1790 yılıydı ve takvimler 17 Temmuz'u gösteriyordu. Londra'da ayakkabıcılık yapan Thomas Saint de, işte tam o sırada dikiş makinesi diye adlandırdığı garip bir aygıtın patentini almak üzereydi.

İyi de…

Şu dikiş makinesi ne işe yarardı ki?

Patenti alınan makinede dikey hareket, tek gözlü iğne, kumaşı tutan baskı kolu gibi parçalar yer alıyordu. Ancak bu makinenin gerçekleştirildiği hakkında tam ve kesin bir bilgi yok. Bununla birlikte patent sahibi Thomas Saint dikiş makinesinin büyükbabası olarak kayıtlar geçen kişidir.

Satışı yapılmak üzere üretilen dikiş makinelerinin ilk prototipi Fransa'da Rhöne yakınlarındaki Amplepius köyünün yoksul terzisi Barthelemy Thimmonier tarafından 1829 yılında gerçekleştirildi.

2 yıl sonra Thimmonier, Paris'teki askeri üniformalar diken bir fabrikadan 80 makinelik bir sipariş alınca, birdenbire köşeyi dönmek zorunda kaldı! Dönmekle de kalmayıp, üstüne üstlük kendini bu fabrikanın müdürü olarak buluverdi. Thimmonier'in yaptığı makineler işlevi açısından o kadar başarılı oldu ki, bu başarı kimilerinin mesleklerini ara yerde negatif yönden etkilemiş oldu.

Bu işe en çok Fransız terziler bozuldu. Öyle bozuldular ki, fabrikaya hücum ederek tekmil makineleri paramparça ettiler ve mesleklerinin onurunu da kurtarmış oldular!

Hepsinin ortak görüşü şuydu tabii: 'Alçak makineler az daha her şeyi berbat edeceklerdi!'

Zavallı Thimmonier, gözü dönmüş terzilerden kurtarabildiği tek bir makine ile güç bela köyüne kaçabildi ve dönüş yolculuğunu bu şenlikli sepet havası sonrası, doğal olarak yürüyerek yapmak zorunda kaldı.

Bu arada sırtında taşıdığı garip aygıtın ne olduğunu anlamak isteyen yoldaki meraklılara makinesinin hünerlerini gösterdi de, birkaç kuruş yolluk kazanarak karnın da güç bela doyurmuş oldu.

Ama siz şu Thimmonier'deki girişimciliğe, azme bir bakın!

Sonraki birkaç yıl içinde Thimmonier, el yapısı ahşap dikiş makinelerini

2 sterlin karşılığında satarak geçimini sürdürdü.

Bu güdülenme ile makinesini gözü gibi kolluyor, koruyor ve finansal açıdan kendisini destekleyecek bir kurtarıcı, yatırımcı arıyordu.

Derken orada Hızır olmadığı için, onun imdadına 1845 yılında Magnin adında çok zengin bir işadamı yetişti:

'Al sana para! Al sana imkan! Haydi bakalım geliştirdiğin şu makineyi seri olarak üret!'

Thimmonier az daha küçük dilini yutacaktı!

Ama o küçük dilini yutmayıp aksine büyük dilini şapırdatarak bu öneriyi hemen kabul etti tabii. Çalışmalarıyla sonuçta ortayla tümüyle metal olarak üretilen dikiş makineleri çıkmış oldu. Bu makineler dakikada 200 ilmek atabiliyordu.

Rahatça pazarlanabilen bu makineler, giderek Fransız terzilerinin tutuculuğunu yenmeyi de başardı. Çünkü terziler de dikiş makinesinin gücünü ve hızını görmüşlerdi. Fakat her olumlu etkinlikte kesin bir aksilik söz konusu olabildiği için, burada da aksiliği temsilen Fransız İhtilali devreye girdi!

1845 yılında başlayan başarılı makine günleri, bu kez 1848 yılındaki ihtilalle birlikte yine ilk serüvenindeki vandalist günlerine dönmüş oldu.
Zavallı dikiş makinesi günümüze gelinceye kadar gördünüz mü ne badireler atlatmış!