Adamın biri üşenmemiş, araştırmış.
İnsanların tırım tırım tırmalayarak yaşadığı yoksul ülkelerle,
Kişi özgürlüklerinden ve demokrasinin nimetlerinden sonuna kadar yararlanılan, ekonomiden aldığı payla refah içinde, geleceğinden emin insanların yaşadığı zengin ülkeler arasındaki farkı…

***

Görmüş ki,
Hindistan, Mısır gibi iki bin yıllık tarihe sahip ülkeler yoksullukla boğuşurken,
Yüz, yüz elli yıl önce adı sanı bilinmeyen Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkeler zenginlik içinde yaşıyor.
Demek ki, bu iş 'ülkenin yaşı'yla ilgili değil.

***

Asya'da, Afrika'da, Güney Amerika'da geniş topraklara ve doğal kaynaklara sahip ülkelerde, insanlar bir dilim ekmek peşinde koşarken;
Japonya gibi küçücük bir ada ülkesi, çok kısıtlı tarım alanlarında harikalar yaratabiliyor. Dışarıdan aldığı ham maddeyi işleyip, sanayi ürünü olarak ihraç ediyor.
Ülke bir 'yüzen fabrika' sanki…
Kakao yetişmeyen İsviçre en kaliteli çikolatayı üretebiliyor. Kısacık yaz günlerine sığdırdığı tarım ve hayvancılık ürünlerini (özellikle süt ürünlerini) ihraç edebiliyor.
Yetmiyor, sağladığı güvenle 'dünyanın para kasası' olabiliyor.
Konya kadar toprağı olan Hollanda, tarım ve hayvancılıkta dünyanın bir numaralı ihracatçısı olabiliyor.
Demek ki, sahip olunan 'geniş topraklar ve doğal kaynaklar' zengin olmak için yetmiyor.

***

Her ülkede farklı da olsa siyaset/ yönetici kurumu aynı yalanları söylüyor, aynı ayak oyunlarına başvuruyor. Ama gelişmiş bazı ülkelerde hoşgörü ve tevazu oldukça yüksek..
Kendi ülkesinde tembelliğiyle meşhur Güney Asyalı, Afrikalı, Arap işçiler Avrupa'da çalışkanlıklarıyla yaşadıkları ülkenin önde gelen üretim gücü olabiliyor.
Demek ki, farklı 'siyasi yapı, inanç, ırk ve deri rengi'ne sahip olmanın, zengin ya da yoksul olmayla ilgisi yok.

***

Peki, fark nereden geliyor?
İnsanlar dürüst mü? Sorumluluk sahibi mi? Ülkede ahlak kuralları herkes tarafından benimsenmiş mi? Hak eden hak ettiğini alabiliyor mu?
İnsanlar özgür irade sahibi mi? Kanunlara ve kurallara saygılı mı? Başkalarının hakkına saygı duyuyor mu?
İnsanlar çalışkan mı? Zamanın kıymetini bilip dakik davranabiliyor mu? Tasarrufa ve yatırıma önem veriyor mu?
İşte fark, bu sorulara verilecek cevaplarda;
Cevapların birlikteliğinden oluşmuş tüm toplumun inanacağı,
'Doğru bakış açısı'nda!

***

Bir ülkede, çoğunluk aynı prensiplere yürekten bağlıysa, o ülke zengin;
Prensipler yerine dogmatik hikayelerin peşinde koşuluyor, masallarla avunuluyor, kayırmacılık yaygınsa, o ülke yoksul oluyor.
Demek ki, yurttaşların çoğunluğunun 'doğru bakış açısı'na sahip olması, bir ülkenin zengin ya da yoksul olmasını doğrudan etkiliyor.

***

Eğer biz geri kalmış, yoksul (ya da gelişmekte olan) bir ülke sayılıyorsak; doğal kaynağımız olmadığından, ırkımızdan, tarihimizden değil;
Çocuklarımıza aktarabileceğimiz 'doğru bakış açısı'na sahip olamadığımızdandır.

***

İyi de bunlardan sana ne demeyin sakın!
Ne de olsa;
'Zenginin refahı, yoksulun kalemini yorarmış.'