Sevgili okurlar;
Son zamanlarda Dünya basını meşgul eden en önemli olay Cemal Kaşıkçı'nın S. Arabistan konsolosluğuna girip bir daha da geri çıkmaması. Bu konuda gerek T.C. devleti gerekse dünya kamuoyu elbette gereğini yapacaktır. O tarafları vatandaş olarak bizleri pek ilgilendirmiyor. Her vatandaş gibi biz de bekleyip göreceğiz.
Burada sizlerle paylaşmak istediğim esas konu S. Arabistan Devletiyle ilgili. Bundan yaklaşık 10 yıl evvel Türk gazetecilerle basın olarak Hacca gitmiştik, Cidde Havaalanına indik o zaman kameralar, devlet izni ile içeri alınıyordu. Tüm gazeteciler geçtiler benim kameramı alıp içeri girdiler 3 saat bekledim. Beni gümrükten içeri almadılar, nihayet oradaki Diyanet yetkililerinin uzun uğraşısı sonrası beni müdür odasına alıp, yıllar evvel gazetede S. Arabistan krallığı ile ilgili yazdığım bir yazıdan dolayı beni ülkelerine almak istemediler. Ancak, eğer kamerasını bırakır ve sadece Hac yapmak isterse ona izin verebiliriz dediler.
Benim de yapacak bir şeyim kalmamıştı. Zaten kapılar da ertesi günü kapanacaktı. Kamerayı bıraktım ve diğer gazetecilerden yaklaşık 5 saat sonra Mekke'ye ulaştım. S. Arabistan istihbaratına gelince bir ikindi namazı kıldık. Ben buradaki gibi namazdan sonra teşbih çektireyim diye okumaya başladım. Benim hemen yanımda beraber namaz kıldığımız Suudi vatandaşı hemen benim ağzımı kapatıp beni camiden dışarı çıkardı. O zaman ben anladım ki yanımdaki devletin sivil bir görevlisi imiş, hiç tahmin edemezsiniz.
Büyük bir ihtimalle oraya demokrasinin gitmesi de mümkün gözükmüyor. Zira krallık hemen hemen bu çok ve güçlü istihbarat sayesinde ayakta duruyor.
Bu nedenle Cemal Kaşıkçı'nın bulunması da bana göre pek mümkün değil, orayı en iyi bilenlerden biriyim.
Yüce Rabbimize şükürler olsun hem Müslüman bir ülke hem de demokrasinin tüm kurallarıyla işlediği bir ülkeyiz. Allah özgürlüğümüzü ve demokrasimizi hiçbir zaman şu cennet vatanımızdan eksik etmesin.