Türkiye, kendi yakın tarihinin 'siyaset sosyolojisi' açısından en ilginç dönemlerinden birini yaşıyor…
Doğru ile yanlış,
Gerçek ile sanal,
İyi ile kötü,
Güzel ile çirkin adeta yer değiştiriyor…
İnsanlar,
Kendi bulundukları toplumsal katmanı, bir üst katmana geçişin önü asla kapalı olmadığı için, bir dezavantaj olarak görmüyor ve gerekli siyasi tutumu takındıkları takdirde, bu geçişin pekala olanaklı olabileceğini biliyorlar…
Bu durum,
Evrensel hukukun, insan haklarının doğal bir sonucu…
Öyle olunca da,
Cahil cahilliğinden,
Yoksul yoksulluğundan gocunmuyor…
Tüm bunları,
İzlenen yanlış siyasetin, kötü uygulamaların bir sonucu olarak görüyor ve siyaseten ortaya çıkacak yeni yapılanmanın kendisini direkt olarak bu cehaletten ve yoksulluktan kurtaracağını umuyor…
Bu beklentiyi çok iyi bilen siyasetçi de,
Tüm siyasi anlayışını bunun üzerine kurguluyor ve insanlara yeni şeyler vaat etmenin, ona iktidarın (şu ya da bu şekilde) kapısını açacağını düşünüyor…

***

Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihi, bunun örnekleriyle dolu…
Demokrat Parti iktidarı,
Marshall yardımı sayesinde,
Ayakkabısının altına çakacağı karabaşlı çiviyi dahi üretemeyen bu ülkeyi otobanlarla tanıştırdı…
Gücünü yenilenmeden alıyordu…
Türk insanı yeni olana, daha önce ulaşamadığı, sahip olamadığı şeylere ulaşmaya o kadar aç ve açıktı ki, hiçbir şeyi sorgulamıyor, tartmıyor, kıyaslamıyor, sahip olduğu değerlerle sahip olacakları arasında bir ilişki olup olmamasını umursamıyordu…
Sonunda yaşanan, büyük bir trajediydi…
Toplumun öyle davranmaya itelediği iktidar, silah gücüyle yıkıldı ve bu ülkenin sonsuza dek sırtında taşımak zorunda olduğu bir tarih yazıldı…
Ağır, acılı ve şefkatten yoksun bir tarihti bu…

***

Şimdi dönüp 2019'a bakıyoruz…
1923'ten 96 yıl sonrasına…
620 yıl boyunca mutlak itaat ve sadakat düsturuyla yaşamış bir toplumdan, bir ulus devlete geçip, bunun da kısa zaman içinde belirlenmiş kalıplar içinde olgunlaşmasını bekliyoruz…
96 yıl insan ömrü için uzun, ancak bir ulusun ömrü için kısa bir zaman dilimi…
Dahası,
Yakın zamanda bir kez daha tanık olduğumuz gibi,
Toplumun yarısı, belki daha fazlası, Cumhuriyetin ve onun getirdiği nimetlerin farkında bile değil…
İtaat etmeye, boyun eğmeye, biat etmeye öylesine koşullanmışız ki,
Bizi yönetenler,
Adımızdan daha iyi bildiğimiz beyaza gözümüze soka soka siyah bile deseler, tartışmadan kabul ediyor, kesin doğru olarak kabulleniyoruz…
Çünkü o zaman mutlu oluyoruz…
Akılla olmasa da içgüdülerle karar veriyor ve varlığımızı sürdürmenin yegane garantisinin, iktidardakinin söylediklerine kayıtsız bir teslimiyette olduğuna inanıyoruz…

***

Son günlerde yaşananlara bakar mısınız?
Ezanın ıslıklanmasından,
CHP Ankara Adayı Mansur Yavaş'ın sahte çek olayıyla ilgili suçlanmasına…
Doğru ve gerçek olup olmamaları kimsenin umurunda değil…
Cumhurbaşkanı,
'Ezanı ıslıklayanların arkasında CHP var' dedi mi, dedi…
AKP Genel Başkan Yardımcısı çıkıp,
'CHP Adayı Mansur Yavaş sahte senetle tahsilat yapma peşinde' dedi mi, dedi…
Bitti…
Bundan sonra ne söylerseniz söyleyin,
Ne açıklama yaparsanız yapın,
İktidardakilerin söylediklerinin, kendi bekaları için gerekli olduğuna inananlar tümüyle bu söylenenlerin peşinden gidecektir…
CHP'nin terör örgütüyle ilişkilendirilmesi,
Devlet, onları kırmızı halılar sererek karşılamış, İstanbul Atatürk Havaalanı'na bayrakları asılmış… hiç önemli değil…
Çünkü bugün,
Kazanmanın yolu,
CHP'yi yıpratmaktan, Ankara adayını karalamaktan geçiyor…
Doğrunun ve gerçeğin asla ve asla önemi yok…
Hiçbiri umurlarında değil…
İstedikleri ve peşinde oldukları tek şey, kendi çıkarları ve yararları…

***

Son çıkardıkları yaygara,
Ulus Anıtı'nın yukarıdan kuşbakışı görünüşünde bir artı (+) işareti şeklinde olması…
Bunu da,
Haç ile ilişkilendirip, garip ve anlaşılması mümkün olmayan bir olgu haline getirmeye çalışıyorlar…
Sanki bizler, her birimiz,
Kı..mıza birer motor ve pervane takıp, gökyüzünde dolanıyor ve her şeye yükseklerden bakıyoruz…
Ki, bu artı (+) işaretinden etkilenelim, onu bir haç olarak kabul edelim ve hemen gidip dinimizi değiştirelim…
Şu yaşıma geldim, bir sürü genel seçim, bir sürü yerel seçim gördüm, ama hiç böylesini görmedim…
AKP döneminde bile…
Böylesine absürt şeylerden bir şeyler umduklarına göre, demek ki işler gerçekten kötü onlar için…
Ankara'da,
Yüzde 80 şizofren raporu olan, çocuk tacizi nedeniyle yargılanması devam eden bir adamın iddialarıyla yola çıkıp, siyaseten kazanmanın yolunu arıyorlar…
Eskişehir'de,
Gökyüzüne drone'lar çıkarıp, Ulus Anıtı'nın yukarıdan görüntüsünü fotoğraflıyor, sonra bunu malum çevrelerle paylaşıp, bundan medet umuyorlar…
Demek ki,
Gidişat, onlar için harbiden kötü…