Yaşlı amcalar, küpeli piercing'li gençler. Yabancılar, dövmeliler, sarıklı şalvarlı adamalar, işçisi, memuru, sağcısı, solcusu, fakir, zengin, profesör, hamal herkes bir arada.
Kimse kimsenin makamıyla, piercing'iyle ilgilenmiyor.
Hele bir de, Hoca'yı dinlerken herkesin kafasını gömüp, iç dünyalarına dönmeleri yok mu?
Aslında içimizin de birbirinden farkı olmadığını gösteriyor.
Geçenlerde internette dolaşırken bir habere rastladım.
Benim göremediğim farkı birileri görmüş.
Camide araya kırmızı şerit çektirmiş. Allah bile kulları ile arasına kırmızı şerit çekmezken, sizin ne haddinize diyesim geliyor.
Madem kendinizi üstün görüyorsunuz, kendinize elit camiler yapın. İnsanlara, Allah'ın evinde huzur verin, huzursuz etmeyin.
Hem böylece protokol yapma zahmetinde bulunmayacaksınız.
Sizin dininiz bile değişik, benim anladığım türden değil.

***

Camilerin kapısı kadın, erkek, genç, ihtiyar, zengin, fakir herkese açıktır. Camiler tüm müminleri kucaklar. Birleştirir huzur ve şifa verir.
Camiler kulluk, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, beraberlik, dayanışma, yardımlaşmanın bir araya gelindiği yerlerdir.