Bir partinin genel yapısını geçmişi, kadroları, toplumla ilişkisi, parti programları belirler, belirlemelidir. Gelişmiş demokrasilerde partilerin genel yapısını belirleyen bu kriterler sınıfsal temel üzerine oturur ve sermaye emek çelişkisi karşısındaki duruşuna göre de partinin ideolojisi şekillenir. Ancak, ülkemizde bunların hiçbiri ön plana çıkmıyor. Çıkmadığı gibi de durum siyaset ilmi ile uzaktan yakından alakası olmayan bir hal alıyor. O nedenle de herhangi bir seçimde başarısız olan partiler başarısızlığın nedenlerini tartışmayı hep yanlış yerden başlatıyorlar. Hep yanlış yerde yapıyorlar.
Bunun en yakın örneği Cumhuriyet Halk Partisi delege seçimlerinde yaşananlar!! Olup bitenler insana 'Aynı partinin üyeleri mi yarışıyor?' sorusunu defalarca sordurtuyor. Birbirlerine hakaret edeni mi ararsınız birbirlerine selam vermeyip düşman gibi davrananları mı ararsınız. Delege seçimlerinde her dönem olup biten yanlışlar bu kez yine aynen tekrar ediyor. E ne oldu parti içi demokrasi? Parti içi demokrasi sadece ön seçim yapmak değildir. Öyle anlaşılınca böyle olur, herkes bir pozisyon kapıp ileriki safhalarda etkili olmanın yollarını arar. Oysaki parti içi demokrasi her bir üyenin çalışmalarda siyasi sürece katılımı ile ilgili bir durumdur. Bu da sadece seçimden seçime olmaz. Parti üst kademelerine hep aynı kişiler aday oluyor veya yapılıyor diye - haklı bir eleştiridir- eleştirenler delege seçimlerine bir bakmalıdır acaba farklı kişiler mi delege oluyor? Partiye hakim olduklarını düşünen birkaç grubun –ne hikmetse her seçimde aynı gruplar- yarıştığı dışarıdan aralarına ilavelerin çok zor olduğu, neredeyse adının 'delege ağalığı' konulacağı bir durum söz konusu. Bu şekilde hareket eden partinin %25'lere takılı kalması kadar doğal bir şey olamaz. Ülkemiz konjektöründe CHP belirli kitlelere hitap eden bir parti görünümünden zaten kurtulamıyorken partiyi bu kısır çatışmalara mahkum etmek yapılan büyük hataların başında geliyor.
Cumhuriyet Halk Partisi parti tüzüğünde yer alan sosyal demokrasi kavramına uygun bir biçimde yapılanmasını gerçekleştirmelidir. Ve tüm kadrolarını, üyelerini buna uygun hareket etmeye ve çalışmaya zorlamalıdır. CHP'nin tarihsel geçmişi, sadece lider değişerek, il yönetimlerini değiştirerek iktidara gelinmeyeceğini parti kadrolarına çoktan öğretmiş olmalıdır. Ama gelinen durum hiç de onu göstermemektedir! Parti kadroları klasik tanımı ile kapitalizmin içinde siyasal ekonomik ve toplumsal anlamda sosyal adaleti amaçlayan bir ideolojinin parçaları olarak aydınlanma hareketi içerisinde çalışmak zorunda olduklarını unutmamalıdırlar. CHP'nin tüm topluma umut olabilmesinin tek ve geçerli yolu budur. Sadece kişilerin değil düşüncelerin ve sistemin hakim olduğu örgütsel bir yapı başarı getirebilir.
Her dönem olduğu gibi bu dönemde de delege seçimlerinde yapılan yanlışların genel kurullara yansımama ihtimali var mı sizce? Tabii ki yok. Bu kadar kutuplaşmış grupların genel kurul sonrası imece usulü çalışıp birbirlerine destek olmalarını beklemek sosyal demokrasi ilkelerini hayata geçirmek için çalışacaklarını beklemek güzel bir hayalden öteye gidemez. Maalesef geçmişte yaşananlar bizlere bu gerçeği öğretmiştir. Albert Einstein dediği gibi 'Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.' sadece deliliktir. Unutulmaması gereken de budur.