'Ben Anadolu kadını; ak ederim karanlığı, görkemliyim, güçlüyüm... Yunus kadar aşk dolu, Pir Sultan kadar yürekli, Veysel kadar içliyim.'
Anne ilk dokunuş, ilk sevgi, ilk bakış, ilk sıcaklıktır. Anne beşikten mezara kadar koruyup kollayıştır. Anne cennetin bedenleşmiş halidir. Anne fedakarlığın ve cefa karlığın simgesidir. Anne sevgisi tarif edilemez bir duygudur.
Anneler Günü'nü geçirdiğimiz bu haftalarda. Anıları tazeleyelim.
Geçmiş bir tarihte Anneler Günü'nü kutlamak için, hediyeler alarak çeşitli köylere gittik. Benim Anadolu kadınım bambaşka, kimi ekmek yapıyor, kimi koyun güdüyor. Üretmeyi, çalışmayı seviyor…
Fırsat buldukça, bütün annelerimizle anket çalışmaları yaptık. Şehirde çoğu zaman işim var diye geçiştiren, anketi doldursa bile okumadan karalayan kadınlarımız nerde. Köyde her sorduğun soruya, büyük bir ciddiyetle, sanki hayatının en önemli sınavını veriyormuş gibi cevaplayan kadınlarımız nerde! Tabi ki şehir yaşamı sürekli bir yerlere yetişmeyi gerektiriyor, o sebepten her zaman çok sağlıklı verilere ulaşamıyoruz. Çareyi de günlerde doldurulmak üzere, temsilci kadınlarımıza vermekte bulduk.
Anketleri geçiştiren, benimde eleştirime hedef olan şehirdeki kadınlarımızın bedduasına mı tutuldum bilmiyorum ama, bir sorunun yanıtına bir saat ayıran teyzelerle karşılaştım köyde.. Diğer konuya geçelim desemde olmadı. Burada kısaltarak aldım.
Köye gittiğimde teyzem dedim, eşin hiç çiçek aldı mı sana?
Napam çiçeği yavrım dedi, çocuklarım çiçek ya zaten, ağaçlar, tarlalar, bahçeler çiçek dedi. (Anladım ki şehirde yaşayan kadınlarımız doğadan uzak, beton yığınları içinde eşinin aldığı çiçeğe, sanki ona dünyaları bahşetmiş gibi seviniyor, doğaya duyduğu hasretten olsa gerek.)
Teyzem gözlerini hiç ayırmadı benden, bir şey söyleyeceği belliydi;
Maşallah yavrım pekte alçakgönüllüsün, başkan deyolar sana, entarin falanda pek gözel, nasıl gözel konuşuyon. Allah her şeyi gönlüne göre versin inşallah dedi.
Teşekkür ettim. Teyzecim, ünvanla, kaliteli giyinmekle, kaliteli insan olunmuyor. İnsani özelliklerimi yitirmemeye çalışıyorum dedim..
Hepimiz insanız ya yavrum, zaten insansın ya ….
Açıklama yaptım. Hani şeytana uymamaya çalışıyorum demek istedim dedim.
Aman uyma yavrım, bilmemkimgillerin oğlu varya cayır cayır yanıyodu. Biri şeytana uyup, samanlığı ateşe mi vemiş ne.. Bilmemkimgillerin torununu babasının kötülüğü yüzünden, çiyan (yılan) sokuvemiş, zor kurtardılar oğlanı. Teyzem o kadar doğal o kadar içtendi ki, alıp içime koyasım geldi. Sarıldım sıkıca, nasırlı elleriyle yüzümü sevdi. Kurban olurum dedim o ellere..
Eşinden siddet görüyor musun ?
Kör olmayasıca dedi, anası yüzünden her gün döverdi. Öldü rahmetli de rahat ettim accık. Sabrettim, boşansam nolcek, yeni goca daha mı eyi olcek sanki. Anası öleli dövmeyo.
(Burada aslında ciddi bir toplumsal sorun var. Erkek çocuklarını yetiştiren Annelerin, babaların kadının ne kadar değerli olduğunu, erkeğin ondan üstün olmadığını, rol model olarak öğretmeleri gerekmektedir. Hz Muhammed'in 'Kadınlar size Allah'ın emanetidir' Sözünü hatırlatmak isterim.) Eşleriniz size emanettir.
'Bir gün bir kişi Resulullah'a (s.a.v) gelerek 'anne babanın evlatları boynundaki hakkı nedir?' diye sordu, Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu: 'Onlar senin cennet ve cehennemindir.'
'Yani onlara yapacağın iyilikler ve onlara karşı vazifelerini yerine getirmenle cenneti kazanabilirsin. Ama onlara karşı vazifelerini yerine getirmezsen cehennemi hak etmiş olursun.' Annelerimizi üzmeyelim. Mutlu anneler, mutlu çocuk yetiştirir, buda mutlu bir toplum demektir.
Annelerimiz, Rabbimin en güzel armağanıdır. Dünyanın en güzel kadınıdır. Allah annelerimizi başımızdan eksik etmesin inşallah. Sevgi ve saygılar…