8 Aralık 2016 tarihinde bu köşede yazdığım yazıda, okulların çocuklarımızı hayata hazırlayıp hazırlayamadığını ele almıştım. Öğrencilerin okulda öğrendiklerini gerçek hayatta ne kadar kullanabildiklerini, öğrenilenlerin beceri ve yeteneğe dönüştürebilmesini ölçen PISA sonuçlarını değerlendirmiştim. PISA sonuçlarına göre okullarımız öğrencilerimizi hayata hazırlayamıyor. Çocuklarımız okulda öğrendiklerini beceri ve yeteneğe dönüştüremiyor.
Okullarımız, çocuklarımıza günlük hayatını yönetmede kullanması ve günlük yaşamını kaliteli bir şekilde sürdürebilmesi için gerekli olangünlük yaşam becerilerini kazandıramıyor. Bu beceriler; günlük yaşam alanlarını düzenleyebilme ve kullanma;toplumsal alanlarda uyumlu davranma; ekonomik yaşamını düzenleme ve yaşam dengesini kurabilme gibi becerilerdir. Bu becerilerden yoksun bir insan günlük yaşamını devam ettirebilir mi? Ettirebilir ama başkalarının emeğini sömürerek ve başkalarına bağımlı olarak. Bu gün okullarımızın yetiştirdiği öğrenciler başkalarının emeğini kolayca sömürebiliyor ve başkalarına bağımlı olarak hayatını sürdürüyor. Özetle okullarımız çocuklarımızı hayata hazırlayamıyor maalesef.
Peki, çocuklarımızı geleceğe hazırlayabiliyor muyuz?
2017 Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) sonuçları açıklandı. Sınavda adaylara Türkçe, Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen Bilimleri testlerinden 40'ar soru soruldu. Türkiye genelinde adaylar;
40 Türkçe sorusunda ortalama 17,318 net;
40 Sosyal Bilimler sorusunda ortalama 11,679 net;
40 Matematik sorusunda ortalama 5,126 net;
40 Fen Bilimleri sorusunda ortalama 5,693 net soru çözebilmişler.
Bir eğitim sistemi düşünün 12 yıl eğitim verdiği öğrenciler 40 matematik sorusundan ortalama 5 soru çözebiliyor. Bu öğrenciler 12 yıl boyunca en az bin 500 saat(tahmini) matematik dersine giriyor. 1500 saat eğitimin sonucu, 40 sorudan ortalama 5 soru. Bu diğer dersler için de geçerli. Görülüyor ki 12 yılın sonunda okullarımız öğrencilerimizeakademik becerileri kazandıramıyor, yani geleceğe de hazırlayamıyor.
Üstelik bu yıl 37 bin aday sınavda sıfır çekmiş. Düşünebiliyor musunuz 37 bin çocuğumuz 12 yıl okula boşu boşuna gitmiş. Bunun vebalını kim ödeyecek. Bu 12 yılı 37 bin öğrenciye kim verecek. Bu durumu kim telefi edecek.
PISA raporuna göre öğrenme isteği ve motivasyonu en yüksek olan bizim çocuklarımız. Ama en başarısız olanlar da en mutsuz olanlar da bizim çocuklarımız.
Günlük becerilerde durumu içler acısı, akademik becerilerde ise durum vahim. Peki, temel becerilerde durum nasıl? Temel beceriler, öğrencilerin bugün ve gelecekteki iş, meslek, sosyal, aile yaşantılarında kullanabilecekleri becerilerdir. Temel beceriler birçok kaynakta 21.yüzyıl becerileri olarak da ele alınmaktadır. Bunlar en başta sorun çözme, iletişim, araştırma, bilgiye ulaşma ve yeni bilgi üretme, bilişim teknolojilerini kullanma, girişimcilik ve düşünme becerileridir. Çocuklarımıza okullarında bu beceriler kazandırılıyor mu? Maalesef eğitimcilerimiz henüz bu becerilere sahip değil. Bu beceriler MEB taslak ders programına girdi ama bakalım göreceğiz.
İşin bir de karakter, şahsiyet, benlik boyutu var. Bu konuda hangi düzeydeyiz derseniz henüz daha oraya hiç gelemedik. Şu an çocuklarımızın günlük becerilere ne kadar sahip olduğunu bilmiyoruz. Temel becerilere ne kadar sahip olduğu konusunda bir fikrimiz yok. Karakter, şahsiyet ve benlik durumunu ise hiç merak etmiyoruz. Bunların hiçbirini ölçemiyoruz. Bunları ölçecek ölçme araçlarımız zaten yok. Ama üniversitelerimiz raflara koymak için binlerce yüksek lisans doktora tezi hazırlıyor.
Koskoca profesörler her gün makale yazıyor. Ama yazdıkları makalelerde gösterdikleri kaynaklar ve kişiler hep yurtdışından. Adamlar Amerika'dan gelmiş ülkemizde, kültür, yönetim, liderlik, insan ilişkileri ile ilgili araştırmalar yapmışlar. Bizim Profesörler de bu araştırma sonuçlarını kullanarak makale yazıyorlar. İnsan birazcık utanır.
Bu ülkenin geleceğinden sorumlu olan ve kendini sorumlu hisseden biz eğitimciler başta olmak üzere herkesin şapkasını önüne koyup bu tabloyu düşünmesi ve tersine çevirmesi gerekiyor. Nasıl mı? Özümüze kendimize dönerek.