İnsanların en çok hatırladığı ve iz bırakan anıları sanırım çocukluk ve gençlik yıllarına ait oluyor. Tabi ki bunun bazı sebepleri olabilir.
Geçen hafta kendi köyüme (Manavgat/Hacıobası Köyü) gittim. Her yaştan dost, akraba, tanıdık ve köylülerimizin olduğu bir sohbet ortamına katıldım. Baktım ki herkesin anlattığı ve iz bırakan anıları 10-20 yaşları arasında yaşadıkları. Bazıları o yaşlarda yaylaya nasıl yürüyerek gittiğini, 12-13 yaşlarında babaları veya büyükleri ile nasıl çobanlık yaptıklarını anlattı. Bazıları yayladan Aksu Öğretmen Okulu Sınavına yürüyerek nasıl geldiğini (yaklaşık 90 km) zevk, heyecan ve hüzünle paylaştı. Hiç unutulamayan şeylerden söz edildi.
İlk toz şekerle yoğurt yenmesi, balın tadına ilk bakılması, muzu ilk gördüğünde çok merak etme ama yiyememe, çok değer verilen ceketin çalıya takılarak yırtılması, evlenmek için sevdiği kızla kaçma, göç yolundaki kavgalar ve daha birçok anı.
Hele birinin anlattığı çok heyecanlı, düşündürücü ve heyecanlıydı. İki kişi yaylaya koyunları götürüyorlar. Yaklaşık 50 yıl önce yaşadıkları bir anı. Koyunlarda bir hastalık başlar ve yolda tek tek ölmeye başlar. Bir, iki, üç beş, on. Yolun yarısı. Yola devam ederler on, on beş, yirmi olur ölen koyunların sayısı. Yaylaya varmalarına 20 km kalır bütün koyunlar ölür ve bir tek koyun kalır. O da yürüyemeyecek durumdadır. Koyunun sahibi sırtına alır ve koyunu yaylaya kadar taşır. Tam yaylaya varırlar kalan tek koyun da ölür.
Niye bütün iz bırakan ve unutulmayan iyi ya da kötü anılar özellikle çocukluk ve gençlik yıllarımızdaki anılarımız?
Çünkü en önemli neden beynin en yoğun geliştiği, öğrenmenin en yoğun olduğu dönemler çocukluk ve gençlik yıllarımız.
Geçen haftaki yazımın konusu Kendimiz Olmak idi. Kendimiz olmak; şımardığımız, mutlu ve özgür olduğumuz, biraz da kendimiz için yaşayabildiğimiz anlar ve yıllara rast geliyor.
Bizde iz bırakan anıların çocukluk ve gençlik dönemine ait olmasının önemli bir nedeni de o yıllarda kendimiz için yaşamış olmamızdan; kendimizle ilgili hayallerimize, hedeflerimize öncelik vermemizden.
Bu sefer köyümde bir şey daha dikkatimi çekti. Belli bir yaşın üstünde eşini kaybetmiş anne, abla ve teyzeler gördüm. Sonra birden fark ettim ki yalnız kalan eşlerin hemen hemen hepsi kadın. Yani bizim köyde kadınlar daha uzun yaşıyor.
Geçen hafta CNN TÜRK kanalında beyin ve fonksiyonlarını ele alan bir program izlemiştim. Programın bir yerinde uzmanlardan biri 'Bazı insanlar emekli olmak, artık erkenden kalkmamak, işe gitmemek istediğini söyler. Emekli olur altı ay geçmeden ölür. Çünkü amaçsızdır, hedefleri yoktur, beyin dinamik ve aktif olmaktan çıkmıştır. Emekli olduktan sonraki erken ölümlerin temel nedeni budur' dedi. Kadınların her yaşta bir amacı, bir hedefi oluyor, emekli olduktan sonra da. Hiçbir şey yapmasa bile yarın ne yemek pişireyim; çocuklarım gelince onlar için ne yapmalıyım; kışın yemek için hangi turşuları hazırlayayım; gezmem, gitmem, görmem gereken yerlere nasıl gidebilirim; hangi sosyal projelerde yer alabilirimle ilgili amaç ve hedefleri vardır.
Bu arada iki gün önce (8 Mart) Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ydü. Eskişehir'de tanıdığım ve stajyer öğretmen olarak dersini izlediğim şimdi Antalya'da öğretmenlik yapan Şengül Koyuncu facebook sayfasında öğrencileri ile yaptığı bir çalışmayı paylaşmış. Tabi Eskişehir'de öğretmenliğe başlamanın ve yetişmenin farkını da göstermiş.
Öğrencilerine soruyor. Kadın denince aklınıza ne geliyor?
Annem, bacım, arkadaşım diyor çocuk.
Mevsim diyor çocuk; bolluk, bereket, güzellik, zenginlik.
Öğretmenim sensin diyor biri.
Bir başkası hoşgörü, neşe diyor. Bir diğeri hayat, emek, kalp sevgisi diyor.
Çocuklardan biri güneş diyor heyecanla, bir diğeri ona destek veriyor ay diyerek, biri de gül diyor sevgiyle.
Bunlar ilkokul öğrencisi. İki ya da üçüncü sınıf. Tertemiz, pırıl pırıl çocuklar. Kadını böyle görüyorlar, böyle tanımlıyorlar.
Onların gözünde kadın; anne, kardeş, arkadaş, öğretmen.
Sevgi, hoşgörü, emek, bolluk, bereket, zenginlik,
Mevsim, Güneş, Gül, Ay ve Güzellik.
Kadın üzerine başka söylenecek ne kaldı ki.
Aferin çocuklar.
Kutluyorum Şengül Koyuncu öğretmenim. Kalabak suyunu içtiğini göstermişsin yine.