Atatürk döneminin dış politikası;
'Tam bağımsızlıkçıydı.'
Hiçbir devletin iç işlerine karışılmayan, hiçbir devleti kendi iç işlerine karıştırmayan bir politika izlendi.
***
'Emperyalizme karşıydı.'
Konumlandığı yer ulusal çıkarların korunduğu, barış ve güvenlik kuşağı oluşturabilmek için 'bölge merkezli' düşünüldüğü, 'ezen devletlere karşı mazlum milletlerin yanında' olmanın ilke edinildiği bir yerdi.
***
'Bölge merkezliydi.'
Berlin Paktı, Sadabat Paktı hep bu amaca yönelikti. 'Komşularla barış-komşularda barış' anlayışına katkı sağlayacak politikalar izlendi.
***
'Barışçıydı.'
Savunulan dış politikanın olmazsa olmazı, 'yurtta barış, dünyada barış' ilkesiydi.
***
Atatürk'ün aralıksız devrimleriyle şahlanan Cumhuriyet, emperyalizmin eski işgalci-sömürgeci anlayışının yerini alan ekonomik sömürgeciliğe mağlup oldu.
Kendi içinde taraftar bulan 'karşı devrim'e yenildi.
Bağımsız kalmak mümkünken, iki kamptan biri tercih edildi. ABD emperyalizmine göbekten bağlanıldı.
Süreç, ABD çıkarları için Kore'ye asker göndermekle başladı.
Türkiye'yi 'Küçük Amerika' yapmakla övünenlerin iktidarlarıyla başladı.
ABD'nin ordumuzu, ekonomimizi dizayn etmesinin yolları açıldı. Topraklarımızın kullanılmasına, onlarca ABD/NATO üssü kurulmasına izin verildi.
Suriye'de, Irak'ta, Libya'da emperyalistlerle birlikte hareket edildi. ABD'nin BOP projesinin başkanlığına soyunuldu.
Dış ilişkilere bölgeden değil, Atlantik ötesinden bakıldı hep.
***
Dış politikamızın şimdiki fotoğrafına bakınca;
Rusya ile denge arayan,
ABD ile pazarlıklar sürdüren,
İnanmazlarsa diye, el güçlendirme ihtiyacıyla AB ile yeniden yakınlaşmaya çalışılan bir politikamız var.
Kimliksiz, renksiz…!
Bu dış politika hiç yabancı değil bize.
Abdülhamit'in iktidarını sürdürebilmek için uyguladığı 'sözde dengeci politika'sından farkı yok.
Yani, bir tür Abdülhamitçilik!
***
Ülkemiz ABD emperyalizminin Balkan, Kafkas, Ortadoğu üçgeni içindeki tezgahlarının ortasında kaldı.
Bölgeci anlayışla çözülebilecek Kürt sorunu, emperyalizmin denetim ve desteğiyle teröre dönüştü.
Emperyalizm çıkarları için enerji savaşları başlatırken, bize enerji koridoru ve boru bekçisi olma rolü seçildi.
Dünyanın emperyal merkezinin Atlantik'ten Asya-Pasifik'e kaydığı çağımızda,
Olaylara bölgeden bakan, ulusal çıkarlarımıza dayalı, Türkiye merkezli dış politika bakışına ihtiyacımız var.
***
Hem ABD'nin, hem Rusya'nın, hem AB'nin Türkiye'yi Suriye'de oynanan satrançta piyon görmek istemeleri; son günlerde ABD senatosunun hem S-400 alımına tepkisi, hem Ermeni tasarısını kabul etmesi; AB'nin, Türkiye-Libya ile yapılan deniz sınırı anlaşmasına karşı tehditleriyle hareketlenen dış politika için çeşitli yorumlar yapılabilir.
Benim aklıma tek bir şey geliyor.
Ne demişti İsmet İnönü:
'Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de o dünyada yerini alır!'
Geldiğimiz nokta budur!