Toplumsal tarihin araştırılmasında en önemli başvuru aracı kent belleğidir. Kent kültürünü etkileyen; dil, sanat, aile, çevre gibi faktörler kentin kolektif kimliğinde yer alır. Kentsel kimlik nosyonu sorgulandığında başlıca beklenti, kamusal alanın en önemli bileşenlerinden biri olan çevre temizliğidir.
Patrimonyal bir yapıya sahip Osmanlı Devleti, askeri ve politik başarılarının yanı sıra halkın yaşanabilir bir çevre için bir takım düzenlemeler oluşturmuşlardır. Dünyanın ilk Çevre Kanunu olan Fatih Sultan Mehmet Kanunnamesine göre nezafet bilinci şöyle ifade edilmektedir: 'İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar ki ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü ile günün belirli saatlerinde bu sokakları gezerler. Sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu dökerler ki yevmiye alsınlar.' Fatih Sultan Mehmet'in Vakıfnamesi'nde ise 'Aklı başında dirayetli birisi vakfın mahi'n-nukuşu (resim, yazı silen görevli) olup her an cami, medrese, kışla, çeşme, han, hamam ve bahçe gibi yerlerin hangisi olursa olsun duvarların temiz kalmasına dikkat edecek, yazı yazan, çizen veya pisleyen kendini bilmezlerin pisliklerini temizleyecektir' denilmektedir.
İstanbul'da kurulan şehremaneti (belediye) 1868 yılında ilk çöp arabasını yaptırdı. İstanbul'un caddelerinde ve sokaklarında dolaşır ve tahta el arabasıyla çöpleri alırdı.
Birinci Dünya Savaşı'nda erkeklerin neredeyse tamamı cepheye gidince şehremaneti Nezafet-i Fenniye Müdürlüğü bünyesine kadın çöpçü istihdam edildi. Dersaadet sokakları (İstanbul sokakları) artık kadınlara emanetti. Cemil Topuzlu Paşa'nın ikinci şehreminliği döneminde ise 23 Mayıs 1919 yılında Vakit Gazetesinde yayınladığı temizlikle ilgili beyannamesinde dönemdeki hassasiyeti ortaya koyuyor: 'Belediye gücü yetiştiği kadar sokakları temizlemeye, yıkamaya, pislikleri, vesaireyi kaldırmaya başladı. Ancak, sokakları temiz tutup kirletmemek ahalinin vazifesidir. Belediye ne kadar memur kullansa ne kadar masraf etse ahali mütemadiyen kağıtları sokaklara attıkça yetişemez. Sokaklara sümkürmesinler, tükürmesinler. Herkes ev ve dükkanının önünü temiz tutmaya çalışsın'.
Görüldüğü gibi ecdadımız eğitimden sosyal hayata, çevre temizliğinden sağlığa kadar birçok alanda toplumun gelişmesine önem vermiş, yeniliklere imza atmıştır. Bizler de bu değerlere her dönem sahip çıkmalı ve sürekliliğini sağlamalıyız.