Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz ama son yıllarda toplumsal huzurumuz kalmadı.
Özellikle duyarlı yurttaşlarımız güvercin tedirginliği içinde…
Çünkü 'terör ve savaş acıları' yetmezmiş gibi, adeta gökten zembille indirilen 'Anayasa değişikliği dayatması' toplumumuzun kimyasını allak bullak etmeye devam ediyor.
TBMM'de yapılan son oylamada 'cebren ve alenen Evet' oyu kullanan 339 tane kahraman milletvekilimiz(!); en azından 70 yıllık bir geleneğimiz olan 'parlamenter sistemin' ölüm fermanına imza attılar…
Şimdi bu ölüm fermanı halkımızın oyuna sunulacak. Ve halkımızın 'yaşamı ve yaşatmayı savunan' kesimiyle, 'ölümü ve öldürmeyi savunan' kesimi; bu demokrasi oyununda rol yüklenecekler…
Oysa parlamenter sistem geleneğimizi yok etmek için ortada tarihsel, siyasal, ekonomik, sosyal anlamda somut neden/gerekçe yok.
Tek bahane, 'RTE'ye yeni ve çok özel bir konum sağlamak…'
Yapılan işgüzarlık, anayasaların temel amacı olan 'temel hak ve özgürlüklerin korunması' ile 'iktidarın sınırlandırılması' ilkelerini ortadan kaldırıyormuş kime ne ?...
Ayrıca bu işgüzarlığın, 'Türkiye'de uzun süredir var olan etnik ve dinsel ayrışmaları/çatışmaları artıracağı' da umurumuzda değil…
TBMM, yargı, STK'lar, özgür basın gibi kavramların içlerinin tamamen boşaltılması ise 'en büyük kahramanlık(!)' sayılıyor…
Ben ortadaki bu ucube durumu 'maya bozulmasına' benzetiyorum…
İnsanoğlunun binlerce yıldan beri ekmek, şarap, bira, peynir, yoğurt, ilaç yapımında kullandığı 'maya'nın; bozulduğu zaman o ürüne ve insan sağlığına ne denli zararlar verdiği bilinir.
Onun için sağlıklı bir mayanın sürekli taze su, şeker ve oksijenle 'beslenmesi' gerekir…
DEMOKRASİ MAYASININ OLMAZSA OLMAZ İLKELERİ
Bence 'DEMOKRASİ', insanoğlunun en büyük buluşudur.
Bu güzel sistemin bir toplumu sağlıklı biçimde yaşatabilmesi için 'mayasında/özünde mutlaka bulunması gereken elementler/ilkeler' şöyle özetlenebilir:
1. Eşitlik: Hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm bireylerin/yurttaşların eşit haklara ve olanaklara sahip olması…
2. Özgürlük: İnsan hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınarak korunması ve geliştirilmesi…
3. Barış ve kardeşlik: Yaşamın şiddet, terör, savaş gibi kirliliklerden arındırılması…
4. Ulusal Egemenlik: Toplum adına söz ve karar verme yetkisinin (egemenliğin) ulasa/millete/halka/topluma ait olması ve bu egemenliğin halkın özgürce seçtiği/denetlediği kurumlar tarafından kullanılması…
5. Katılım/Seçme- Seçilme Hakkı: Demokratik yaşamın tüm aşamalarına halkın doğrudan ya da özgürce seçeceği temsilciler kanalıyla katılabilmesi…
6. Çoğulculuk: Toplumda var olan tüm farklı kesimlerin demokratik yaşama özgürce ve eşitçe katılabilmeleri…
7. Çoğunluk: Demokratik seçimler sonucu ortaya çıkan çoğunluğun yönetimde/iktidarda yetkili olması… Ve azınlık haklarının güvence altına alınması…
8. Kuvvetler Ayrılığı: Devletin 'yasama, yürütme, yargı' güçlerinin farklı ama birbirini denetleyebilen organlar tarafından kullanılması…
9. Hukukun Üstünlüğü: Evrensel hukuk kurallarının ve o toplumda demokratik bir biçimde kabul edilen Anayasa ve yasaların üstünlüğünün ve bağlayıcılığının; toplumdaki tüm kişi ve kurumlar tarafından kabul edilmesi…
10. Laiklik: Toplum kurallarının dinsel inançlara göre değil, akla ve bilime göre belirlenmesi… (Özellikle son yıllarda azgınlaşan dinsel kökenli terör ve savaşlar, bu ilkenin ne denli önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır…)
Ayrıca, 'mayasında etnik ve dinsel ayrımcılık olan' ya da 'ulusal egemenliği eli sopalı tek kişinin vesayetine devreden bir sisteme de demokrasi denilemez…'
Çağdaş bir demokrasiyi özetle tanımlayan bir ibare de 'örgütlü toplum' dur.
Bu bağlamda demokratik kurallara göre oluşturulmuş 'siyasal partiler, sendikalar, dernekler ve diğer STK'lar' demokrasi mayasının olmazsa olmaz örgütleridir.'
Oysa toplumumuza dayatılan Anayasa Değişikliği Teklifi, demokrasimizin mayasında olması gereken ilkeleri ve örgütleri tamamen ortadan kaldıran düzen(siz)lemeler getiriyor…
DEMOKRASİ MAYAMIZI YOĞUNLAŞTIRMALIYIZ
Anayasa değişikliği görüşmeleri sürecinde 'TBMM'deki itiş kakışlar' öne çıkınca 'esas konu' perdelendi…
Belki de mecliste o kargaşayı çıkaranların ve bunları medyada abartılı bir biçimde gösterenlerin esas amaçları da 'esas konuyu halktan saklamak ve TBMM'nin saygınlığına gölge düşürmekti…'
Eğer öyleyse o amaç hasıl oldu…
Şimdi önümüzde bir 'referandum (halk oylaması)' süreci var.
Ama şimdiden görünüyor ki, halk oylaması sürecinde de 'Evet/HAYIR polemikleri, meydanlarda kimin daha çok kalabalık topladığı, uyduruk anketler…' gibi saptırmalar öne çıkarılarak 'esas konu' yine gözden kaçırılacak.
Ya da 'kapı kapı dolaşacağız…' gibi içi dolu olmayan hedeflerle 'esas yöntemler/araçlar' kullanımdan düşürülecek.
Bu nedenlerle, toplumumuzda güçlü bir 'HAYIR dalgası' oluşturulabilmesi için; 'esas konunun demokrasi mayamızı yoğunlaştırmak olduğu' gerçeğini görmek zorundayız.
Yani 'demokrasi mayamızın olmazsa olmazları olan ilkelerin ve örgütlerin daha güçlü ve etkin duruma getirilmesi için' her fırsatın ve her ortamın değerlendirilmesi gerekiyor.
Çünkü mevcut mayamız, demokrasi hamurumuzun kabarması/kopması için yeterli değildir…
Demokrasi mayamızı yoğunlaştırabileceğimiz en uygun ortam ise o maya içinde bulunan 'demokratik örgütlerdir.'
Bu bağlamda, 'despot başkanlık dayatmasını gündeme getiren ittifakın dışındaki tüm siyasal partiler ve o ittifakın arka bahçesi olmayan tüm STK'lar'; öncelikle kendi üyelerinden başlayarak ve aralarındaki dayanışmayı somutlaştırarak birlikte 'HAYIR' çalışmaları yapmalıdırlar…
Unutmayalım ki 'iyi, güzel ve doğru şeyler, umut edenlere gelir…'
Ama biliriz ki, 'umutlar ise ancak bilimden güç alan emekle gerçekleşir…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…