Üç aşağısı, beş yukarısı benim kuşağım, belirli dogmalarla büyüdük…
Dogma kelimesi (üzerinde hiçbir şekilde tartışma olmayan fikir veya inanç) ilk anlamıyla, size biraz yadırgatıcı gelebilir…
Ama öyle değildi…
Önce vatan ve ulus kavramını,
Sonra aile ve birliktelik kavramını kafamızın içine çaka çaka öğretiyorlardı…
Bunun ne kadar gerekli ve önemli olduğunu ancak bugün tam olarak anlayabiliyorum…
Birlikte hareket etmenin,
Bir ulusun geleceğini inşa ederken,
Aynı ve ortak hedeflere sahip olmanın, yaşanabilecek her türlü olumsuzluk, her türlü felaket, her türlü savaş veya doğal afet ortamında neye yarayacağını, hangi işlevi göreceğini, hangi çözülüşü, dağılışı ve minnettarlığı pekiştireceğini öğretiyorlardı…
Çok komik gelecek ama, bunu önce milli eğitim sistemi, sonrasında da TRT ile yapıyordu devlet…
*************
Neyse,
Bugün sıkıntı yaşadığımız bir çok olayın, olgunun, hareketin ve siyasetin arkasında, benim yukarıda sözünü ettiğim kuşağın rolü var…
Bu ne demek?
Demek bir şeyler eksik kalmış, eksik bırakılmış, fark edilmemiş, önemi ve gerekliliği yeterince anlaşılmamış, anlatılamamış…
Riyakarlık yani ikiyüzlülük…
Her şeyin içinde kendisine faydalı bir şey arama,
Çıkar, rant, gelecek kaygısı, siyasetten gereğinden fazla şey bekleme gafleti yerine
Kendi gücüne ve üretimine, kendi özgüvenine bırakmayı öğretmemiş…
***************
Hadi hep birlikte şu iki sorunun cevabını arayalım…
Partilerin tüzükleri niye vardır?
Yani siyasi partiler niye kendilerine 'herkesin uymasının zorunlu olduğu' tüzükler yazarlar?
Her siyasi partinin tüzüğü ayrıdır…
Demek ki, her siyasi parti;
Kendisini iktidara götürecek yolun taşlarını örerken, döşerken, o yolda yürüyecek olanların uymalarını zorunlu kılacak bir takım kurallar koyma gereği duyarlar…
Tüzükleri, siyasi partilerin el frenleri değil, el fenerleridir…
Öyle kullanılmalıdırlar…
İktidara ulaşabilmeleri için partilere yol gösterici, yol açıcı olmalıdırlar…
Parti tüzükleri bunun için vardır,
CHP Parti Tüzüğü de…
**************
Cevabını bulmamız gereken ikinci soru da şu;
Eğer öyle ise,
Parti tüzüğüne uyup uymamak noktasında hangi kriterleri baz alacağız?
Hukuk eğilip bükülecek bir şey değildir…
Kabul…
Tüzük de öyle bir şey değildir…
O da kabul…
Peki ama, başarılı olmanın temel prensiplerinden biri olan,
Doğru işi, doğru zamanda, doğru şekilde ve doğru insanlarla yapmak gerekliliğini görmezden gelmeli miyiz?
Olağanüstü kongre yapılması gerektiğiyle ilgili ortalığı velveleye verip,
Sanki orta yerde çok ama çok önemli ve içinden çıkılamaz bir sorun varmış gibi bir hava yaratmaya çalışıp, bu sorun çözümlenemezse CHP için herşeyin çok daha kötü olacağını varsayanlar kimler?
Bu isimleri hemen herkes biliyor…
Hem de çok iyi biliyor…
**************
Olağanüstü kongreyi neden illa ki istiyorlar?
Şunun için;
Olağan kongre dönemi başlayıp, delege seçimlerine gelindiğinde, CHP il kongresinde oy kullanmak üzere kırsaldan 70-80 kadar delege yazılacak…
Bu delegelerin çoğu köylerden seçilecek…
Bu, şu demek…
İl yönetimi, bir çok köyde yani mahallede 2-3 olan CHP üyelerinden, (bazılarında yalnızca bir üye var, bazılarında hiç yok. Oralara da şehirden isimler aktarılıp delege olarak yazılıyor) birini delege yazacak…
Seçecek demiyorum, yazacak…
Dolayısıyla da,
Olağanüstü il kongresi ile yönetimi alacak ekip, olağan il kongresine en az 80-0 önde başlayacak…
İşte yaklaşık 600 delegenin oy kullanacağı il kongresini kazanmayı garantilemenin en önemli yollarından biri bu…
Bu uygulama yıllardır böyle…
Bu uygulamanın bile hukuka ne tüzüğe uygun olduğunu söyleyebilmek mümkün değil…
Böyle bir hukuksuzluk, keyfiyet ve tüzük ihlalini yapabilmek için 'illa ki tüzük hükümleri, illa ki hukuk' dayatması yapılıyor…
***************
Tabi şimdi bir de durduk yerde ikinci bir cephe açıldı…
Hem de hiç gereği yokken…
Rabia Akman'ın disipline verilmesi kararı…
Üstelik kesin ihraç istemiyle…
Elbette bir ceza alıp almayacağına, alırsa cezanın ne olacağına disiplin kurulu kararı verecek…
Ancak,
Rabia Akman'ın sanki 'olağanüstü kongre talep ettiği için disipline sevk edildiği' gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor…
Ki, tepeden tırnağa yanlış…
Olağanüstü kongre talep ettiği için değil,
Basın yoluyla CHP Genel Merkezini, Eskişehir il başkanı ve yönetimini, CHP için seçim döneminde çalışanları ve emek verenleri ve bunlarla beraber tüm CHP seçmenini küçük düşürücü açıklamalar yaptığı için disipline veriliyor…
Bunu da başta kendileri olmak üzere, herkes biliyor…
En azından CHP'de neler olup bittiğini yakından izleyenler…
(Bu arada iki partili ismin seçimde başka partiler için çalıştığını iddia etmek ve bu konunun gündeme getirilmesini istemek, Akman'ın açıklamalarını haklı çıkartmaz.)
Şimdi,
Sinan Özkar…
2018 yılında yapılan 24 Haziran genel seçimlerinde milletvekili adayı olabilmek için il başkanlığından istifa etti…
Listede 5'nci sırada yer buldu ancak seçilemedi…
Erdal Çakıcıer…
1989-1994 döneminde SHP'den Selami Vardar'ın belediye başkanlığı döneminde giriştiği mücadelenin semeresini almaya çalışıyor ama bir türlü (nedense) alamıyor ve hala zorluyor…
Prof. Dr. Gaye Usluer,
CHP Parti Meclisi üyesi…
24 Haziran seçimlerinde listede kendisine yer bulamadı…
Parti Meclisi üyesi olarak genel merkezde ve genel başkan nazarında edinemediği konumu nedeniyle yer alamadığı listenin suçunu Yılmaz Büyükerşen'in üzerine attı…
Söyledikleri, yaptığı açıklamalar arşivlerde duruyor…
Kimse unutmadı…
Atilay Dalgıç…
Tepebaşı ilçe başkanı…
Önceden hesaplanmış, tasarlanmış bir projenin ürünü olarak o göreve geldi, getirildi mi demem gerekiyor acaba?
Ancak,
Tepebaşı belediye Başkanı Ahmet Ataç kısa sürede olayı fark etti ve rezervini koydu…
En son,
İsmi telaffuz etmeye değer değil ama, Rabia Akman…
Çıktı sahneye ve sahneyi yerle bir edip, halıyı, kendisinden önce ve kendisinden sonra bu oyunda rol alanların tümünün altından çekip, bir çuval inciri berbat etti…
Bunlara yoldaşlık etme sevdası içinde olanları (içlerinde gazeteciler ve köşe yazarları da var) saymıyorum bile…
****************
Buradan bir kez daha yineliyorum…
Olağanüstü kongre yapılması, hukuk, parti anayasası olan tüzük gereğince elzem ise, yapılır…
Kimse, olağanüstü kongreden falan kaçıyor değil…
Genel merkez 'yapın' desin, hemen yapacaklar…
Ama o zaman ne olacak biliyor musunuz bilmem?
Eskişehir,
Bu şehirde CHP'nin giderek ne kadar AKP'lileştiğini,
Ne kadar çok AKP'ye benzemeye başladığını, uzun çabalarla ortaya çıkan yerel iktidarın AKP'nin 17 yıldır bu ülkede yaratmaya çalıştığı ayrımcı, ikircikli, benimle değilsen hiçbir şeysin anlayışını CHP'nin ta dibine kadar uygulamaya çalıştığını anlayacak…
**************
Tüm dünyada siyaset yapma biçimi değişiyor…
Türkiye'de de…
Bunu anlamayıp, hala 1970'lerin kafasıyla siyaset yapmaya çalışanların akıbeti, asla diğerlerinden farklı olmayacak…
Düşün artık bu partinin yakasından!